İyimserlik için

Hem kendisine hem de çevresine hayatı kolaylaştıran en önemli noktalardan biri de olumlu düşüncenin gücünden faydalanmak ve iyimser bir bakış açısına sahip olmaktır. Özellikle Harvard Üniversitesi’nden Dr. H. Benson’un çalışmaları olumlu düşüncelerin ruhsallık üzerinde mükemmel sonuçlar yaratabileceğini gösteriyor.

İyimser insanlar daha az hastalanıyor, hastalandıklarında daha kolay ve çabuk iyileşiyor. Olumlu düşünce stresle mücadeleden uykusuzluğa, yorgunluktan psikosomatik sorunlara birçok sağlık sorunundan korunmakta ilaçlardan daha etkili bile olabiliyor. Olumlu düşünmek ağrıyı azaltıyor, tansiyonu dengeliyor. Bağışıklık sistemini en az ekinezya, umklaoba veya vitaminler kadar güçlendiriyor!

STRESİ KOVALAYIN!

Stresle mücadele ve stresi yönetmek de çok önemli. Stres birçok hastalığa davetiye çıkaran, birçok hastalıkta iyileşmeyi zorlaştıran son derece kirli ve zararlı bir kimyasal banyodur. Ne yazık ki “yeni hayat” stres yükümüzü her gün biraz daha artırıyor. Gürültü, trafik, seller, yağmurlar, deprem korkuları, kirli hava, aşırı bilgi yüklenmesi, ekonomik koşullar, iş hayatının iniş çıkışları, yeni yaşamın yarışmacı ve statüyü önceleyen tavrı ve daha pek çok şey hepimizi her gün stres bombardımanına tutuyor. Stresle mücadeleyi ve stres yönetimini hepimiz az ya da çok ama mutlaka öğrenmeliyiz.

FARKINDALIK GÜÇLENDİRİYOR

Son zamanlarda çok sık kullandığımız, biraz da abarttığımız bir deyim var: Farkındalık! “Kişinin her an, her durumda duygu, düşünce ve fiziksel durumun farkında olması” halini ifade eden bu deyim eğer hakkıyla becerilip anlaşılabilirse bedensel sağlığı ruhsal sağlıkla birlikte tutmanın, özelikle ruhsal zindeliği korumanın önemli bir anahtarıdır.
Farkındalık konusunda güçlü, bilgili ve deneyimli olanların günlük yaşamın curcunasıyla daha kolay mücadele ettikleri, başkalarıyla ilişki kurmakta kolaylık çektikleri, daha olumlu düşündükleri, empati yapmayı daha kolay becerdikleri, keyifli ama duyarlı, coşkulu ama gözlemci, paylaşıma, şefkate, kısacası insanca duyguların tümüne daha kolay eriştikleri iyi biliniyor.

ŞÜKRETMEK İYİLEŞTİRİYOR

Şükretmenin gücünden de faydalanmak ruh sağlığına iyi geliyor. şükretmek sığınmayı, ufalıp küçülmeyi, başladığı noktalara geri dönmeyi becerebilmeyi ve mevcut şartlara şükredebilmeyi sağlıyor. Ruhsal yaraları iyileştiriyor. Sivrilikleri, keskinlikleri törpülüyor. Hayatın üzerimize yüklediği ağırlıkları -onlara zenginlik de çakıl taşları da diyebilirsiniz- görmezden gelmeyi kolaylaştırıyor.
şükretmek özellikle dua haline getirildiğinde ruh-beden bütünlüğüne çok daha anlamlı etkiler yapıyor. şükür dualarının en etkili dualar olduğu belirtiliyor.

Diyetimi bozmamak için bayramda neler yapmalıyım? Tatlı yiyebilir miyim?

Bu sorunuza ayrıntılı cevap verebilmek için kaç kalorilik ve nasıl bir diyet yapıyorsunuz bilmem gerekiyor. Ayrıca ne zamandır diyet yapıyorsunuz bu da benim için önemli. Peki ne önemi var? Eğer aylardır diyet programını sürdürüyor ve olması gereken yani ayda 2 ile 4 kilo kaybını sağlayabiliyorsanız bu bayramı biraz daha rahat geçirebilirsiniz.
Büyük kısıtlamalar yapmak yerine 3 günlük bayramda size sunulan yemeklerin tadına bakarak kendinizi ödüllendirebilirisiniz. Bayramdan sonra yine beslenme programınıza dönüş yaptığınızda eğer vücut ağırlığında bir fazlalık gördüyseniz bile hemen kendinizi toparlayacaksınız. Eğer daha işin başındaysanız kendinize sadece ilk gün izin verin, tabi ki kalori hesabı yaparak... Mönüde tatlı varsa diyetinizdeki karbonhidrat ve yağ içeren yiyeceklerinizden azaltarak tatlınızı yiyebilir ve kilo kaybının sürmesi için bayramda bol bol yürüyüş yapabilirisiniz.
Bayram tatlıları kaç kalori;
Baklava 40 g (1 dilim ) 130 kalori
Tulumba tatlısı 40 g (2 adet ) 120 kalori
Kadayıf 25 g (1 Kibrit kutusu) 100 kalori
şekerpare 40 g (1 adet) 130 kalori
Kalburabastı 40 g (1 adet) 125 kalori
Kaloriler size az gelebilir. Lütfen miktarlarını tekrar okuyun!
Dyt. Güneş AYIR

