Kanser artıyor mu

Etrafımızdaki kanser hastalarının sayısı arttıkça kafalar karışıyor, moraller bozuluyor. Çoğu insanın aklına "Acaba bir kanser salgını mı var" sorusu bile geliyor. Kanser konusunda sık sorulan diğer sorular da şunlar: "Modern tıp kanser konusunda öldürücü vuruşu neden yapamıyor? Arzu edilen başarı neden yakalanamıyor? Yakın gelecek için durum hálá umutsuz mu?.."

ÜZÜLEREK belirtelim ki kanser vakalarının sayısında belirgin bir artış var. Gerçi ciddi bir kanser salgını olduğunu gösteren güvenilir istatistiksel verilere sahip değiliz, ama genel kanaat bu yönde. Bu durum özellikle bazı kanserlerde daha belirgin. Mesela Amerika’da yapılan tıbbi kayıtlar dikkate alınırsa prostat ve kalın bağırsak kanserine yakalananların sayısında son yıllarda ciddi bir artış var. Diğer taraftan modern tıbbın kanser karşısında attığı birçok başarılı imzalara rağmen yeteri kadar güçlü bir durumda olduğunu söylemek oldukça zor.

Kanser tedavisinde arzu edilen başarının yakalanamamasının birçok nedeni var. Bunlardan biri de kanser hücrelerinin çok akıllı olmaları! Laboratuar çalışmaları ve klinik gözlemler kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha zeki olduğunu gösteriyor.

Kontrolsüz çoğalma

Kanserin nedeni sağlıklı bir hücrenin yapısını değiştirmesi, sonra da sınırsız ve kontrolsüz bir çoğalma sürecine girmesidir (Bu nedenle kanser hücrelerine "ölümsüz hücreler" de deniyor). Bir hücrenin DNA yapısının değişip vücudun kontrol mekanizmalarından kurtulması (yani kendi başına hareket edip kendi bildiğini okuması), o hücrenin kanserleşmesi anlamına geliyor. Bir hücre anormal bir hücreye dönüşüp özgürce ve sınırsız çoğalabilme yeteneğini bir kez kazandı mı onu kontrol altına almak artık kolay olmuyor.

İşin kötüsü, bu değişimler ve değişimlerle oluşan davranış farklılaşmaları, her kanserde farklı oluyor. Yani kanserleşen prostat hücrelerinin davranış biçimi ile kanserli meme ya da akciğer hücrelerininki aynı değil. Belki de bu nedenle prostat, meme ya da akciğer kanserini birbirinden farklı hastalıklar olarak ele alıp, farklı tedavi araçları geliştirmek gerekiyor. Farklılaşmak, kanser hücrelerinin saldırganlığını da ilaçlara direnç geliştirme gücünü de arttırıyor. Bu akıllı ama kötü hücreleri akıllı teknolojiler, akıllı ilaçlarla yok etmek gerekiyor. Modern tıp son yıllarda çalışmalarını zaten bu alanlarda yoğunlaştırıyor.

Akıllı ilaçlar

Kanser konusunda uzmanlaşan doktorlar (onkologlar), kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha zeki, yeni durum ve değişimlere daha açık, uyum yetenekleri daha yüksek hücreler olduğunu belirtiyor. Bir hücre, yapısal değişime uğrayıp bir kez kanser hücresine dönüşünce artık her şeyi ile farklılaşıyor. Yeni değişen şartlara hızla uyum sağlayan ya da savunma araçları oluşturan hücrelere dönüşüyorlar. Bu hücreleri yok etmek ve yeniden çoğalmalarını önlemek için modern tıp yeni metotlar (radyoterapi) ve yeni ilaçlar (kemoterapi) geliştirdikçe onlar da kendilerini koruyacak yeni yollar geliştiriyorlar.

