Paylaş
Tıp terminolojisinde polikistik over sendromu (PKOS) olarak tanımlanan bu soruna yakalanan hanımların neredeyse tamamında gereğinden fazla
insülin ve androjen üretimi vardır.
PKOS’un oluşturduğu problemler de maalesef –ve çoğu zaman- sadece “kilo, sivilce, tüylenme” üçlüsü ile de sınırlı kalmaz.
Hastaların önemli bir bölümü adet düzensizliklerinden, çok ağrılı geçen periyotlardan, aşırı su birikiminden (ödem), açlık atakları ve tatlı krizlerinden de şikayetçidir.
PKOS’lu genç hanımlardan gelen sorular birikti. Onlardan bazılarını toplu halde yanıtlayalım istedik. Buyurun...
Kısırlık yapar mı
Her polikistik over sendromu olan genç kızın kısırlık sorunuyla karşılaşması söz konusu değil, ama kısırlık problemi PKOS’lu genç kız ve kadınlarda diğerlerinden çok daha sık görülen bir sorun.
Bu nedenle gebe kalmakta zorlanan her kadının mutlaka PKOS yönünden de değerlendirilmesi şart! Bunun için yapılması gereken testlere kadın hastalıkları uzmanları karar verir.
Kısacası sorunun bu yönünün tümüyle onların sorumluluğuna bırakılması gerekiyor. İyi haber, PKOS ile ilişkili kısırlık problemlerinin tedavisinden sonuç alma ihtimali hayli yüksektir. Başarılı bir hormonal denge oluşturulabilirse sorun herhangi bir cerrahi girişime gerek kalmadan da çözülebilir.
Ayrıca laporoskopik cerrahi girişimlerin deneyimli ellerde mükemmel sonuçlar verdiğini de belirtmek istiyorum.
Psikolojik sorunlara yol açar mı
Araştırmalar, polikistik over sendorumu olan genç kız ve kadınlarda depresyondan anksiyeteye kadar değişik psikolojik sorunlara daha sık rastlandığını gösteriyor.
Bu durumun arkasında fazla kilolu olmanın, saç dökülmesi, tüylenme, sivilce gibi kadınları mutsuz eden problemlerle uğraşıp durmanın, bunların üstüne bir de aşırı kaslı ve erkeksi bir vücut yapısının yarattığı estetik kaygılar da yatıyor olmalı.
Ayrıca sık sık tekrarlayan hipoglisemi ataklarının PKOS’lu kadınları daha kırılgan, alıngan, sinirli ve öfkeli yapabileceği de belirtiliyor.
Kansızlığa sebep olur mu
PKOS probleminin regl döneminde gerginlik, sinirlilik, ödem gibi sorunlara, sancılı regl olmaya ve periyod düzensizliklerine yol açabileceği biliniyor.
Yine bu sendromdan mustarip olan genç kız ve kadınların regl dönemlerinin aşırı kanamalı geçmesi ve periyotların düzensizliği yüzünden bazen daha sık regl olmaları kansızlık problemine yol açabiliyor.
Bu yüzden kilolu olmalarına rağmen bu kadınlarda demir eksikliğine bağlı kansızlık problemine normalden daha çok rastlanıyor.
Saç dökülmesi yapar mı
Polikistik over sendromu olan bir kadın bir yandan vücudundaki aşırı tüylenmeye karşı bir çözüm peşinde koşarken, diğer taraftan saçlarındaki dökülmeyle boğuşur.
Saç telleri ince, güçsüz ve seyrektir. Ayrıca dökülme, alın ve tepe bölgesindeki açılma ile ortaya çıkan erkek tipi saç dökülmesi şeklindedir. Saç güçlendirici diye pazarlanan hapların, serumların çoğunun herhangi bir faydasının olmadığını belirtmek istiyorum. İçinde “DHT” blokoji yapan “saw palmetto” özleri veya doğrudan DHT bloke eden s-alfa-redüktaz baskılayıcı destekler dışında bu ürünlerden ciddi bir sonuç alınmıyor.
