Kilo probleminin çözümü her zaman kolay olmuyor. "Kilo direnci" hastaların da kilo yönetimi ekibinin de canını sıkıyor.
Özellikle tıbbi problemlerden kaynaklanan fazla kiloları vermek ciddi bir tecrübe ve ekip çalışması ile derin bir sabır, güçlü bir motivasyon gerektiriyor. Yani sorun eğer tıbbi (medikal) ise yalnızca diyet yaparak değil temelde yatan sağlık sorununu çözerek işe başlamak şart!
Kilo almaya yol açan birçok sağlık sorunu var. Mesela tiroit bezlerinin az çalışması halinde kilo almak kolaylaşıyor. Bu durumda tiroit bezindeki problemi çözmezseniz diyet yapmanızın hiçbir yararı olmayabiliyor. Böbrek üstü bezlerinin aşırı çalışması halinde de kilo alınıyor. Aynı şekilde bilinçsiz yapılan diyetler sorunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Genç kız ve kadınlarda görülen Polikistik Over Sendromu denilen durumda ve daha birçok metabolik hastalıkta kilo almak sorunun doğal bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Eğer metabolik sendromu olan bir hastaysanız insülin direnci ortaya çıktığı zaman kilo almanız beklenen bir sonuç haline geliyor. Çocuk ve gençlerde ortaya çıkan kilo sorunlarını da "tıbbi bir problem" olarak görmek gerekiyor.
İLAÇLAR DA DİRENÇ YARATIYOR
Fotoğrafın başka yüzleri de var. Şeker hastaları tedavi hataları yaptıklarında örneğin insülini bilinçsiz kullanıp diyetlerine uymadıklarında kolayca kilo alıyorlar. Kortizon tedavisi görenlerde de kilo almak kolaylaşıyor. Kilo alma sorununun arkasında bazen hastanın kullandığı epilepsi ilaçları, antideprasanlar hatta tansiyon ilaçları bile olabiliyor. Kısacası kilo almak her zaman çok yemekten ya da az hareket etmekten (veya iki hatayı birlikte işlemekten) kaynaklanmıyor. Vücudunuzda olan biten bazı süreçlerin doğal bir sonucu olarak da ortaya çıkabiliyor. Buna başka örnekler vermek de mümkün. Menopoz döneminde, hamilelik ve sonrasında şu veya bu şekilde kilo almak kolaylaşıyor. Kısacası kilo direncinin hikáyesi oldukça uzun.
NE YAPACAKSINIZ
Bütün bu durumlarda direnç sorununun çözümü ne beslenme uzmanından alınan yeni diyetlerle ne de egzersiz danışmanlarından öğrenilen egzersizlerle mümkün olmuyor. Ama bir doktorun da tek başına böyle bir soruna çözüm üretmesi mümkün değil. Doktor tıbbi sorunu çözse bile beslenme planını yapamıyor. Çünkü doktorların bu konularda herhangi bir eğitimi, tecrübesi yok. Diyet uzmanlarının böyle bir tıbbi sorunu tek başına çözmeye kalkışmaları daha baştan tıbbi bir hata kabul ediliyor. Çünkü onların da tıbbi sorunları anlama, fark etme, yorumlama ve çözme konusunda ne yeteri kadar bilgileri ne de yasal yetkileri var. Egzersiz uzmanlarının ise böyle bir sorunda zaten yola çıkarken bir şey söyleme hakları hiçbir zaman söz konusu bile olmuyor.
Anlatmak istediğimiz şey şu: Eğer kilo probleminiz tıbbi bir sebepten kaynaklanıyorsa yola mutlaka bir doktor denetiminde çıkmalısınız. Eğer vereceğiniz kilo miktarı mevcut ağırlığınızın yüzde 5’ini geçiyorsa bunu her zaman böyle yapmalısınız. Yok, eğer 2-3 kiloluk fazlalıklardan kurtulmayı yani kozmetik kilolarınızla vedalaşmayı düşünüyorsanız doğrudan diyet uzmanına müracaat etmeniz de mümkündür.