Ben umudu bol biriyim. Kimseyi sağlığı konusunda umutsuzluğa düşürmek istemem ama tıp biliminin kanser tedavisi konusunda size verebileceği iyi haberlerin şimdilik çok az olduğunu bilmelisiniz. Tabii ki durmak yok! Araştırmalar devam edecek. Yapılacak en önemli şey korunmaktır.

Çevresel koşullar çok önemli

Kansere karşı çevresel şartları düzeltmek, çevreyi kirletmemek, bozulmuş çevresel koşulları iyileştirmek için gayret göstermek gerekli. Modern tıp kanser konusunda size daha iyi haberler verebilmek için sürekli çalışıyor. Siz kendinize iyi bakmaya devam edin, ensenizi çok karartmayın, umudunuzu asla eksiltmeyin.

BİR SORU BİR CEVAP

Organik besinler kanserden korur mu

Besin güvenliği her gün biraz daha önemli hale geliyor. Besinleri işlemek, aslında onları beslenemeye daha uygun hale getirmeyi amaçlıyor. İşlenmiş besinler daha kolay yenebiliyor, lezzetli oluyor ve uzun süre saklanabiliyor.

Ama bu fotoğrafın bir başka yüzü daha var ve o yüzü biraz bulanık! İşlenme sürecinde eklenen maddelerin bazı zararları olabileceğinden kuşku duyuluyor. Diğer taraftan üretim sürecinde kullanılan kimyasallar, hormonlar ve diğer bulaşmalardan da endişe ediliyor. İşte bu nokta da organik besinleri tüketmek daha mantıklı hale geliyor. Organik besinler yalnız güvenli olmakla da kalmıyor. Bu besinlerin lezzetleri de daha doğal oluyor. Vitamin, mineral ve antioksidan içerikleri daha güçlü kalıyor. Kısacası organik yiyecekler besinlerle alınabilecek kanserojen miktarını en aza indiriyor. Size daha lezzetli ve sağlığınız için daha çok besin unsuru ihtiva eden bir yiyecek sunuyor. Organik olarak üretilmiş besinlerin daha sağlıklı veya güvenli olduğunu gösteren çalışmalar henüz yeteri kadar tatmin edici olmasa bile eğer olanağınız varsa organik ürünler kullanmaya özen gösterin.

Kanserojen madde sayısı da artıyor

Kanserin yaygınlaşmasının bir sebebi de hayatımızın "sentetik" unsurlar (kanserojenler) bakımından zenginleşmesidir! Vücudumuza eskisinden daha çok kimyasal toksin giriyor. Bu durum, hücrelerde yapısal bozulmaları arttırıyor. Özellikle yiyecek içeceklerin ve soluduğumuz havanın uğradığı kimyasal kirlenme çok önemli. Her kanserojen, potansiyel bir kanser üreticisi anlamına geliyor. Kanserle mücadeleyi kazanmak istiyorsak kanserojenlerle daha etkin mücadele etmek, vücudumuzu bunlardan uzak tutmak zorundayız. Bunu da etkin bir çevre koruması, güçlü ve kalıcı bir "arazi temizliği" ile başarabiliriz.

Alınabilecek stratejik önlemler

Eğer biraz daha avantajlı hale gelmek istiyorsanız, temiz hava soluyu, sağlıklı ve faydalı şeyler yiyip için.

Bununla da yetinmeyip bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye gayret edin.

Stresinizi azaltın.

Daha çok hareket edin.

Keyifli ve neşeli bir hayata önem verin.

İnanç dünyanızı zenginleştirin. Huzura odaklanın. Sizi kanserden koruyacak güçlerin sadece yiyecek içeceklerde değil huzur, umut ve coşkuda olduğunu aklınızdan hiç çıkarmayın. Yani yalnız bedeninizi değil, ruhunuzu da beslemeyi unutmayın.

Beden ve ruhunuzda kansere direncinizi arttıracak müthiş bir kapasite var. Bu kapasitenin farkına varın ve onu mutlaka kullanın.
Yazarın Tüm Yazıları