Kim daha mutlu? Yaratıcı tembeller mi üretken sinirliler mi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yaşam pastasını sürekli olarak büyüten pek çok hastam var. Bunlardan bazıları bir değil birkaç pastaya bile sahip!
Çileklisi, çikolatalısı veya elmalısı ile yetinmeyip pasta sayısını daha da artırmaya çalışan, çok çalışkan, çok üretken, çok verimli ama ne yazık ki yorgun, bıkkın ve zaman fukarası bu insanlar. Pastalarını yemeye bile vakitleri yok! Bazen birazcık zaman bulup, bir-iki lokmayı mideye indirdiklerinde ise gazdan, şişkinlik ve yanmadan ya da reflü sorunundan şikayetçiler. Bir kısmı da pastanın o ilk parçaları daha midelerine inmeden karın ve kalçalarındaki yağa dönüşümünün korkusunu hemen yaşamaya başlıyor! Bunlar üretken sinirliler: Üretirken tüketen ve hayatla sürekli kavga edenler. Pasta yerine çörek veya simit üretmekle idare eden ama neredeyse her gün dilim dilim pasta yiyen hastalarım da var. Bunlar sadece pasta yemekle de yetinmiyorlar. Her gün daha daha farklı pastalar tüketebilmenin yeni tatlar, lezzetler ve keyifler keşfedebilmenin heyecanı içindeler. Bunların çoğu yaratıcı tembeller: Az ama verimli çalışarak, hayatı daha derinlemesine yaşamaya gayret edenler.
Yazar E. Zelinski’ye göre, hem size zevk veren bir işte çalışmak hem de eğlenceli bir hayat tarzına sahip olmak istiyorsanız hem pasta sahibi hem de pasta yiyen gruptansınız demektedir. İnanılanın aksine hem pastanız olabilir hem de onu yiyebilirsiniz. Ve bu iş çok kolaydır: İki pasta alın! Daha şimdiden bütün işkolikerin ve rekabetçi hırslıların önündesiniz, çünkü bunlar onu düşünemeyecek kadar meşgul veya inatçılar. İş dünyasının hızlı kulvarında araba kullananların pek azının dengeli ve eğlenceli bir yaşamı var. Sizin yaşamınız onlarınkinden daha iyi olabilir. İlk önce daha az çalışarak da verimli biri haline gelmeyi öğrenmelisiniz. Yaratıcı tembeller, insanlık tarihinin en verimli kimseleridir... Verimli çalışan biri olmak için daha çok değil daha akıllıca çalışmak gerekir... Zelinski’nin Çalışmanın Zevki kitabında da dediği gibi, verimli çalışan biri olmak için anahtar, etkin bir biçimde çalışmaktır.
BU HAFTANIN FAVORİLERİ
ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ EKSTRESİ
Kırmızı üzüm çekirdeklerinden elde edilen özütlerin bol miktarda sağlığa yararlı flavinoidler ihtiva ettiği, özellikle kırmızı şarabın yapımı esnasında bu flavinoidlerin şarap muhtevasında kaldığı bilinmektedir. Bu maddelerin antioksidan ve sağlık destekleyici -yaşam uzatıcı- etkileri Orta Avrupa’da yüzyıllardır bilinmektedir. Bu flavinoidler, genel olarak Oligomerik proantosiyanidinler (OPC’s) olarak bilinirler. Bilinen diğer bir OPC kaynağı da, çam kabuklarından elde edilen ve Pycnogenol olarak bilinen bitkisel üründür.
Üzüm çekirdeği ekstrelerinden birçok şekilde yararlanılabilinir.
Kalp koruyucudur.
Kansere karşı direnç sağlar.
Varis tedavisinde yardımcıdır.
Ayak kramplarını azaltabilir.
Cinsel gücü destekler.
Katarakt ve Makula dejeneransını geciktirir.
Alerjik belirtileri hafifletir.
Antioksidan etkisi ile yaşlanmayı yavaşlatır.
Genellikle günde 1 veya 2 kez 100 mg alınması yeterlidir.
SELENYUM
Antioksidan bir mineral olan bu değerli besin unsurunun yararını gösteren çalışmalar var.
Fındık, ceviz ve deniz ürünleri ile tavuk, güvenilir selenyum kaynaklarıdır.
Antioksidan etkilidir.
Yaşlanmaya bağlı bazı sorunların başlamasını geciktirir veya engeller: Katarakt oluşumu, Makula Dejeneransı ve görme kaybı vb...