Kilo vermeye başlama kararı sağlığınızı mutlaka etkileyen ciddi bir karardır. Kilo kaybı tıbbi bir sonuç yaratır. Bu sonuçların canınızı yakmamasını, sağlığınızı bozmamasını istiyorsanız bu yazıyı tekrar tekrar okumanızda fayda var.
Boş gebelik kesesi nedir
Boş kese, erken gebelik kayıplarının sık görülen sebeplerinden biridir. Döllenmiş yumurtanın plasentayı ve zarları oluşturup, embriyoyu oluşturmaması sonucu, ultrasonda içinde embriyo olmayan bir su kesesi görülür. Boş kesenin sebebi çoğunlukla döllenmiş yumurtanın kromozomal anormallikleridir. Boş kesede gebelik testi pozitiftir, bunun sebebi plasentanın gebelik hormonu üretmesidir. Aynı zamanda göğüslerde gerginlik, halsizlik gibi gebelik belirtileri de oluşur. Ancak daha sonra plasenta faaliyeti de durunca bu belirtiler kaybolur ve hafif karın ağrısı ve kanama da başlayabilir. Boş kese düşükle sonuçlanır, bazen düşmeden önce haftalarca bekleyebilir.
Kalp krizinin belirtileri
1. Göğüs ağrısı: Ağrının göğsün tam ortasında veya sol tarafında olması, boyna veya çeneye ya da kollara (özellikle sol kola), kürek kemiklerine ve sırta yayılması, soğuk terleme, iç sıkıntısı ile birlikte olması çok tipiktir.
2. Nefes darlığı
3. Baş dönmesi
4. Mide bulantısı, ekşime, yanma ve hazımsızlık şikáyetleri
Kadınlarda bu şikáyetlere ek olarak karnın alt kısmında ağrı, her zamankinden daha farklı ve ağır seyreden şiddetli ve ciddi bir yorgunluk hali, göğüste kramp hisleri, dengesizlik, baş dönmesi gibi bir duygu da olabiliyor.
Gribe karşı probiyotik desteği alın
Kış ayları, gribal enfeksiyonlar açısından verimli (!) bir dönemdir. Bağışıklık sistemimizin zayıflamasıyla birlikte harekete geçen virüsler günlük yaşamımızı zorlaştırır. Antibiyotik kullanmanın gereksizliği, burun damlalarının çözümsüzlüğü, ağrı kesicilerin verimsizliği derken ne yapacağımızı şaşırırız. Hastalanmamak, sağlığı korumak en güzeli, ama nasıl?
Yararlı bakteriler de var
Her bakteri antibiyotik elde savaşılması gereken bir düşman değildir. Sağlığımıza olumlu katkısı olanlar da vardır. Streptococcus, Saccharomyces, Bifidus, Lactobacillus ve diğerleri, kısaca "probiyotik ailesi" bizi birçok hastalıktan korur. Çeşitli vitaminlerin sentezine katkıda bulunur. Bazıları bebeklerin ishalini engeller, diğerleri egzamaya iyi gelir ya da gribi önler. İçlerinde, özellikle diğerlerine göre daha etkin bir probiyotik türü yoktur. Probiyotik kullanmanın sağlığa hiçbir zararı da olmaz.
Çin Seddi gibi
Vücudumuzun savunma işlevinin yüzde 70’ini üslenen bağırsaklarda, 1000’den fazla çeşit içeren 100 000 milyar bakteri yaşar. Karnımızda yaklaşık 1,5 kilo mikropla gezeriz! Neredeyse 200 m2’yi bulan yüzeyde bağışıklık sistemi hücrelerinin yüzde 70’i görev alır. Bu alanda, sindirim yoluyla gelen hastalık etkenleri, probiyotiklerle ve onların güçlendirdiği bağışıklık hücreleri ile karşılaşırlar. Ne mutlu ki genel olarak savaşı kaybederler!
Yapılan klinik araştırmalar ve laboratuar deneylerinde, Lactobacillus Casei Defensis, tüm probiyotikler arasında gribal enfeksiyonlara karşı direnç oluşturmada birinci sırada yer almıştır. Yoğurtta, süt ürünlerinde ve bazı besin desteklerinde yer alan probiyotikler sağlığımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Yetişme çağındaki gençlere günde 4-5 su bardağı, kadınlara 2-3, erkeklere de 3-4 su bardağı karşılığı süt veya yoğurt veya ayran veya kefir yeterli desteği sağlayacaktır.
