Bu, çoğumuzun yanıt aradığı önemli bir sorudur. Yanıtını hemen verelim!
LDL kolesterol yüksekliği de, HDL kolesterol düşüklüğü de önemlidir. Eğer ikisi aynı zamanda mevcutsa sorun çok daha ciddi demektir. Bu sorunlara trigliserit yüksekliği, kan şekeri fazlalılığı ve/veya hipertansiyonu da eklerseniz kalp krizi geçirme veya inme-felç sorunu yaşama riskinizin çok yüksek olduğunu söyleyebilirim. Çoğu insan, başına gelmediği sürece sağlık sorunlarını başkalarının sorunu gibi düşünür. Kolesterolünü, şekerini kontrol ettirmeyi, tansiyonunu ölçtürmeyi ihmal eder, unutur. Bir yakını ya da arkadaşı kalp krizi veya inme geçirip hastaneye yatırılınca soluğu doktorda ya da laboratuvarda alır. Kolesterol probleminin, tansiyon yüksekliğinin, şeker fazlalığının olduğunu bu sırada öğrenir. Bazıları ise tesadüfen yapılan bir incelemede bu sorunlarla tanışır. Bunlar yine de şanslı insanlardır. Hayat bu iyi şansı herkese tanımaz!
GENÇ HASTAMIN BAŞINA GELENLERE DİKKAT
Geçen hafta gördüğüm 35 yaşındaki hastamın hikayesi de böyle bir şeydi: Geçen ilkbaharın ilk günlerinde, güneşli bir Pazar günü evinin bahçesinde dostlarıyla barbekü yapıp keyif ederken şiddetli bir göğüs ağrısı, terleme, baygınlık, bulantı, baş dönmesi yaşamış, hemen götürüldüğü hastanenin acil servisinde yapılan ön incelemelerden sonra soluğu koroner bakım ünitesinde almıştı! Daha yarım saat dolmadan anjiyo odasındaydı, 3 koroner damarı aynı anda tıkanmıştı. Takılan koroner stendlerle doktorların uzmanlığı ve başvurduğu hastanenin yüksek teknolojili donanımı sayesinde hayatı kurtulmuştu. Daha sonra yapılan kan incelemelerinde üç şey hariç her şey normaldi! LDL kolesterolü 380, HDL kolesterolü 28, trigliserit düzeyi 600 mg civarında bulunmuştu. Hastam, kolesterol ve trigliserit seviyesini ayarlayan ilaçlar kullanıyor. Düzenli bir aktivite-egzersiz programı var. 6 ay içinde 8 kilo civarında kilo kaybetti. Bilinçli bir beslenme planını ısrarla uygulamaya devam ediyor. Kardiyoloji uzmanının sözünden çıkmıyor.
KOLESTEROL FAZLALIĞINI CİDDİYE ALIN
LDL kolesterol yüksekliğinin, (özellikle bazı genetik koşullarda) koroner kalp hastalığı riskini artırdığından hiç kuşkunuz olmasın. Kötü kolesterol LDL’nin seviyesi yükseldikçe bu risk artıyor. Eğer iyi kolesterol HDL’niz düşükse riskiniz daha da artıyor. Trigliserit düzeyiniz yukarıdaki hastada olduğu gibi 600’lerin üzerindeyse işiniz biraz daha güçleşiyor. Otuzlu yaşlardan sonra yılda bir kez kolesterol ve trigliserit ölçümlerinizi yaptırın. Eğer herhangi bir sorun belirlenirse bir iç hastalıkları veya kardiyoloji uzmanı ile görüşerek yardım alın. Doktorunuzun sözünden de asla çıkmayın.
