Paylaş
Özellikle “kaliteli yaşlanma” söz konusu olduğunda hemen ardından tartışmalar bir şekilde “metabolik esneklik” ve “metabolik sağlık” konusuna geliveriyor.
Metabolik sağlığı ben de çok önemsiyorum, ben de metabolik süreçlerin ve “metabolik yaşlanma”nın özellikle kronik hastalıklardan korunma söz konusu olduğunda ilk birkaç belirleyiciden biri olduğunu düşünüyorum. Nedenine gelince...
ÖNEMLİ
O KALORİLER NEREYE GİDİYOR
Metabolik olarak sağlıklı bir kişide besinler sağlıklı bir şekilde kimyasal işlemlerden geçer. Vücuttaki doğru hedeflere, doğru hücre, doku, organ ve sistemlere yönlendirilir ve gönderilir. Tersi söz konusu olduğundaysa gıdalarla kazanılan o kalorilerin çoğu yanlış noktalara doğru yol alır ve neticede de yanlış, hastalıklara yol açan bazı süreçleri tetikler.
Unutmayalım ki özellikle metabolik faaliyetler sayesinde kazandığımız enerjiyi “kullanmak ya da depolamak” üzere çalışan bir metabolik yapılanmamız var. Ve yine unutmayalım ki enerji kaynağımız şekeri depolamak konusunda son derece sınırlı bir rezerve sahibiz.
Biyoloji derslerimizden hatırlayalım: Kullanmadığımız şekeri “glikojen” olarak depolayan bir metabolik yapılanmamız söz konusu. Bu glikojenin de yaklaşık yüzde 75’i iskelet kaslarında, yüzde 25’i karaciğerimizde biriktiriliyor. Depolayabildiğimiz toplam glikojenin sonradan yeniden şekere dönüşerek üretebileceği toplam enerji değeri ise 1500-2000 kalori civarında. Özetle glikojen (depolanmış yedek şeker) depolayarak sakladığımız yedek enerji gücümüz hepi topu 2 saatlik güçlü bir egzersizi ancak karşılayabiliyor. Peki enerjiyi yağ olarak depolamak söz konusu olduğunda durum nasıl? İşte o noktada durum bir hayli problemli...
DİKKAT ETMEZSEK
YAĞ TULUMUNA DÖNÜŞEBİLİRİZ
Enerjiyi yağ olarak depolamak söz konusu olduğunda ise neredeyse sınırsız bir kapasitemiz var. Makul hatta zayıf yapıdaki yetişkin biri bile bedeninde 10 kilogram yağı rahatlıkla depolayabilir ki bu neredeyse 90 BİN KALORİLİK depolanmış enerjiye eşdeğerdir.
Özetle eğer dikkat etmezsek, yani gereğinden fazla kalori kazanır ya da o kalorileri harcamak için zamanında gerekli fiziksel faaliyetleri yapmayı ihmal edersek yağlanmamız ve neredeyse bir yağ tulumuna dönmemiz özellikle 30’lu 40’lı yaşlardan sonra adeta biyolojik bir kader gibidir. Peki neden?
ÖNEMLİ SORU
NEDEN ÇOK YAĞLIYIZ
İyi bilelim ki son yıllarda muazzam bir yiyecek/kalori bombardımanıyla karşı karşıyayız. Üstelik bu kalorilerin önemli bir bölümü yanlış, sorunlu ve zehirli (!) kaloriler. Paketlenmiş gıdalardaki çakma fruktozdan, palmiye yağından, undan, koruyucu kimyasallardan, mutfaklarımızdaki yağda kızartmalardan, margarinlerle hazırlanmış pasta, börek ve çöreklerden geliyor. Homini gırtlak yiyoruz, adına atıştırma diyoruz ama zavallı metabolizmamızı kirli kalori çukurları içerisinde yüzdürüyoruz. Oysa metabolizmamız özellikle yaşlanma sürecine girdiğinde bu aşırı yükle baş edebilecek kapasitede değil. Değil çünkü binlerce yıl içerisinde evrimleşen metabolizmamız, sadece son yüzyılda karşılaştığı bu yoğun ve kötü kalorili beslenme sistemimizle başa çıkabilecek donanım ve kapasiteye sahip değil. Kısacası aslında muazzam bir güç olan metabolizmamız bu olağanüstü yanlış beslenme süreciyle baş etmeye henüz muktedir değil ve asla muktedir de olmayacak, olamayacak. Meseleyi bir de metabolizmayı ateşleyen egzersiz ihmali yani tembellik boyutuna taşıdığımızda metabolizmamız bize küsmeye devam edecek. Peki bu küskünlüğün neticesi ne olacak?
DİKKAT
İNSÜLİN DİRENCİ TRENİNE BİNMEYİN
Özellikle yaşlanma sürecine girdiğinizde yani 40’lı yaşların sonrasında bu bilgileri daima aklınızda tutun. Yoksa öncelikle kaslarınız ve karaciğerinizde başlayan “yağ depolama süreçleri” bir süre sonra “İNSÜLİN DİRENCİ” olarak mutlaka karşınıza çıkacaktır. Ve yine çok iyi biliniz ki insülin direnci ile başlayan o kötü yolculukların çoğu sizi şeker hastalığına, hipertansiyona, kalp damar hastalığına, felçlere, Alzheimer hastalığına, obeziteye hatta kansere kadar götürebilecektir.
KISACASI gelin beni dinleyin, tembellik etmeyin, kötü gıdalardan uzak kalmaya ve kararında kalori tüketmeye dikkat edin; metabolizmanıza çok fazla güvenmeyin, onun da sizinle beraber yaşlandığını ve kapasite kaybettiğini de bir kenara dikkatle not edin.
KISA BİLGİ
KUVERSETİN HANGİ BESİNLERDE VAR
Kuversetin önemli bir polifenol. Sağlıkla yaşamanın ve yaşlanmanın mühim belirleyicilerinden biri. Zombi hücreleri yok ediyor, iyi genleri aktifleştiriyor, bağışıklığımızı güçlendiriyor, alerjik sorunlarla savaşıyor. Başka marifetleri de var. Bu nedenle onu besinlerle daha çok kazanmamız önemli bir beslenme ayrıntısı. Kuversetin zengini besinlere gelince...
BİR: Kırmızı soğan
İKİ: Lahanagiller ailesi
ÜÇ: Turpgillerin tamamı
DÖRT: Elma, üzüm, böğürtlen
BEŞ: Yeşil çay
ALTI: Kapari
YEDİ: Zerdeçal ve acı biber
KISA BİLGİ 2
MAGNEZYUM YAĞININ 4 TEMEL FAYDASI VAR
Magnezyum klorür suyla karıştığında yağ kıvamında bir yapıya dönüşüyor. Bu yapı krem veya benzer bir formda cilde uygulandığında -örneğin masaj yapıldığında- önemli sağlık faydaları sağlayabiliyor. Mesela,
BİR: Ağrıyı azaltıyor.
İKİ: Krampları tedavi ediyor.
ÜÇ: Kasları gevşetiyor.
DÖRT: Uykuyu iyileştiriyor.
KISA BİLGİ 3
İNSÜLİNİN FAZLASI NELERE YOL AÇAR
BİR: Yağ depolanmasını hızlandırır
İKİ: Yağlı karaciğer ve safra taşını kolaylaştırır
ÜÇ: Diyabeti tetikler
DÖRT: Damar sertliğine davet eder
BEŞ: Hipertansiyonu tetikler
ALTI: Bunamaya/Alzheimer hastalığına yol açabilir
YEDİ: Bazı kanserleri devreye sokabilir
Paylaş