Temelde yatan hormonal problemler çözülmeden de, kontrol altına alınamıyor.
Hormon dengesi düzenlenirken, diğer taraftan bir dermatologdan yardım almak akılcı bir yol olacaktır.
Hipoglisemi neden daha sık görülür
Sağlıklı insanlarda insülin ve şeker arasında düzenli, dengeli bir ilişki vardır. Polikistik over sendromunda bu ilişki bozuluyor. Hücrelerin dışında yer alan insülin reseptörlerine, insülin molekülü “Şekere yer aç” mesajı gönderiyor.
Ama hücreler bu mesajı etkin bir şekilde alamıyorlar ve iletişim kopukluğu oluyor.
Bu da hücrelerin şeker açlığı çekmelerine neden oluyor. Ayrıca pankreastan aşırı bir insülin cevabı da olabiliyor. Bu durum, özellikle yemeklerden 1-1,5 saat sonra ani şeker düşmelerine, halsizlik, uyku hali, sinirlilik gibi şikayetlere neden oluyor.
Sık, az ve kontrollü besin tüketmek, kana hızla karışan şekerli besinlerden uzak durmak sorunu hafifletse bile problemin kontrol altına alınabilmesi için insülin direncinin azaltılması gerekiyor.
Keyifsiz sağlık olmaz
Doğal, içten gelen, Allah vergisi ve son derece güçlü bir “sağlık koruma sistemi”miz var. Eğer ciddi bir hata yapmaz, kendimize azıcık dikkat eder ve biraz da şansımız yaver giderse bu sistem uzun seneler sorun çıkarmadan tıkır tıkır işler. Neticede kolay kolay da hastalanmayız.
Ne var ki kısaca “sağlık” sözcüğü ile tanımladığımız o güzel ve mükemmel hediye öyle her zaman mutlak bir koruma altında tutabileceğimiz ya da parayı bastırınca satın alabileceğimiz bir şey de değildir.
En güçlü tıp merkezlerinin tam da göbeğinde görev yapan kişilerin bile bazen sıradan sağlık sorunlarına yenik düştüklerini görebiliyoruz. Kısacası sağlıklı kalmak, bazı şeylerin kendiliğinden olup bittiği biraz da bizim kontrolümüz dışında seyreden bir süreçtir.
Bu nedenle sağlıklı kalmayı bir takıntı haline getirmeye “her gün egzersiz yapıyorum, düzenli besleniyor, yeteri kadar uyuyorum, huzurlu güzel bir hayatım var, o halde neden hastalanıyorum?” diye kara kara düşünmeye de gerek yoktur.
Özetle sağlığınız konusunda çok da endişelenmeyin! Bu tabii ki “daha iyi, daha enerjik, daha güçlü, hastalıklardan uzak, keyifli ve mutlu bir hayatı nasıl yaşayacağınızı” öğrenmenize gerek yok anlamına da gelmiyor. Beslenmesine, egzersizine, koruyucu tıp önlemlerine, stres yönetimine, sağlık sorunlarına yeteri kadar dikkat edenler, diğerlerinden daha kaliteli bir hayat sürüyor. Ama tam da bu noktada iki konu sık sık birbirine karıştırılıyor.
Sağlıklı ve zinde olmak, tatsız, tuzsuz şeyler yemek, sabah akşam yorucu egzersizler yapmak, her gün tam saatinde yatağa girmek, en az 1,5 litre su içmek gibi sıradan, yavan, tatsız tuzsuz bir hayatla özdeşleştiriliyor.
Bu yanlış değilse bile eksik bir yaklaşımdır. Sağlığın kıymetini bilmek ama sağlıklı kalmanın keyfini de sürmek lazım.
Unutmayın: Keyif ıskalanınca sağlık da sizi erkenden terk edebilir!
Paylaş