Destekçileri, bedenden toksinleri uzaklaştırdığı, bağışıklık sistemi ve enerji depolarını desteklediği için bağırsak temizliğinin sağlık için yararlı olduğuna inanırlar. Ancak doktorların bakış açısı farklıdır. Bazı tıbbi incelemelerden, ameliyatların bazılarından önce bağırsak temizliğini gerekli bulmalarına rağmen daha sağlıklı bir beden için ya da hastalıklardan korunmak için bağırsak temizliğini önermezler. Öncelikle gerekli olmadığını düşünürler. Bağırsakları lavmanlar, özel diyetler ya da ilaçlarla arındırmaya, içerdiği beden için gerekli olmayan malzemeyi ve bakterileri boşaltmaya gerek yoktur. Bu içerik bağırsakların doğal içeriğidir. Ayrıca zararlı da olabileceği öngörülür. Bağırsaklardan su-tuz dengesini sağlamada gerekli olabilecek miktarda sodyum ve su emilimi olur. Bazı bağırsak temizleme programları bu dengeyi bozarak su ve tuz kaybına yol açabilir. Uzun süreli, abartılı temizlik programları, kansızlık, beslenme bozukluğu, kalp yetmezliğine yol açabilir.
Eğer kabızlık sorununuz varsa bunu bağırsak temizliği yapmadan da bol su içerek ve bol lifli gıdalarla beslenerek çözebilirsiniz.
Belden su alınması ne zaman gereklidir
Belden su alınması ya da tıbbi ismiyle "lomber ponksiyon" bazı hastalıklarda önemli bir tanı koyma aracıdır. Santral sinir sistemi, özellikle beynin içinde olup bitenlerle ilgili önemli bilgiler, belden iğne ile girerek alınacak sıvının analizi ile elde edilebilmektedir. Bu işlem sırasında "beyin-omurilik sıvısı" diye adlandırdığımız sıvı az miktarda alınmaktadır. Doğaldır ki, bu işlem uygun koşullarda ve steriliteye dikkat edilerek gerçekleştirilmelidir. Maalesef belden su alınması girişiminin zararlı olduğu, kişinin bu işlem sonrasında felç olduğu gibi yanlış bir inanışa toplumumuzda zaman zaman rastlamaktayız.
Bu işlem hangi hastalıklardan şüphenildiğinde yapılmalıdır:
n Beyin ve/veya omuriliğin enfeksiyon/iltihabi hastalıkları,
n Beyin kanamaları,
n Beyin ya da omurilikte bağışıklık sistemi ile ilintili gelişen hastalıklarda (multipl skleroz-MS, Behçet hastalığı, Guillain-Barre sendromu gibi),
n Beyin içinde basınç artışından şüpheleniliyorsa (beyin tümörü ya da kitle olmaksızın),
n Kanserli hastalarda, sinir sistemi içine yayılım olup olmadığını araştırmak amacıyla.
Hangi hastalarda yapılması sakıncalıdır:
n Beyin tümörü ya da beyninde kitle olduğundan şüphelenilen hastalarda (bu durumda öncelikli tetkik beyin tomografisi ya da MR olmalıdır),
n Belden iğne ile su alınacak bölgede bir enfeksiyonun-iltihaplı bir yaranın olması durumunda,
n Kanamaya eğilim yaratan kan hastalığı bulunan hastalarda.
Narsisistik kişilik bozukluğunu tanıyalım
Genellikle erken erişkinlikte ortaya çıkan narsisistik kişilik bozukluğu, üstünlük duygusu, beğenilme ihtiyacı ve empati eksikliğinin sürekli olması ile kendisini gösterir. Aşağıdakilerden beşinin ya da fazlasının olması durumunda, bu kişilik bozukluğu düşünülmelidir:
n Narsisistik kişiler kendilerini herkesin ve her şeyin üzerinde tutarlar. Kendileri çok önemli ve vazgeçilmezdirler. n Sınırsız bir başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi arayışındadırlar.
n Kendilerini sürekli över ve çevreleri tarafından da ilgilenilmek ve alkışlanmak isterler.
n Yakın çevrelerini de çok güzel ya da konum olarak üst düzey olan kişilerden seçerler.
n Ayrıcalıklı olduklarını ve hak kazandıklarını düşünürler.
n Başkalarıyla ilişkilerinde, amaçlarına ulaşmak için diğerlerinin zayıf yanlarını kullanırlar.
n Başkalarının başarılarını takdir etmedikleri gibi, yoğun kıskançlık duygularının da etkisiyle yaptıklarını küçük görüp değersizleştirirler, ya da başkalarının kendilerini kıskandıklarına inanırlar.
n Empati yapmakta, başkalarının duygularını, düşüncelerini anlamakta zorlanırlar.
n Küstah ve kendini beğenmiş davranışları olur. Tepeden bakan, patronluk taslayan tavırları mevcuttur.