Damarların daralmasını ve sertleşmesini engellediğinden kalp krizlerine ve felçlerine engel olabilir. Kolesterol profiline olumlu etki yapabilir.
Bağışıklık sistemini destekler ve güçlendirir.
Gribal enfeksiyonlarda herpes virüsüne bağlı oluşumları azaltır, sınırlar.
Bağışıklık yanıtındaki bozulmalar sonucu oluşan bağ dokusu hastalıklarında yararlı olabilir.
Besin desteği olarak günde 50-100 mg alınması yeterlidir. Günlük dozun 200 mcg’ı geçmemesi güvenlidir. E vitamini ile (günde 400 mg) birlikte kullanıldığında daha etkili yanıt alınır. Grape Seed extract, C vitamini, Coenzym Q-10, Beta karoten, Alpha Lipoic Acid, yeşil çay gibi antioksidanlarla birlikte alınabilir.
SAHRAP SOYSAL (Yemek programcısı)
47 yaşındayım. 1.60 boyundayım ve 64 kiloyum. Sabah kahvaltılarında mutlaka peynir ve domates yiyorum. Sebzeleri çok seviyorum ve aşırı miktarda tüketiyorum. Salata da aynı şekilde. Kendime kızdığım tek nokta, meyve hiç yemiyorum. Haftada 1-2 kere kırmızı ve balık eti yiyorum. Balık etini kırmızı ete tercih ediyorum. Bulgur pilavına ise hiç dayanamıyorum. Haftada 2 kere mutlaka tüketiyorum. Evimde katı yağ bulundurmuyor, zeytinyağ kullanıyorum. Alkol kullanmıyorum. Ama sigara içiyorum. Bizim evde Çin mutfağına kadar her çeşit yemek piştiği için doğal yollardan vitamin almayı tercih ediyorum. Günümün 6 saatini uykuya ayırıyorum. Ve her zaman erken kalkıyorum. Haftanın 3 gününü spor salonunda geçiriyorum. Sporu hiç ihmal etmiyorum. Aslında kimyacıyım. Yemek yapmak benim hobimdi. Daha sonra bu hobiyi mesleğe çevirdim. Yurtdışı dergilerine de yazı yazıyorum. Bazen yetiştiremeyeceğim için stres yaptığım oluyor. Genel olarak olaylara pozitif bakan biriyim. Bu yüzden mesleğim sağlığımı olumsuz yönde etkilemiyor. Aksine çalışırken mutlu bile oluyorum. Annem yüksek tansiyon hastasıydı. Ailemdeki tek ırsi hastalık bu. Sadece hasta olduğum zaman yine doğal yollardan C vitamini alıyorum.
PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU
Sahrap Soysal Hanım’ın beslenme alışkanlıkları genelde iyi görünüyor. Meyve yememe yanlışlığını bırakırsa daha da iyi bir sonuç alacaktır. Meyveler başka besinlerde bulunmayan antioksidanların, flavonoidlerin, posa, vitamin ve minerallerin çok güçlü doğal kaynaklarıdır. Üstelik bunları çok az kalori muhtevası ile size sunarlar. Tabiatın içini tıka basa sağlık mucizeleri ile doldurduğu bu değerli besinlerden ne yapıp edip yararlanmakta fayda var. Biz günde en az 2-3 porsiyon meyve tüketimini tavsiye ediyoruz. Bir porsiyon meyvenin bir elma, bir portakal, iki mandalina, sekiz-on kiraz, çilek veya üzüm tanesi anlamına da geldiğini belirtelim. Meyve tüketirken en tazelerini ve en koyu renklilerini tercih etmekte, mümkün olduğu kadar farklı meyveler tüketmekte fayda var. Özellikle içinde bulunduğumuz soğuk kış günlerini sorunsuz geçirmeyi düşünüyor, bedeninizi C vitamini, folik asit, selenyum, beta-karoten ile doldurmakta kararlıysanız düzenli meyve yeme alışkanlığını edinmeye çalışmalısınız. Ailesinde kan basıncı yüksekliği olduğundan hipertansiyona karşı korunmada da meyve özellikle tavsiye ediliyor. Potasyumdan zengin meyvelerin (portakal, muz, şeftali, kayısı) tüketiminin hipertansiyona karşı koruyucu olduğu biliniyor. Beslenme çeşitliliğine, uykusuna, egzersizine büyük özen gösteren ve bizleri yemeğin sadece doyurmak için değil çeşitliliği ve lezzeti konusunda bilgilendiren Sayın Sahrap Sosyal’a sağlıklı, keyifli ve huzurlu bir yaşam diliyorum.