Kim suçlu

Diyet yanlışları saymakla bitmiyor. Bunları tek tek yazmaya kalksak dizimiz dizi olmaktan çıkar kitap olur!

Bu yanlışlar yalnızca diyet yapanlardan da kaynaklanmıyor. Aslında, diyet yapanların yaptıkları yanlışlar doktor, diyetisyen ve diğer sağlık uzmanlarının yanlışlarının yanında "devede kulak" kalıyor. Pek ortalarda görünmeyen iki gizli suçlu daha var. Moda ve besin endüstrisi!

Mankenlerin neredeyse hepsi sıfır beden olunca bunlara özenen genç kızlarda hatta genç erkeklerde aneroksiya hastalığının görünme sıklığı doğal olarak artıyor. Besin üreticileri fastfood zincirleri ürettikleri yiyecek içecekleri besin değerlerinden çok kalorilerine odaklandıklarında sorun daha da içinden çıkılmaz hale geliyor.

DOKTORLAR BESİN PLANI YAPMAYI BİLMEZ

Moda ve gıda endüstrisinin reklám ortamı olan medya da bu konuda yeteri kadar duyarlı davranmıyor. Günde ortalama 23 saat televizyon izleyen, mutlaka bir iki dergi, bir iki gazete karıştıran tüketiciler sürekli bir yeme içme bombardımanının ama aynı zamanda mutlaka ince kalma uyarılarının arasında sıkışıp kalıyor.

Doktorların, tıp eğitiminde aldıkları beslenme bilgileri son derece sınırlıdır. Yani eğer özel bir merakı yoksa uzman doktorlar bile bir dilim ekmekte kaç kalori var, bir köftede ne kadar protein ve yağ bulunur hatta bir kutu kola bir bardak meyve suyu ne kadar enerji verir pek bilmez. Buna rağmen bazı doktorlar diyet listeleri yazmaya, kilo programları yapmaya, zayıflama reçeteleri düzenleyip, beslenme planları oluşturmaya bayılıyor. İşi biraz daha süslemek isteyip, içine azıcık akupunktur, biyoenerji, mezoterapi, bir tutam ozon gazı ve bir tutam da gebe kadın hormonu ekleyen doktorlar da var.

EGZERSİZ DANIŞMANINDAN OBEZİTE UZMANI OLUR MU

Kısacası bazı doktorlar durmaları gereken yerden farklı bir yerde duruyor, diyet uzmanlarının işlerini yüklenmeye kalkıyor. Yani, yapmaları gerekeni değil yapmamaları gerekeni yapıyor. Üzülerek belirtelim ki kilo problemi olan hastalarını bir diyetisyene gönderip beslenme planı hazırlatmadan hatta egzersiz yapmasını bile önermeden zayıflama hapı yazan doktorlar da eksik değil!

Sorunun bir de "egzersiz uzmanı" ayağı var. Aslında "egzersiz uzmanı" deyimi bizim ülkemizde ne kadar geçerli ve bizde bu işi gerçekten bilen, bu konuda eğitim almış, uzmanlaşmış ne kadar hoca var bilinmiyor. Adına ister "egzersiz uzmanı" ister "aktivite danışmanı" deyin bu konuda diploması olanların çoğunun eğer özel bir eğitimden, ciddi bir kurstan geçmemişlerse maalesef yeteri kadar bilgileri olmuyor.

Buna rağmen kendini "obezite uzmanı" veya "obezite danışmanı" diye konumlayan aktivite uzmanları var. Tıp fakültesini bitirenlerin bile kazanamadıkları "obezite uzmanlığı veya danışmanlığı" gibi son derece önemli bir etiketi bu kişilerin nasıl ve nereden aldıklarını ise ne soran var, ne araştıran. İşin acı yanı bu kişilerden bazıları kendini doktor ve diyetisyen de sanabiliyor. Yalnız doktorluk yapmakla kalmıyor diyet uzmanlığına da soyunuyor.

Ne iyi ki ülkemizde bu soruna -şimdilik- psikologların çok fazla bir ilgisi yok. Bu duruma Avrupa ve Amerika’da daha sık rastlanıyor. Hipnozla kilo verdirdiğini, ruhsal terapilerle zayıflattığını öne süren birkaç psikolog olsa da sayıları son derece az.

Bölgesel zayıflama tam bir palavra

Kilo vermeye başladığınızda vücudunuzun hangi bölgesindeki yağların eriyeceğine siz değil genleriniz karar veriyor. Siz hangi egzersizi yaparsanız yapın hangi tip diyeti uygularsanız uygulayın ya da hangi besin desteğinden faydalanırsanız faydalanın vücut sizin değil, genlerinizin emirlerini dinliyor (Genel olarak da kilo alırken nerelerde yağ birikmişse kilo verilen o bölgedeki yağlar kayboluyor).

Eğer kilo sorununuz olmadan meydana gelen bazı bölgesel yağ birikimleriniz varsa bunun en doğru yolu muhtemelen liposuctiondan faydalanmak olacaktır. Bazı diyet kliniklerinin bölgesel zayıflama yaptığını ileri sürerek karnitinle karnı inceltme, CLA ile bacaklara şekil verme önerileri de sadece aldatmacadan ibarettir.

Herkese aynı diyet yaptırılmaz

Diyet kişiye özeldir. Herkesin uyması gereken ortak bir diyet programı da yoktur. Yani 18 yaşındaki bir kızla 58 yaşındaki annesi, 78 yaşındaki ninesi aynı diyeti yapamazlar.