Kaynak: Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El kitabı: DSM-IV’den yararlanılmıştır.
n Klinik Psikolog İlknur Yılmaz
Kolonoskopi ne işe yarar
Kolonoskopi kalınbağırsak kanserlerinin erken tanısında son derece önemli yararlar sağlayan bir inceleme yöntemidir. Amacı kanseri erkenden teşhis etmek ve önlemektir. Yaşınız 50’yi geçtiyse bu incelemeden bir kez geçmenizde fayda var. Daha sonraki kontrollerin sıklığına endoskopiyi yapan gastroenteroloji uzmanı karar verecektir. Eğer bağırsaklarınızda polipler, divertiküller veya ülser gibi sorunlar belirlenmişse ya da aile geçmişinizde kanser riski yüksekse doktorunuz size bu uygulamanın daha sık yapılmasını önerecektir. Aksi halde ortalama 5 yıllık aralıklarla tekrarlanması yeterli olacaktır.
Kolonoskopi yalnızca bir teşhis değil aynı zamanda bir tedavi yöntemidir de. Bu işlem esasında belirlenen polipler kansere dönüşmeden uzaklaştırılmakta, ayrıca patolojik incelemeye göndererek kanser eğilimi olup olmadığı araştırılmaktadır. Kolonoskopi bazen tarama amacıyla değil sebebi açıklanamayan bir karın ağrısının, kabızlığın ya da başka bir problemin nedenini belirlemek amacıyla da yapılabilir. Bu tetkikin ciddi bir sağlık riski yoktur. İşlem esnasında bağırsaklara hava verilmesi nedeniyle karında ağrı ve şişlik oluşabilir. Nadiren işlem sonrası kanama veya ağrılar meydana gelebilir. Ancak bunlar son derece nadir görülmektedir.
Tereyağı veya margarinde kolesterol var mı
Tereyağı hayvansal bir yağdır, mutlaka bir miktar kolesterol ihtiva eder. Bitkisel yağlardan üretilen margarinlerde ise kolesterol bulunmaz. Tereyağı ve margarinlerin ortak sorunu her ikisinin de doymuş yağlardan zengin olmalarıdır. Her iki yağ grubunda da yüzde 80’den fazla doymuş yağ vardır. Bu nedenle bu iki yağ kolesterolünüzü artırmasa bile damar sağlığınızı olumsuz yönde etkileyecektir. Görülen o ki zeytinyağı kalp-damar sağlığına sağladığı yararlarla adını duyurmaya ve öne çıkmaya devam edecek!
40 yaşından sonra mamografi şart
Mamografi önemli bir radyolojik inceleme yöntemidir. Amacı meme dokusunda oluşabilecek değişiklikleri, olağandışı gelişmeleri daha erken dönemde yakalayabilmektir. Özellikle meme kanserinin erken teşhisinde çok yararlı bir araştırma testidir. Meme kanserinin erken bulgusu olan küçük kireçlenme odaklarını yakalayabilmenin tek güvenli yolu mamografidir. Gelişmiş ülkelerde 40 yaşından sonra kadınlara rutin olarak mamografi yaptırılıyor. Ne iyi ki Türk kadınları da bu bilince ulaşmış durumdalar. Genel kanaat 40 yaşından sonra 2 yılda bir, 50 yaşından sonra ise her yıl düzenli olarak mamografi tetkiklerinin yapılması yönündedir. Bu tetkiklerin mevcut eski tetkiklerle mukayese edilmesi teşhis şansını artırır. 35 yaşın altındaki kadınlarda ise mamografi hem gerekmiyor hem de süt bezlerinin yoğunluğu nedeniyle yeteri kadar aydınlatıcı bilgi de vermiyor. Bu yaşlardaki kadınlarda meme sorunlarının erken teşhisi için ultrasonografiden yararlanılmalıdır.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Yiyecekleri tüketirken az yağlı ya da yağsız tüketiyorum, sebzeleri haşlama olarak yiyorum. Ancak zaman zaman kilo vermediğim dönemler oluyor. Başka hangi yiyeceklerden yağ alıyor olabilirim acaba?
