Paylaş
Bunlar, kadınların daha çok ilgisini çekiyor ya da gereğinden çok telaşlandırıyor. Tıbbi adı “osteoporoz” olan “kemik kırılganlığı azalması” da bunlardan biri. Kadınlarımız bu soruna “kemik erimesi” diyor. Bu tatsız adı kimin koyduğunu bilmiyorum ama sağlıkları konusunda zaten hassas olan kadınları daha da endişelendirmek için bundan daha iyi bir tanım bulunamazdı.
Osteoporoz kemik yoğunluğunda azalma, yani kemik kitlesi kaybı ve beraberinde kemik yapısında bozulmayla seyreden ilerleyici bir sorun. Yaşlanma yolculuğuna çıkan erkek-kadın herkesin az veya çok kaderi, yol arkadaşı. Kemik kitlesi kaybı kemiğin gücünü azalttığı için özellikle sırt, bel omurgaları, el bileği, kalça kemikleri gibi kemiklerde hafif travmalarla bile –hatta bazen görünürde herhangi bir travma olmadan ve neredeyse kendiliğinden- kırıklar oluşabiliyor. Bu yönüyle çok önemli bir sorun. Çünkü bu kırıklar yaşlı insanlarda zor iyileşiyor. Yaşlılar özellikle kalça kırıklarının tedavi sürecinde ciddi sıkıntılar çekiyor.
BELİRTİLERİ NELER
Osteoporoz önlenemese bile yavaşlatılabilen, kontrol altına alınabilen bir sorun. Beslenme ve tedavi ile çok iyi sonuçlar alınıyor. Hastalığın tipik bir belirtisi yok. Kemikler ve kaslarda, özellikle sırt bölgesinde ve belde ağrı olabiliyor. Yük taşıyan omurlarda çökme kırıkları ortaya çıkabiliyor ve bazen çok şiddetli ağrı görülürken, bazen farkına bile varılamayabiliyor. Bu tür çökme kırıkları boy kısalmasına, kamburluğa, kronik künt ağrı ve sızılara yol açabiliyor.
Osteoporozun teşhisi için kullanılan yöntem kemik yoğunluğu ölçümü. Ayrıca kalsiyum düzeylerinin ölçülmesi ve diğer bazı hormonların D vitamini seviyelerinin tetkik edilmesi gerekebiliyor.
Osteopeni osteoporozdan farklı bir durumu ifade ediyor. Kelime anlamı yine kemik kitlesinin azalması ama osteopeni’de bu azalma daha makul düzeylerde oluyor. Önemli bir erken işaret olan osteopeni’de de kişinin kalsiyum desteği alması, kalsiyumdan zengin beslenmesi, aktivitesini artırması gerekiyor. İleri dönemde ilaç tedavisi de zorunlu hale gelebiliyor.
Kemik kaybınız ne kadar
Çoğumuz kemiklerimizin taş gibi sabit, kaya gibi hareketsiz dokular olduğunu düşünür, kemik dokusunun vücudunuzun en çok değişime uğrayan, doğumdan ölüme kadar en sık değişen yapılarından biri olduğunu bilmeyiz. Kadında da erkekte de 20’li yaşların ortalarında kemikler en güçlü durumlarına ulaşırlar. Bu güçlerini 10–15 yıl ciddi bir değişme olmadan sürdürürler. Daha sonra kadının da erkeğin de kemikleri yılda yaklaşık yüzde 0,5 civarında kayba uğramaya başlar. 45-50’li yaşlara adım atıldığından itibaren menopozla birlikte kadınlarda kemik kaybı hızlanır. İlk 5–6 yıl içinde kayıp neredeyse yıllık yüzde 3-5’e yükselir. Eğer bu kayıp dikkate alınmaz ve kalsiyum desteği ile yerine konulmazsa çoğu kadında “menopoz sonrası osteoporoz” olarak bilinen sorun kaçınılmazdır.
Osteoporoz önlenebiliyor
Osteoporozdan korunmanın en doğru yolu kalsiyum desteği almak. Menopoz döneminde yalnızca yiyeceklerle alınan kalsiyum yeterli olmuyor. Sıklıkla kalsiyum sitrat vb destekleri de kullanmak gerekiyor. Bu yaş grubundaki kadın ve erkeklerin günde yaklaşık 1000 mg civarında kalsiyum ihtiyaçları var. Kalsiyum öğünlerle beraber alındığında daha iyi emiliyor. Günde bir defada değil, bölünmüş dozlar şeklinde 500–600 mg olarak günde iki veya üç kez alınması tavsiye ediliyor. D vitaminin günde tek doz 400 ünite alınması yeterli bulunuyor. Daha yüksek dozlara doktorunuz karar veriyor. Tedavide bifosfonot grubu ilaçlar, samonkalsitomin ve benzerlerinden de yararlanmak mümkün.
Kemik yoğunluğu azalması yaşlanmanın kadınlara hazırladığı tatsız sürprizlerden biridir. Tedbirini zamanında alan, beslenmesinde kalsiyumu ihmal etmeyen, hareketli, aktif, egzersiz yapan ve menopozla birlikte bu sorunu takip altında tutan kadınlarda özellikle kamburluk gibi can sıkıcı görüntülerle ve çok daha üzücü olan kalça kırığı, el bilek kırığı gibi ağır problemlerle pek karşılaşılmıyor.
Menopozda kemik kaybı hızlanıyor
50–70 yaş grubu dikkate alındığında kadınlarda, erkeklere oranla osteoporoz olasılığı 6 kat fazladır. Erken menopoza giren, hiç çocuk doğurmayan, ilk âdetini geç gören, kalsiyumdan fakir bir beslenme planı olan yani yeteri kadar süt, yoğurt, peynir yiyip içmeyen, minyon tipli kadınlarda bu hastalık artıyor. Hareketsiz bir yaşam sürmek, sigara ve alkol içmek, herhangi bir nedenle uzun süreli kortizon tedavisi yaptırmak da bu olasılığı yükseltiyor. Çok uzun süreler reflü, gastrit gibi nedenlerle proton pompası baskılayıcıları kullananlarda, 8-10 yıldan daha uzun süre tiroid hormonu tedavisi görenlerde, fazla kahve içenlerde de bu risk bir miktar fazla.
Kemik yoğunluğu menopozla birlikte ortaya çıkan ve ilerleyen osteoporoz dışında da azalabiliyor. Özelikle 60 yaş sonrasında kadınlarda erkeklerden iki kat daha fazla görülen yaşlanmayla gelişen “yaşlılık osteoporozu” bunlardan biri. Ayrıca kronik böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, sarkoidoz gibi haslıklarda da osteoporoz ortaya çıkabiliyor.
Paylaş