Paylaş
Kanser patlaması diyebileceğimiz kötü gidişin birinci sorumlusu arazi kirlenmesi. Arazi kirlenmesi deyince aklınıza yalnız tarla, bahçe, çaylar, nehirler, soluduğunuz hava, içtiğiniz su, yiyip içtiğiniz besinlerin kirlenmesi gelmesin. İnsan bedeni de doğal arazinin ayrılmaz bir parçası ve kirlenmeden o da payını alıyor.
Sorunu yalnızca “bedensel kirlenme” olarak görmemek lazım. Beden ve ruhumuz birlikte kirleniyor. Kirlenmiş, savunma sistemleri zayıflamış güçsüz birinde kanser tohumları daha kolay kök salıyor, yerleşip derinleşiyor. Daha da önemlisi çok hızlı yayılıyor.
Şu bilgi de sizi şaşırtmasın: Her birimizin vücudunda her gün zaten yüzlerce kanser hücresi meydana geliyor. Bunlar şu veya bu şekilde ortaya çıkan “üretim hatası hücreler”. Sağlam ve güçlü bir vücudunuz var ve zihin-beden bütünlüğünüz tamsa, doğal savunma sistemleriniz bunları hemen öldürüyor. Yok, eğer bunu başaramazsa işte o zaman işiniz zor. Bu durumda, sonsuza kadar bölünen, hiçbir bedensel kısıtlama, kural ve denetimi tanımayan, işgalci, etrafındaki dokuları tahrip etmek yeteneğine sahip kanser hücreleri çoğalmaya devam ediyor. Sonrası o hücreyle ilgili doku veya organın şu veya bu kanseridir...
GENETİK Mİ, YAŞAM TARZI MI?
Son 20-30 yılda şu noktayı çok iyi öğrendik: Pek çok hastalık gibi kanser de yaşam tarzımızla yakından ilişkili. Yani siz bazı doktorların “kanserden korunma ya da tedaviye destek olma konusunda yemem içmem ya da yememem içmemem gereken şeyler var mı? Nasıl beslenirsem bu işten daha kolay korunabilir, tedaviye yardımcı olabilirim? Bundan sonra nasıl bir hayat sürmem lazım? Hangi egzersizleri yapmam, zihnimi ne yönde eğitmem gerekiyor?” gibi sorularınızı “Bu söylediklerinizin çoğunun size hiçbir yararı olmaz. Ne isterseniz yiyin, için, nasıl yaşarsanız yaşayın, sonuç değişmez. Yapılabilecek şeyler bizim önerilerimizle, yani ‘kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi girişimlerle sınırlıdır’ diye yanıtlamalarına inanmayın. Bu görüşler çoktan mazide kaldı! Eğer beslenmenize dikkat eder, sigara, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak kalırsanız, sağlığınıza iyi gelen değişimleri mümkün olduğu kadar erken yaşlarda yapar, kendinize iyi bakarsanız kanserden korunabilirsiniz. Kısacası yaşam tarzınız kansere yakalanma olasılığınızı belirlemede önemli bir belirleyici. Birçok kanserde genetiğin rolü yüzde 15-20’yi geçmez. Kısacası yaşadığımızı sadece kadere bağlayamayız. “Kader n’apalım!” deyip geçiştiremeyiz. Pek çok hastalıkta olduğu gibi kanserde de korunma son derece önemli ve etkili.
TEDAVİYE DESTEK OLUR MU?
Yetmedi! Kansere yakalandığınızda modern tıbbın size sunduğu olanaklardan sonuna kadar istifade etmeniz şart ama tedavi sürecinde doğru şeyler yiyip içebilir, yaşamınızda ciddi, önemli, etkili bazı değişiklikler yapabilirseniz tedaviye tıbbi yardımcı olabilirsiniz. Tabii ki bu işi, ticaretini yapan şarlatanlara paçayı kaptırmadan başarmalısınız.
Anlatmak istediğim şey şu: Kanser patlamasının en önemli nedeni çevre ve bedenin kirlenmesi, bağışıklık sistemimizin eski gücünü kaybetmesi, kısacası kanser gelişiminin hızlandıran kanserojen maddelerin vücudumuza eskisinden daha çok girmesi. Eğer bedenimizi bu kanserojen çöplerden uzak tutar ve doğal savunma sistemlerimizi (doğru beslenerek, kötü alışkanlıklarımızdan vazgeçerek, uyku, egzersiz, stres yönetimi gibi faktörlere önem vererek) güçlendirebilirsek kendimizin de, tıbbın da işini kolaylaştırabiliriz. Çünkü yaşam tarzının değişmesiyle kanserin gelişmesi ya da gelişiminin yavaşlatılması, hatta durdurulması arasında güçlü bağlantılar var.