Diyet listeleri yapılırken yani daha doğru bir deyişle beslenme planları ve egzersiz programları yapılırken kişinin cinsi, yaşı, işi, beslenme alışkanlıkları, ekonomik durumu, sosyal şartları ve daha pek çok şey dikkate alınır. Programlar düzenlenirken o kişinin mevcut hastalıkları sağlık riskleri genetik hikáyeleri dikkate alınır. Kullandığı ilaçlara bile önem verilir. Gerekirse programlar buna göre yeniden şekillendirilir.

Şeker hastası birinin uygulaması gereken diyet ile hipertansiyonlu birinin yapması gereken diyet farklıdır. İdrar söktürücü kullanan birinin yapacağı diyetin potasyum içeriği ile tansiyonlu bir hastanın yapacağı diyetin tuz içeriği aynı değildir.

Büyüme çağındaki bir çocuğa uygulanacak bir diyet planında kalori kısıtlamasından çok fazla kalori alımı önlenmeye aktivite yükseltilmeye çalışılır. Yaşı 60’ı geçenlerde ayda 2 kilodan fazla kilo kaybı arzu edilmez. Bel fıtığı diz veya kalça romatizması olan biri ile genç ve sağlıklı bir gence verilecek olan aktivite programları da birbirine hiç ama hiç benzemez. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün!

Reçeteli zayıflatıcılardan da uzak durun

Eczanelerde reçeteyle satışına izin verilen ve sadece konunun uzmanı doktorların kullanabileceği bilinen kilo vermeye yardımcı bazı ilaçlar da var. Bu ilaçların kullanım alanları son derece sınırlı. Ciddi obezitesi olanlarda diyet ve egzersize yardımcı olarak kısa bir süre kullanılabiliyor.

Bununla birlikte bu ilaçların kalp ritmini bozma, kan basıncını yükseltme, belleği olumsuz yönde etkileme, karaciğer veya böbreğe zarar verme ihtimalleri var.

Bu nedenle çok ciddi bir endikasyon söz konusu olmadıkça ve konunun uzmanı bir doktor tarafından reçetelenip takibi yapılmadıkça bu ilaçlardan kesinlikle uzak durmak gerekiyor. Bu ürünleri daha çabuk kilo kaybı amacıyla reçetesiz olarak eczanelerden almak ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Diyet uzmanlarının bu ürünleri hastalarına kesinlikle önermemeleri gerekiyor.

Besin destekleri, bitkisel hap veya şuruplar işe yaramıyor

Bugüne kadar kilo vermede yardımcı olabileceği bilimsel olarak kanıtlanmış doğal desteklerin sayısı son derece az. Yeşil çay özütlerinin, krom pikolinat tuzunun, CLA ve karnitinin kilo verme süreçlerinde yardımcı destek olarak kullanılabileceği belirtilmektedir. Bu doğal desteklerin yararına inanan da var, inanmayan da! Bu destekleri bazı hastalarda biraz da motivasyon sağlamak ve diyete uyumu kolaylaştırmak amacıyla bazen biz de kullanıyoruz. Bununla birlikte bu desteklere asla fazla bel bağlamıyoruz.

Diğer taraftan Çitosan, Hoodiya, Garsinya ve Guarana içeren desteklerin ise herhangi bir faydasının olmadığı çok iyi biliniyor. Üzülerek belirtelim ki bazı üreticiler (özellikle Uzakdoğu kaynaklı ürünlerde bu duruma rastlanıyor) kilo verdirdiğini iddia ettikleri doğal desteklerin içine kullanımı yasaklanmış olan efedra özlerini ya da tiroit hormonu tozlarını karıştırıyorlar. Ürünlerine sibutramin bile ekleyenler var. Geçtiğimiz yıl yüzlerce kişiyi hasta eden ve birinin de ölümüne yol açan Uzakdoğu kaynaklı bir ürün de (yosun hapı) bol miktarda sibutramin saptandığını ve ürünün bu nedenle yasaklandığını hatırlayalım.

Akupunktur, hipnoz liposuction etkili mi

Akupunktur yardımcı tedavi yöntemleri içinde en fazla ilgi göreni. Bununla birlikte akupunkturla zayıflanabileceğini gösteren bilimsel olarak onaylanmış, uluslararası hakemli tıp dergilerinde yayınlanmış güvenilir ciddi tıbbi çalışmalar mevcut değil.

Hipnoz için de aynı şeyler söz konusu. Bize göre ne akupunktur ne de hipnozun zayıflamada herhangi bir yararı yok. Olsaydı zaten bu yöntemi uygulayanlar aynı zamanda elinize bir diyet listesi de sıkıştırmazlardı.

Liposuctiona gelince... Bu yöntemin kilo vermek için kullanılması tıbbi bir yanlıştan ibarettir. Liposuction yalnızca belirli bölgelerde birikmiş kozmetik çirkinliğe yol açtığı düşünülen az miktarda yağ toplantılarının ortadan kaldırılmasında faydalı olabilir.

Endermoloji veya LPG olarak bilinen yöntemin de bir zayıflama aracı olarak kullanılması fayda etmiyor. Radyo dalgalarıyla yağ kırmanın, kanı ozon gazıyla karşılaştırmanın veya kızıl ötesi ışınlarının altına yatmanın da yağ kaybı yapmadığını bilmekte fayda var.

Masaja gelince... Masaj işleminin masajı yaptıranı değil yapanı zayıflattı söylenebilir. Sırası gelmişken saunanın, plastik veya naylon eşofmanların, karına bacağa bağlanan kasları titreştiren elektrikli cihazların da hiçbir işe yaramadığını bir kenara not edin. Zayıflatıcı bantların, kremlerin de herhangi bir faydası yok!
Yazarın Tüm Yazıları