Karbonhidrat ve protein: Önemli kalori kaynakları
Diyete başlarken tüketilen yiyeceklerin yağının azaltılması bütün işin çözümü gibi algılanmaktadır. Haşlanmış sebze, yağsız tavukgöğsü, haşlanmış kepekli makarna gibi. Ancak tükettiğimiz besinlerin içindeki karbonhidrat ve protein de birer enerji kaynağıdır. Ve günlük alınan kalorilerin önemli bir kısmını oluşturur. 1 gr yağ 9 kalori enerji verirken 1 gr karbonhidrat ve protein de 4 kalori enerji verir. Yediğiniz yağsız makarna ya da sebzede de karbonhidrattan gelen kaloriler olduğunu unutmayın. Az yağlı ya da yağsız besin tüketimi kolesterol sorununuz varsa bile kontrol altına alınarak size özel düzenlenmelidir. Bir süre sonra sürekli sınırlı yağ tüketimi karbonhidrat tüketiminizi artırabilir.
Unutmayın toplamda alacağınız kalorinin bütün yiyecek gruplarını dengeli ve yeterli bir biçimde içeriyor olması diyetinizin sürekliliğini sağlar. Bunun yanı sıra az yağlı ya da yağsız ürünler kalorisiz gibi algılanmasın sakın. Nasıl olsa yağsız derken bol bol tükettiğiniz bir besinden iki katı enerjiyi alabilirsiniz. Ayrıca sadece yiyeceklere ilave ettiğiniz ya da light kavramına dikkat ederek tükettiğiniz yağı göz önünde bulundurmayın. Ceviz, fındık, badem gibi sert kabuklu kuruyemişler de birer yağ kaynağıdır. Bu yiyeceklerin bilinçsiz tüketimi de yağ alımınızı artırıyor olabilir.
Kilomu korumaya çalışıyorum ama ailemde kilo problemi olduğu için genetik yapım kilo almaya çok müsait. Kilo aldıran besinler nelerdir. Neleri yememeliyim?
Hayatınızda ’az’ yer alsın
İşte olması gereken soru! Genetik yapınız kilo almaya müsait ise veya şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi metabolik bir soruna yatkın ise yapmanız gereken en önemli şey kilo almadan, şeker problemleri başlamadan veya hastalık ortaya çıkmadan korunmayı öğrenmek. Kilonuzu korumak sadece besinlerle başarabileceğiniz bir konu değil. Günlük fiziksel aktiviteniz, haftalık yaptığınız veya hálá yapmadığınız (!) spor, günlük besin tüketiminiz kilonuzu etkileyen başlıca etmenler arasında. Ama kalorisi yüksek olan ve sağlıklı beslenme için tavsiye edilmeyen yani az yenmesi gereken besinleri özetle sıralamak gerekirse şunları söyleyebiliriz:
n Şeker, şekerli besinler, bal, reçel, pekmez gibi besinler.
n Hamur işleri, çikolata.
n Yağda kızartmalar, kavurmalar (et, sebze, hamur işi), yağlı sos eklenmiş besinler.
n Aşırı tuz ve tuzlu besinler, turşu, salamura besinler.
n Kuruyemişler
n Sucuk, salam, sosis, pastırma.
n Sakatatlar (karaciğer, böbrek, dalak, beyin...)
n Bütün yağlı yiyecekler (yağlı etler, kaymak, krema, mayonez, tahin, yağlı soslar)
n Kuyruk yağı, iç yağı, tereyağı, margarin.
n Alkollü, şekerli asitli içecekler, hazır meyve suları.