Bağırsak bakteri yükü kilo almayı etkiliyor
KİLO
Son üç yılda iki önemli araştırma gösterdi ki sindirim sistemi bakterilerinin sayısı ne kadar artarsa kilo almak o ölçüde kolaylaşıyor. Bu görüş Emory Üniversitesi’nde yapılan yeni bir çalışmayla da doğrulandı. Bağırsaklarda yiyeceklerin sindirimine yardım eden bakteriler artarsa çok az kalori tüketseniz bile kilo almanız kolaylaşıyor. Daha da önemlisi ne kadar diyet yaparsanız yapın çabalarınız boşa gidebiliyor. Bağırsak bakteri yükünün kilo üzerindeki bu enteresan etkisi son yılların en önemli çalışma alanlarından biri. Şu veya bu nedenle bağırsağında aşırı bakteri kolonizasyonu gelişenlerde kilo problemiyle mücadele ciddi bir problem. Bağırsaklarda bakteri miktarının artışının muhtelif nedenleri var. Kirli su içmek, kötü beslenmek, katkı maddeleri açısından zengin yiyecekleri çok sık tüketmek en önemli sebepler. Bağırsak içi bakteri dengesini olumlu yönde etkileyen ve probiyotik gücü arttıran yiyeceklerin (yoğurt, kefir) kilo kontrolünü kolaylaştırması belki de bu durumla ilgili.
Platelet Rich Plazma (PRP) yöntemi güvenli bir gençleşme yöntemi mi?
ANTI-AGING
PRP yöntemi kişinin kendi kanını kullanarak cilt yaşlanmasını geciktirmek için, cilde tedavi amacıyla (Platelet’lerden pıhtılaşma hücreleri zenginleştirilmiş kanın) uygulanması esasına dayanıyor. Bu amaçla tedavisi planlanan kişiden alınan kan, belli işlemlerden geçirildikten sonra elde edilen hücreler çok ince iğnelerle deri altına enjekte ediliyor. Tedaviyi kullanıma sokanların iddiaları “süzüntüde bulunan akıllı hücrelerin, o bölgedeki kök hücrelere vereceği olumlu sinyallerin yaşlanmayla oluşan kırışıklıkları azaltması” şeklinde. Ne ki tedavinin etkinliği konusunda dermatologların büyük bir kısmı hala ciddi olarak kuşkulu. Benim tavsiyem yeni önerilen tedavi yöntemlerinden (tıpkı yeni piyasaya verilen ilaçlarda olduğu gibi) yaşamsal bir zorunluluk olmadıkça uzak durmanızdır. Prensibiniz sorun sağlık olduğu zaman eğer acil ve yaşamsal bir zorunluluk yoksa, bir ilacı, bir ameliyat tekniğini, bir tıbbi işlemi ya da tıbbi teknolojik uygulamayı ilk ve son yaptıran olmamanız. Yöntem henüz onaylanmış bir tedavi aracı değil gibi görünüyor.
Teknolojik donanım kanser tedavisinde ne kadar önemli?
KANSER
Kanser tanı ve tedavisi konusunda mükemmel gelişmeler olsa da bitirici darbenin atılabilmesi muhtemelen oldukça uzun bir zaman alacak. Gelişmeler ne kadar güçlü ve önemli olursa olsun elde edilen başarılar ne yazık ki bugün de yüz güldürücü değil. Bunun birçok nedeni var ama son yıllarda artan kanser hastası sayısı da endişe verici boyutlarda. Böyle giderse yakın bir gelecekte daha çok sayıda kanser olgusuyla karşılaşacağımızı üzülerek belirtelim: Kötü besleniyoruz, yanlış ve zararlı şeyler yiyip içiyoruz, doğal yiyeceklerle ilişkimizi her gün biraz daha azaltıyoruz. Yiyip içtiklerimiz, soluduğumuz hava, temas ettiğimiz eşyalar, hatta giysilerimizin çoğu bizim ürettiğimiz kanserojen moleküllerle yüklü. Böyle bir ortamda sorunun patlama boyutlarına ulaşması şaşırtıcı olmamalı. Kanser tedavisi bir bütün ve bu bütün deneyimli tıbbi kadrolar geliştirilmiş ilaçlar ve teknolojik yapılanmalardan oluşur. Bu nedenle kansere karşı son teknolojilerle donatılmış merkezlerde tedavi şansı daha yüksek, tedaviye bağlı yan etki ve zararlar daha azdır. Ülkemizde kanserle ilişkili bu tür yüksek teknolojilere sahip çok sayıda mükemmellik merkezleri var. Bu merkezlerde gerçekten deneyimli, eğitimli doktorlar, hemşireler, fizik mühendisleri, psikoloji uzmanları, diyetisyenler görev yapıyor.
Nar kansere faydalı mı?
DOĞAL TIP
Yalnız nar değil, ahududu, çilek, yaban mersini, yaban üzümü gibi kırmızı meyvelerin tümü kanserden korunmada işe yarıyor. Bunun iki nedeni var: Birincisi bu yiyeceklerde bol miktarda bulunan ellajik asit. Ellajik asit kanserle ilgili doğal savunma mekanizmalarını güçlendiren bir madde, düzenli kazanıldığında bedenin kansere direnci artıyor, oluşan kanser hücreleri daha kolay yok ediliyor. İkincisi de bu yiyeceklerin çoğunun antosiyanidinler ve proantosiyanidinler bakımından zengin olması. Bu maddeler de kanserli hücrelerin yayılmasını önleyen, ayrıca kanserojen maddelerin verebileceği oksidan zararları azaltan güçlü antioksidan moleküller. Beslenmenizde bu yiyeceklere daha fazla yer vermenizde fayda var. Bu listeye kirazı ve vişneyi de eklemeyi unutmayın. Özellikle kirazın altını çizin! Kirazda bol miktarda glukarik asit var ve bu molekül özellikle kimyasal östrojenlerin bertaraf edilmesini kolaylaştırıyor.
Paylaş