Paylaş
KANSER en tehlikeli hastalıklardan biri. Birbirinden farklı birçok kanser var. Her kanser sanıldığı kadar umutsuz sonuçlara yol açmıyor. Tedavisi yüzde yüz mümkün, tam şifa ile sonuçlanabilen kanserler bile var. Ama yine de kanser sözcüğü hala korkutucu, hastalığın erken teşhis ve tedavisi çok önemli. Kanserlerin teşhisi ve tedavisi profesyonel eğitim isteyen, uzmanlık gerektiren konular. Herhangi bir kanseri teşhis ve tedavi edebilmeniz için doktorluk diplomasına sahip olmanız yetmez. Bazen, belirli bir alanda uzmanlaşmış olmanız bile kâfi gelmez. Uzmanlık alanınızda “ustalaşmış” olmanız gerekebilir.
Uzmanlık mı ustalık mı
Örneğin, bir dâhiliye uzmanı, bir kalın bağırsak kanserini rutin sağlık taramaları 8yaparken yakalayabilir. Ama sıra tedaviye geldiğinde hastasını mutlaka bir gastroentoloji uzmanına, hatta “kolon kanseri konusunda ustalaşmış” bir meslektaşına göndermeyi tercih eder. Çünkü kanserde tedavi söz konusu olduğunda bir değil birden çok alternatif ve özel bir deneyim söz konusu olabilir. Bu alternatiflerden ne sırayla, ne zaman ve ne oranda istifade edileceği ise bilgi birikimi ve ustalık gerektirir. Kısacası, kanseri teşhis ve tedavi ederken uzmanlıkla ustalık aynı şeyler olmayabilir, tıbbın herhangi bir alanında kanser konusunda uzmanlaşmış olmanız o alanın ustalarından biri olmanız anlamına gelmeyebilir. Özellikle konu çetrefili, karmaşık, rutin dışı bir kanserin tedavisi ise ustalık çok önemli bir avantaj olur hasta için de, doktor için de...
Her dokunun kanseri ayrı
Her dokunun kanseri olabilir. Böyle olduğu için de her uzmanlık alanı için, o alanın kanserleri konusunda önce uzmanlaşmış, sonra da ustalaşmış doktorlar vardır. Her göğüs hastalıkları uzmanı akciğer kanseri tedavisinde, her gastroentolog hem karaciğer, hem pankreas hem kalın bağırsak kanseri tedavisinde, her hematolog hem lenfoma, hem lösemi, hem myeloma tedavisinde gereği kadar başarılı olmayabilir. Meslektaşlarımın çoğunun bu düşünceye katıldıklarını sanıyorum. Zaten bu nedenledir ki son yıllarda, tıbbın her alanında, her branşta –uzmanlıkta- kanser konusunda özel eğitimlerden geçmiş, deneyim kazanmış, uzmanlar ve ustalar devreye girdi. Bu hekimler ve hastalar için mükemmel bir gelişme oldu.
Bazıları ‘usta’dan öte
Ürolojik kanserlerle ilgilenenlere “üroonkolog” hematoloji kanseri ile ilgilenenlere “hematoonkolog” nörolojik kanserlerle ilgilenenlere “nöroonkolog” denilmesi, böylesine farklı, özel “ustalık payeleri”nin verilmesinin sebeb-i hikmeti budur...
İsterseniz hafta sonu bir güzel dinlenen kafanızı sabah sabah biraz daha karıştırmaya devam edeyim! Kanser teşhisinde uzmanlaşan, dahası belirli kanserlerin teşhisinde artık “akıl hocası” veya “karar verici” kabul edilen radyologlar, patologlar bile var. Bunlara “usta-master” demek bile kâfi gelmiyor, daha üst payelerle taltif ediliyor onlar.
Ayrıca, “medikal onkoloji” diye bir bilim var ki, kanser tedavisinin ilaçlarla ya da diğer medikal araçlarla yapılanları ile ilgileniyor bu alandaki o uzmanlar. Onların da belirli bazı kanserlerin medikal -kemoterapiler mesela- tedavisinde özel olarak “ustalaşmış” olan “usta”ları var. Sadece belirli kanserlerin ilaçla tedavisi konusunda ustalaşmışlar ve sadece o hastaların tedavisini kabul ediyorlar. Kanserlerin ışın tedavileri (radyoterapi) ve cerrahi uygulamalarla tedavisi söz konusu olduğunda “uzmanlık-ustalık” benzer şekilde ayrışabiliyor. Özetle, tıbbın pek çok alanında olduğu gibi kanser alanında da “uzmanlık-ustalık” durumu yani “profesyonellik” çok önemli bir konu.
