Mavi bölge sizsiniz!

Uzun ve sağlıklı yaşayan insanların bulunduğu coğrafyalara, ‘mavi kuşak’ adı veriliyor. Sağlıklı ve uzun ömrün sırrı ise, yaşamla kurduğunuz insani ilişkiler, yaşlanma sürecinde yaptığınız şeylerle ilgilidir ve herkes kendi mavi bölgesini kendisi yaratabilir. Nasıl mı? İşte bu yazı, kendi mavi kuşağınızı çizmenizin yolunu gösterecek...

Haberin Devamı

MAVİ bölgeler ya da mavi kuşak olarak tanımlanan coğrafyalar uzun yaşayan insanlarla, sağlıklı ve keyifli bir hayat sürmeyi başaran ailelerden oluşuyor. Mavi kuşak için, Amerika’da (Loma Linda, Kaliforniya), İtalya’da (Sardunya), Japonya’da (Okinawa) hatta Güney Amerika’da (Kosta Rika) örnekler var. Dünyanın mavi bölgelerinde yaşayanların hayatları dikkatle gözden geçirildiğinde ortak bazı noktalar olduğu da hemen anlaşılıyor. Yani uzun yaşam mucizesi yalnızca coğrafya ile ilişkili bir şey değil. Bu insanlar hastalıklardan korunma, sağlık sorularını doğal yollarla iyileştirme, sağlıklı şeyler yiyip içme, düzenli fiziksel aktivite ve akılcı stres yönetimi konusunda da ustalaşmışlar.
Türkiye’de var mı?
Peki, benzer coğrafyalar ve uzun ömürlü insanların yaşadığı bölgeler Türkiye’de de var mı? Yani ülkemizin mavi bölgeleri nereler? Anadolu’daki mavi bölgelerin nereler olduğu konusunda elimizde dört dörtlük, güvenli bir araştırmanın olduğunu söylemek zor. Bir ara uzun ömürlü insanların yoğun olarak yaşadığı yerlerin başında Nazilli’nin geldiği açıklandı ama ben bu konuda daha fazla çalışma yapılması gerektiğine inanıyorum. Bana sorarsanız sağlıklı ve uzun ömrün sırrı yaşadığınız coğrafi bölgeden çok yaşamla kurduğunuz insani ilişkiler, yaşlanma sürecinde yaptığınız şeylerle ilgilidir ve herkes kendi mavi bölgesini kendisi yaratabilir.
İki önemli husus var
Kendi mavi bölgenizi yaratmanız hayatı nasıl kabul ettiğiniz, ruh-beden ilişkisini nasıl şekillendirdiğiniz, geleceğe nasıl baktığınız, ayrıntılara takılıp takılmadığınız, gelecekle ilgili planlar yapıp yapmadığınız veya dolu dolu yaşayıp yaşamadığınız, kendinize yeteri kadar bakıp bakmadığınız, olduğunuz gibi görünüp, göründüğünüz gibi olup olmadığınız, geleceğe umutla iyimser duygularla bakıp bakmadığınız ve daha pek çok şeyle ilgilidir. Mesela zihinsel canlılık durumunuz, mesela sosyal ağlarınızın güçlülüğü ya da zayıflığı, mesela aktif biri olup olmadığınız, iyi ve güzel bir uyku uyuyup uyumadığınız, ilişkilerinizi besleyip çoğaltma kapasiteniz, yetenekleriniz ve daha pek çok şeyle ilgilidir. İsterseniz birkaç cümle daha ekleyeyim. Gelecek için nasıl bir hayat düşündüğünüz, yaşlanmayı nasıl kabul ettiğiniz de çok önemli noktalardır ve özellikle bu son ikisi çok ama çok önemlidir.

NE YAPMALI?

