Paylaş
BU köşenin okurları besleyici ve lezzetli şeyler yemenin ve güzel bir uyku çekip aktif bir hayat sürmenin, adına kısaca “beden” dediğimiz muhteşem ve mükemmel “makine”mizi güçlü tutabilmenin temel belirleyicileri olduklarını bilirler. Yine bu köşenin okurları bir şeyin daha farkındadırlar: Sadece bedene (yani makineye) odaklanıp iyi bakmak yetmez! Makinenizin iyi işlemesi onun “üretim/imalat şartnamesine uygun kullanılması” ve “fabrika ayarları” ile uyumlu çalıştırılmasıyla ilgili olsa da, sürecin kontrolü üzerinde çok ama çok önemli bir “belirleyici” daha vardır: RUH! İyi ve güzel şeyler düşünen, geleceğe yönelik endişe, korku ya da ürkeklikleri azalan, hoşgörü ve affetme duyguları mükemmel gelişmiş, sevgi ve arkadaşlığa sonuna kadar inanmış bir ruhsal örgütlenmeye sahipseniz eğer bedeninizin işi daha kolay, sağlıklı kalma şansı daha yüksek oluyor. İşte tam da bu noktada sürece “inanç ve maneviyat konusu” adeta “damardan” giriveriyor.
RUH BEDEN KAVŞAĞI
İnanç ve maneviyatın sağlığımız üzerindeki etkileri en çok da “ruh-beden kavşağı”nda gördüğü işlerden kaynaklanıyor. Eğer güçlü bir maneviyatınız varsa “hayatın anlamı”nı daha kolay kavrıyorsunuz, “bu da geçer” diyebiliyor, başınıza gelenlere daha kolay katlanabiliyorsunuz. Maneviyatın verdiği güçle daha kolay kabulleniyor, iyimser ve olumlu düşüncelerinizi daha bir yoğunlaştırıyorsunuz. Daha çok seviyor, hoş görüyor, affediyor, daha kola barışıyorsunuz. Güçlü bir inanç ve sağlam bir maneviyat bileşenine sahipseniz, duygusal sıkıntılarınızla başa çıkmanız da kolaylaşıyor. Dolayısıyla stresiniz daha bir az, stres reaksiyonlarınız daha bir ölçülü oluyor. Maneviyatın depresyon ve intihar olasılığını azalttığı, hastalıklarla başa çıkabilme, hatta daha çabuk iyileşebilme imkânı verdiği, daha da önemlisi bağışıklığı güçlendirdiğini gösteren kanıtlar var.
MANEVİYAT BİR ANAHTAR
Bağışıklık sistemimiz de beynimiz –ve manevi gücümüz- ile doğrudan bağlantılı, “Neuro Immuno Modulation” adı verilen önemli bir çalışma alanının verilerine göre “bağışıklık cevaplarımızın güçlü ya da zayıf, doğru ya da yanlış, ölçülü ya da abartılı olup olmayacağı üzerinde beyin hücrelerimizin daha doğrusu hissettiklerimizin doğrudan etkisi” var. Stresli günleri takiben aniden gelişen ağır enfeksiyonlar, artan otoimmun bağışıklık hastalıkları (Haşimato hastalığı mesela), hatta aniden ortaya çıkabilen bazı kanserler bu ilişkiye örnek olarak gösteriliyor. Maneviyat hayatımıza farklı anlamlar kattığı için, şükran ve kabullenme ile ilgili yanlarımızı güçlendirdiği, iyimserlik duygumuzu desteklediği, sorunlarla başa çıkma becerilerimizi geliştirdiği, ruhsal aidiyetlerimizi takviye ederek huzur ve mutluluk verdiği için ruh-beden ilişkisinde bedenimizin en büyük yardımcısı, en etkin anahtarıdır. Yarın bayram. Böyle zamanlarda maddeci yanlarımız geriler, manevi yanımız öne çıkar. Maneviyatımız güçlendikçe biz daha huzurlu, daha keyifli, daha mutlu birileri haline geliriz. Daha kolay affeder, daha çok hoş görür, daha çok severiz. Yardım etme, derde ortak olma, çözüm üretme ve yaratıcılık yanlarımız kendilerini bize daha çok hatırlatmaya başlar. Daha çok över, daha az eleştiririz. Ağacı, kuşu, böceği, çiçeği, kısacası “hayatı” daha çok fark ederiz. Herkese iyi, güzel, keyifli bir bayram diliyorum. Biliyorum ki bu bayram da bedenimize, ruhumuza ve son günlerde biraz ayrışmış ve örselenmiş gibi görünen ilişkilerimize de iyi gelecektir.
