Paylaş
Türkiye’nin kanser haritası geçtiğimiz hafta açıklandı. Sağlık Bakanlığı rakamsal ve bilimsel istatistiklere dayanarak kadın ve erkeklerde sık görülen kanserler konusunda toplumu bilgilendirdi. Mevcut verilere göre erkekler akciğer, prostat, kalınbağırsak; kadınlar tiroit, kalınbağırsak, rahim ve yumurtalık kanserlerine daha çok yakalanıyor.
Her iki grupta yemek borusu, mide, mesane kanserlerinin sıklığında da dikkat çeken bir artış var. Çok daha önemli bir bilgi de şu: Sağlık Bakanlığı yetkililerine göre yakalandığımız kanserlerin en az yüzde 30’u “önlenebilir” kanserler.
Yani biraz dikkatli olsak kansere yakalananların sayısı en az üçte bir azalacak. Bunun yolu da net ve açık: Kendimize dikkat edeceğiz. Ne yediğimize, ne içtiğimize özen göstereceğiz. Uykumuzdan, aktivite/egzersizimizden fedakârlık etmeyeceğiz.
Stresten, depresyondan uzak kalmaya çalışacağız. Önemli bir bilgi de şu: Bizde kanserin en önemli tetikleyicilerinin sigara ve obezite olduğu kesin. Obezite özellikle kadınları, sigara da en çok erkekleri yakıyor. Sadece bu iki tehdidin ortadan kaldırılmasının bile kanserle mücadelede çok ama çok mühim avantajlar sağlayacağının altı çiziliyor.
KIZARTMAYIN
KIZARIRSINIZ
Yemekleri kızgın yağda pişirmek, özellikle sebze ve etleri (balık, tavuk, kırmızı et fark etmiyor) kızgın yağda kavurmak ya da kızartmak mutfak kültürümüzün ayrılmaz bir parçası.
Peki 100 yıl kadar önce de böyle miydi? Hayır. Bırakın 100 yılı, 40-50 yıl önce bile böyle değildi. Çocukluğumun geçtiği Anamur’da biber, patlıcan, kabak kızartması mutfaklara haziranda girer, eylülde giderdi. Ve bu arada patlıcan, biber, kabak kızartmalarının tekrarı üçü, beşi geçmezdi. Şimdilerde öyle değil, durum değişti.
Sebzeler her mevsimde var. Kızartmalık yağlar çok ucuz. Biz de habire kızartılmış gıda tüketiyoruz. Sadece sebzeler değil, balıkları, etleri, tavukları da kızartarak yiyoruz.
Lütfen bu alışkanlığımızı biraz fark edelim ve minimuma indirelim.
Kızartma sürecinin damarların canına okuyan trans yağ bombardımanı anlamına geldiğini bilelim.
Daha da mühimi, trans yağların kanserojen olduğunu da aklımızdan hiç çıkarmayalım.
AĞZIM KURUYOR
NE YAPAYIM?
Ağız kuruluğunun pek çok nedeni var. En sık görüleni kan şekerinin yüksekliği, yani şeker hastalığı.
Kanda şeker yükselince idrar miktarı artıyor, vücut daha çok susuz kalıyor, neticede ağız kuruluğu ortaya çıkıyor.
Ama tek sebep yüksek şeker değil. Tükürük bezi hastalıklarında da ağız kuruluğu sık görülüyor. Örneğin bağışıklık sistemindeki problemler nedeniyle ortaya çıkan sjögren sendromu bunlardan biri. Bu hastalıkta tükürük bezleri yanlış bağışıklık cevapları nedeniyle iltihaplanıyor. İltihaplanınca da yeterince tükürük imal edemiyor. Neticede ağız kuruluğu başlıyor.
Bu hastalık sadece tükürük bezlerini değil, gözyaşı bezlerini de iltihaplandırdığı için çoğu defa ağız kuruluğuna göz kuruluğu da ekleniyor. Göz kuruluğunun en erken işareti ise “gözlerde kum varmış hissi” oluyor.