Haberin Devamı

İŞTE bu nedenle, sağlık kontrollerinizi düzenli yaptırmanızı, aşı olmayı unutmamanızı, genetik risklerinizi öğrenip, geleceğe yönelik fiziksel güçlenme planınızı buna göre yapmanızı, aktif yaşamı hayatınızın ayrılmaz bir parçası yapmanızı tekrar tekrar hatırlatıyorum. Biliyorum, bu hatırlatmaları yaparken sık sık tekrara da düşüyorum ama birçoğu gibi ben de “tekrarda fayda olduğuna” inanıyorum. “Bugünü yaşamanın” önemli ama “yarına hazırlanmanın” da en az o kadar “mühim” olduğunu aklımdan hiç çıkarmıyorum.  Lütfen siz de çıkarmayın.

Haberin Devamı

Hayatla uzlaşmaya bakın

DAHA önce de yazdım ama bir kez daha hatırlamamızda fayda var: İyi yaşamanın ve yaşlanmanın en etkili çözümlerinden biri hayatı ve yaşlanmayı olduğu gibi kabul etmek, hayatla ve yaşlanmayla uzlaşmanın bir yolunu bulmak, hatta dahası onlarla el sıkışıp anlaşmaktır. En güzeliyse onları akıllıca kullanmaktır.
“Yaşlanmayı kullanmak ne anlama geliyor?” diye soracağınızı tahmin ediyorum. Yanıtım şu: Yaşlanmak tecrübedir, tecrübe biriktirmektir. Biriktirilen tecrübeleri gelecek kuşaklara bonkörce, koşulsuz ve sınırsız bir biçimde aktarmak demektir.
Yaşlanmak bilgeliktir
Yaşlanmak zarafet ve nezakettir. Yaşlanmak ustalıktır, bilgeliktir. Yaşlanmak yavaşlamaktır, dinginliktir. Yaşlanmak huzura yelken açmak, hayatla daha çok barışmak, tartışmayı bırakıp ondan daha çok faydalanmak demektir. Sözü uzattım ama anlatmak istediğim şey şu: Yaşamayı ve yaşlanmayı değiştiren temel faktörün bizim ona yaklaşım biçimimiz ve bizim ondan ürettiklerimiz olduğunu unutmayalım. “İyi Hayat” kitabında yer alan o ünlü Tibet atasözünü de hep aklımızda tutalım: “Hayat, bizim ondan yaptığımız şeydir!” Önemli olan yaşamın ve yaşlılığın gerçeklerini olduğu gibi kabul etmek, huzurla, zarafetle, keyifle, bilgece yaşlanabilmektir.

Haberin Devamı

Fiziksel güçlenme ŞART!

PEKİ, bunlar yeterli mi? Hayır! Ruh bedenden, zihin maddeden üstündür ama yaşama ve yaşlanmaya hazırlanırken sadece ruha bakmak, sadece ruha odaklanmak kâfi değildir, bedeni de ihmal etmemek gerekir. Çünkü siz yaşlandıkça daha güçlü ve yüksek fiziksel fonksiyonlar ve organizasyonlar da gerekecektir. Sağlam kemik ve kaslarınız, sorunsuz çalışan eklemleriniz, tıkır tıkır işleyen bir kalbiniz, oksijen ihtiyacınızı “hık-mık!” demeden karşılayan akciğerinizleriniz, bedeninizi durmaksızın temizleyen sağlam bir karaciğer, atık maddelerinizi süzen mükemmel böbrekleriniz, işiten kulaklar, gören gözleriniz; hatırlayan, düşünen ve üreten bir beyniniz olmadan iyi hayat hep aksayacaktır. Doğrudur, size yaşlandıkça daha çok duygusal destek lazımdır. Doğrudur, hepimize yaşımız ilerledikçe daha çok duygusal güç, daha çok maneviyat, daha güçlü ve zengin bir inanç organizasyonu gerekir ama bütün bunları taşıyacak fiziksel örgütlenmeyi de ayakta tutmak, korumak, kollamak zorundayız.

Yazarın Tüm Yazıları