AKLINIZDA OLSUN
Kolesterol ziyafetine dikkat
KIRMIZI etteki yağların, kurbanlık kesiminden sonra elde edeceğiniz kuyruk ve iç yağının doymuş yağlardan zengin olduğunu da unutmayın. Doymuş yağlar henüz tam olarak açıklanamayan bir mekanizma ile bedenimizde hızla kolesterol haline geliyor, daha doğrusu bu yağlar bedensel kolesterol üretimimizi arttırıyor. Özellikle kalp damar hastası olanlar, baypas geçirenler, stend ve benzeri uygulamalar yapılmış olanlarda aşırı doymuş yağ tüketimi bir tür “kolesterol ziyafeti” haline gelebiliyor. Ben aksi ispat edilene, net ve kesin olarak ispatlanana kadar koroner arterleri plaklarla daralmış ya da tıkanmış olanların LDL kolesterol seviyelerini 100-120 civarında tutmaları bunun için de hayvansal yağları dikkatli kullanmaları gerektiğine inanıyorum.
DUYARLI OLUN
Damarlarında herhangi bir sorun olmayan, herhangi bir risk taşımayan kişilerin sadece koruyucu amaçla “kolesterol kontrol programları”na alınmaları ama ilaç kullanıp kullanmama konusunda ciddi bir süzgeçten geçirilmeleri gerektiği kanaatindeyim, ne var ki; koroner kalp hastası olduğu kanıtlananların kolesterol fazlalığı konusunda duyarlı davranmaya devam etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Günlük kalori kazanımımızın üçte birine yakınını yağlarla karşılamamız ve bu rakamı dörtte birin altına indirmememiz gerekiyor. Kazanmamız gereken yağların belirli bir bölümünün ise doymuş yağlar olması lazım. Doymuş yağ kontenjanımızı tabiî ki tereyağından veya diğer hayvansal yağlardan (iç yağı, kuyruk yağı) da karşılayabiliriz ama abartmamak koşuluyla.
Bayram hareket için bir fırsat
BAYRAM deyince aklınıza sadece “dinlenmek” gelmesin. Bayramı “hareketli” olmanın fırsatı haline de getirin. Eksiğinizi, gediğinizi kapatmanın, kırılan, döküleni tamir etmenin ve kendinizle ilgili bin türlü bahanelerden vazgeçmenin fırsatı da yapın. Ailenizle daha çok birlikte olmaya çalışın. Dost ve akraba ziyaretleri yapın. Dua edin. Ve tabiî ki dinlenin, yiyin, için, eğlenin ama bu arada eskisinden birazcık fazla hareket etmeye de bakın. 10 günlük bu uzun bayram süresini bir form tutma gayretinin başlangıcı bile yapabilirsiniz. Unutmayın ki düzenli egzersiz alışkanlığı edinmek, 24 saatinizin sadece 30-40 dakikasını tempolu bir yürüyüşe ayırabilmek sağlığınıza sağlık, ömrünüze ömür, gücünüze daha çok kuvvet katacaktır. Güzel bir tatilin beyninize daha çok nöron, yani beyin hücresi, nöronlarınız arasında daha çok bağlantı yolu, yani daha güçlü bir hafıza/bellek sistemi sağlayacağını da bir kenara not edin.
Haftada 3-4 kez kırmızı et kâfi
KURBAN Bayramı’yla birlikte her yıl aynı konu yeniden gündeme getirilir: Kırmızı et ve hayvansal yağlar sağlıklı mı, sağlıksız mı? Bana göre kırmızı et güçlü ve değerli protein yapısı, yaşamsal bazı vitamin (B12) ve minerallerden (demir) zengin oluşu nedeniyle son derece önemli gıdalardan biridir. Önemli olan kırmızı etin ne sıklıkta, ne miktarda, ne zaman yendiği, nasıl pişirildiği ve nelerle birlikte yenildiğidir. Haftada 3-4 kez 80-120 gram kırmızı etin yetişkinlerde sağlığımızı sürdürebilmek için gerekli olduğunu düşünüyorum. Tabii ki aynı fikirde olmayan meslektaşlarım da var ama bana göre bedenimize yeteri kadar demir, B12 ve kaliteli protein kazandırmanın yollarından biri de kâfi miktarda kırmızı et tüketmektir. Dikkat edeceğiniz şeyler şunlar olmalı: Etin görünür yağlarını iyice temizleyin ve mümkün olduğu kadar dinlendirdikten sonra yemeye çalışın. Çok yüksek ısıda pişirmeyin. Pişirirken özellikle mangal yaparken yakmamaya da dikkat edin. Mümkünse sebzelerle, yoğurtla ya da bakliyatla birlikte yemeye gayret edin. Kurban bayramı biraz da “protein bayramı” gibidir. Aşırı protein sağlık için orta ve uzun vadede pek iyi olmasa da eğer tansiyonunuz, şekeriniz, gut hastalığınız yoksa bayram süresince eti korkmadan yiyebilirsiniz.
Paylaş