Tükürük bezinin diğer bazı hastalıklarında da ağız kuruluğunun ortaya çıkabileceği, örneğin tükürük kanalı tıkanıklıklarının ağız kuruluğu ile sonuçlanabileceği de aklınızda olsun.
KÖK HÜCRE
UMUT VAAT EDİYOR
Kök hücre tedavileri tıbbın en çok ilgi çeken alanlarından biri. Pek çok araştırma laboratuvarı kök hücrelerle organ üretmek, doku geliştirmek ve sağlık sorunlarına çare bulmanın peşinde koşuyor.
Özellikle kemik ve kıkırdak dokusuna ilişkin çalışmalarda oldukça önemli mesafeler alındığı da kesin. Bizde de bu konuda ciddi araştırmaların yapıldığını biliyorum.
Bu araştırmaları en yoğun yapan ve dünyadaki gelişmeleri sıkı bir şekilde izleyen uzmanların başında Prof. Dr. Işık Akgün geliyor.
Geçenlerde sohbet ettiğim Işık Hoca özellikle kıkırdak yıpranması olanlar için önümüzdeki dönemde kök hücre tedavisi ile ciddi çözümler üretebileceği
düşüncesinde.
Hoca ile yaptığım sohbeti önümüzdeki günlerde detaylı olarak yayınlayacağım.
TESTOSTERONUN
FAZLASI SAÇ DÖKÜYOR
Saç dökülmesi, bir ölçüde erkeklik hormonu olan testosteronla da ilişkili. Testosteron, alfa-5 redüktaz isimli bir enzim tarafından dihidrotestosterona (DHT) dönüştürülür.
DHT de saç kökleri üzerindeki reseptörlere bağlanarak saçların dökülmesine yol açar. Testosteron fazlalığı, daha çok saçların ön tarafında dökülmeye neden olur.
Sadece erkeklerin değil, bazı kadınların da alın bölgelerinin açık olduğuna dikkat etmişsinizdir.
Kadınlarda da testosteron hormonu vardır.
Testosteron hormonu aşırı yüksek düzeyde olan ya da bu hormonun etkilediği reseptörlerin sayı olarak fazla ya da çok duyarlı olduğu kadınlarda da erkek tipi saç dökülmesi görülebiliyor.
Serbest testosteron kıl hücreleri içine doğrudan girebilen aktif bir hormondur.
İşte bu erkeklik hormonunun aşırı uyarımı, kadınlarda erkek tipi saç dökülmesine, yani alında açılmaya yol açabilir.
Hormonlardaki dengesizlik bir uzman kontrolünde çözüldüğünde saç dökülmesi problemi de ortadan
kalkacaktır.
Fiyatlardan haberiniz var mı?
Sizden gelen sorulardan, daha doğrusu yakınmalardan bir bölümü de gıda fiyatlarıyla ilgili. Okurlar diyorlar ki: “Hocam yağ olarak ya soğuk sıkım sızma zeytinyağını ya da saf köy tereyağını, et olarak dağlarda dolaşan kuzuların, keçilerin veya serbest dolaşan “gezen tavuk (!)” etini tavsiye ediyorsunuz.
Beyaz ekmeği mutfağınıza sokmayın, ekşi maya ile üretilmiş köy ekmeğinden faydalanın diyorsunuz.
Peki fiyatlardan haberiniz var mı?
O zeytinyağı ve tereyağının, o kuzu eti ya da ekşi mayalı ekmeğin maliyetini biliyor musunuz?”
Okurlar haklı! Biz doğru bildiklerimizi söylemeye edelim ama bu arada “hem ekonomik hem sağlıklı” olabilecek bazı alternatifleri de önerelim.
Söylenecek söz yok. Bundan sonra böyle yapmaya çalışacağımızdan ve daha ekonomik önerilerde bulunacağımızdan emin olabilirsiniz.
Paylaş