Profesyonel davranın
Kanser önlenebilir, erken teşhis edilebilir ve şimdilik sınırlı sayıda olsa da tedavi edilebilir bir hastalıktır ve profesyonellik tıbbın hiçbir alanında kanserde olduğu kadar önemli değildir. Bana sorarsanız, konu kanser olduğunda sadece doktorun profesyonel olması da yetmez. Karşılaştığımız güncel problemlere ve sürüp giden tartışmalara bakılırsa kanserden korunmak da ciddi bir profesyonellik gerektiriyor. Yani sizin de bu konuda profesyonelleşmeniz, profesyonel davranmanız lazım.
Kanseri önlemek dahi profesyonellik ister
BİLDİĞİNİZ gibi kanser esas olarak beslenme yanlışları, hava kirliliği, sigara, radyasyon, güneşe aşırı maruziyet, gıda katkı maddeleri, alkol ve sayıları binleri bulan kanserojenin genlerde yaptıkları hasarlar sonucu gelişen bir hastalık. Yukarıda saydığımız faktörler doğrultusunda bu hasar genetik yapıyı değiştiriyor. Sonuçta hücreler aşırı ve kontrolsüz üremeye başlıyor. Bu hasarlı hücreler becerebilir de DNA’da oluşan zararı kendi kendilerine tedavi edebilirlerse sorun daha başlamadan kontrol altına alınabiliyor. Ne var ki hücrelerin DNA’yı onarma yetenekleri sınırlı.
Yaşam tarzına dikkat
Hele bir de yanlış ve kötü besleniyor, ihtiyacınız olan vitamin ve antioksidanları kazanmayı beceremiyorsanız, onarım kapasitesi iyice azalıyor. Kısacası, kanserle yaşam tarzınız arasında çok yakın bir ilişki var. Bu ilişkileri ardı ardına yazmak istediğinizdeyse en az 500 sayfalık bir kitap gerekiyor!
Bir korunma planı yapın
KANSERDEN korunmak için paniğe kapılmayın, telaşlanmayın, korkmayın ama mutlaka profesyonel bir “korunma planı” yapın. Mesela, D vitamini seviyelerinizi ölçtürür, eksikse sık güneşlenir ya da D vitamini desteği kullanırsanız, antioksidan ve vitamin, mineral yüklü sebzelerden meyvelerden omega-3 zengini besinlerden daha çok istifade ederseniz, örneğin zerdeçal, sarımsak, soğan, fesleğen, kekik, turp, kara-beyaz lahana, karnabahar, domates, zencefil, ısırgan tohumu, üzüm çekirdeği, ketentohumu, kivi, limon, greyfurt, portakal gibi doğal kanser savaşçılardan daha sık ve bol istifade ederseniz daha iyi korunursunuz.
Önlem önemli
Yapmamanız gerekenleri yapmamaya, yapmanız gerekenleri de hayatınızın bir paçası haline getirmeye gayret edin. Kanseri önleme çabası, okumayı, araştırmayı ve öğrendiklerinizi hayatınızın bir parçası haline getirmeyi hedefleyen profesyonel bir çabayı gerektiriyor. Ama bu çabaya değer. Çünkü kanserle mücadele, kanseri yenmekten çok, onu önlemekten geçiyor. Önlemek, en etkili ve kalıcı çözüm. Kansere çare var...
Çare önlemektir...
Ne yapmalı ne yapmamalı?
İSTERSENİZ birkaç örnek verelim: Şekeri, beyaz ekmeği, bitkisel yağları, özellikle trans yağları fazla tükettiğiniz, hazır işlenmiş ürünlere ağırlık veren bir beslenmeye ağırlık verir olduğunuz, rafine tuzu abarttığınız, boyalı aromalı meşrubatları, kolaları, gazozları fazlaca sevdiğiniz, şarküteri ürünlerine ağırlık verdiğiniz, kırmızı et yemeyi, hele hele mangal partilerini sıklaştırdığınız, sigara içip alkolü çoğalttığınız, havası kirli bir ortamda yaşayıp, sağlıksız ve kirli sular içtiğiniz, radyasyona maruziyet konusunu ciddiye almadığınız, güneşte güneşlenmek yerine, kömür gibi kavrulmayı tercih ettiğiniz durumlarda kanser riskiniz tavan (!) yapıyor.
Şansınız nasıl artar
Tersine sebze ve meyveden zengin bir beslenme planı uygularsanız, un ve şekeri abartmaz, kimyasallarla kirlenmiş yiyeceklerden uzak durursanız, yeteri kadar omega-3 kazanmayı becerebilir, vücudunuza daha çok probiyotik kazandırmayı başarırsanız, DNA hasarınızı onaran mekanizmalara yardımcı oluyor yani kanseri önleme şansınızı arttırıyorsunuz.
Paylaş