Mevsimsel diyetlerin yanlışı çok olur
Diyet uygularken doğru gibi görünen bazı yanlışlar metabolizmayı alt üst edebiliyor, daha önce çok sık yaşadığım için biliyorum. Sık sık verilen bu önerilerin hangileri doğru hangileri yanlış?
Kilo verme girişimlerinin arttığı bu dönemlerde kafanızı karıştıran, hatalı beslenme davranışları ile metabolizmanızı bozabilecek diyet yanlışlarını sizlerle bir kez daha paylaşalım. Kilo verme sürecini mevsimsel bir dönem olarak değil, bir yaşam tarzı değişikliği olarak benimsemenizi sağlayacak kilo yönetimi programlarını seçmeniz beden ve ruh sağlığınız açısından son derece önemlidir.
1) Ekmeği diyetten çıkarmak.
2) Kilo verdirdiği düşünülen bazı besinleri ve besin desteklerini bilinçsizce kullanmak.
3) Bitki çaylarını özellikle laksatif etkili ve idrar söktürücü olanlarının zayıflattığını düşünerek gereğinden fazla tüketmek.
4) Çok düşük karbonhidratlı diyetler yapmak.
5) Karbonhidrat ve proteinini karıştırmanın yanlış olduğunu düşünmek.
6) Öğün atlamak, özellikle akşam öğününü kaldırmak.
7) Akşam saat 18.00’den sonra besin tüketmemek.
8) Kepek ekmeğinin zayıflattığını düşünmek.
9) Salatayı ve sebze yemeklerini hiç yağsız tüketmeye çalışmak.
10) Sık sık düşük kalorili diyetler yaparak metabolizma hızını düşürmek.
Diyetisyene gitmem şart mı
Kendi kendime diyet yapsam olmaz mı? Neden diyetisyene gitmem gerekiyor?
Gözünüzde bir problem olduğunda ne yapıyorsunuz? Ya da grip olduğunuzda ya da karnınız ağrıdığında kafanıza göre bir hap mı alıyorsunuz? Peki, bunların farkı ne? Bu problemler ağrı, acı gibi belirtiler verdiği için dayanılması zor olan sağlık problemleri ve siz hemen bir doktora, en yakın hastaneye gidiyor ve tedavi görüyorsunuz.
Peki ya şişmanlık? Sizce bir hastalık mı yoksa bir hobi mi? Tüm dünya artık "şişmanlık"ın bir hastalık olduğunu ve tedavisinin de önemli olduğunu kabul etmiş durumda. Diğerleri gibi kısa süreli ağrı yapmıyor gibi gözükebilir ama şişmanlık ve kötü beslenme ağrı, acı, sindirim sitemi bozuklukları, depresyon, kemik hastalıkları, kanser, diyabet, hipertansiyon gibi birçok hastalığa sebep olabiliyor. Yani sizi yavaş yavaş izliyor. Bu nedenle "Hemen bir şeyler yapmalıyım" demeden aylar geçiyor ve biz sürekli kilo alabiliyoruz. Tüm tehlikesine rağmen... Bazen de psikolojik nedenler ve elimizde olmayan durumlarda kilo alabiliyoruz.
Yemek yemek herkesin yaptığı bir iş ve az yemeniz gerektiğini zaten biliyorsunuz. Az yemek ve bol bol hareket etmek! Ama ne kadar az ve bu azın içinde ne olmalı? Yani az ekmek, az makarna, az salatalık mı? "Aa, hemen ekmeği kesmeliyim mi" diyorsunuz yoksa? Genel kural herkes için geçerli olsa da sizin sağlık durumunuz, sizin vücudunuz, metabolizmanız, hormonal durumunuz ve sevdiğiniz besinler, alışanlıklarınız farklı. Bu nedenle size özel bir programın yapılması için mutlaka uzman bir hekimin muayenesinden geçip diyetisyenle de beslenme programınızı ayarlamalısınız. Doğru olanı yapmak kalıcı çözüm sağlar.