Su içmek kilo yönetimini kolaylaştırıyor

Düzenli su tüketiminin kilo denetiminde yararlı olup olmadığı sorusuyla çok sık karşılaşırız. “Su içmek zayıflatır mı?” sorusu ise yanıtlamamız istenen en önemli sorular arasında en başlarda yer alır. Hemen belirtelim; acıktığımızı zannettiğimiz süreçlerin çoğunda aslında sorun acıkmak değil, susuzluktur. Eğer düzenli bir su tüketimimiz varsa acıkma hissiniz azalabilir veya dengelenebilir. Gıda tüketiminiz sınırlanır.
Diğer taraftan yemeklerden önce ve yemek esnasında su tüketiminin gıda tüketiminin kontrolünü kolaylaştırdığı bilinmektedir. Bazı çalışmalarda suyun metabolizmayı süratlendirdiği ve enerji tüketimini hızlandırdığına ilişkin bulgular saptanmıştır.
Bir çalışmada özellikle soğuk su içmenin kilo kaybını kolaylaştırdığı, günde 1,5 lt ve üzerinde su tüketmenin yılda 2-2,5 kg’lık kalori tasarrufu sağladığı belirlenmiştir.
Bizim düşüncemiz belirli bir kalori kısıtlanması ve egzersiz programı ile birleştirildiğinde düzenli aralıklarla ve yeterli miktarda su tüketiminin kilo kontrolünü kolaylaştırdığı yönündendir.
Diyet yaparken sık aralıklarla su tüketmenizi ve tercihinizin mineral yapısı güçlü, doğal mineralli sulardan yana olmasını tavsiye ediyoruz.
Yiyecek kısıtlanması sürecinde oluşacak olan bazı mineral eksikliklerinizi mineralden zengin sıvılarla karşılayabilirsiniz. Yemeklerden önce içilen suyun tokluk hissi verdiği, suyun kilo kaybına bağlı kuruluk ve cilt sarkmalarını önlediği böbrek ve karaciğer fonksiyonlarımızı desteklediği de aklımızda olsun.

Yaşlandıkça neden küçülürüz?

Yaşlı insanların giderek boylarının küçülmesi ve bazen kamburlaşması hepimizin gözlemlediği bir durumdur. Bu durum geri döndürülemez, ancak ilerlemesi yavaşlatılabilir veya durdurulabilir. Zaman içinde yerçekimi etkisiyle omurgamızdaki kemikler yassılaşabilir ve sıkışır, ayrıca bu kemiklerin arasındaki yastık gibi madde olan diskler de sıkışarak incelirler.
Kemik erimesi nedeniyle kemikler küçülür ve zayıflar, omurga kemiklerinde kolaylıkla çökme kırıkları oluşabilir. Özellikle yaşlı kadınlarda kemikler daha ince ve zayıf olduklarından bu durumlara daha çok rastlanır.
Sigara ve alkol, bu problemi daha da arttırır. ıyi dengelenmiş bir diyet, özellikle kalsiyumdan zengin bir diyetle D vitamini ve düzenli egzersiz daha kuvvetli kemiklere sahip olmamızı sağlar. Kadınlarda ciddi bir seviyede ailevi kemik erimesi hastalığı varsa veya kendilerinde erkenden aşırı kemik erimeleri başlamışsa menopozda östrojen tedavisi destek için faydalıdır.
DR. ERHAN CANKAT

Erkekler de menopoza girer mi?

Erkeklerde yaşlanmanın doğal sonuçlarından biri “testosteron” azalmasıdır. Vücutta testosteron hormonun azalmasıyla ortaya çıkan belirtiler topluluğuna andropoz (erkek menopozu) deniyor. Ancak bu deyim üzerinde kadınlardaki menopoz kadar sağlam bir fikir birliği oluşmuş değil.
Erkeklerde testosteron azalmasının yol açtığı sorunların en başında yorgunluk, aşırı duyarlılık, gerginlik, sinirlilik, uyku düzensizlikleri, ruhsal dengede bozulmalar ve bazen de depresyon geliyor. Testosteron azaldıkça cinsel güç ve istek azalıyor. Kas kuvveti düşüyor, ereksiyon bozuklukları ortaya çıkıyor. Özellikle karın çevresinde yağ birikimi artıyor. Kemik yoğunluğunda kayıplar olabiliyor.
Bazı erkeklerde ateş basması, terleme gibi menopozu andıran sorunlar da görülebiliyor. Testosteron azalması yaşlanmanın doğal bir neticesidir ama bazen beslenme bozuklukları, kronik hastalıklar, radyasyon tedavileri, ya da enfeksiyonlar gibi nedenlerle de ortaya çıkabiliyor. Yukarıdaki belirtilerden yakınan erkeklerin testosteron seviyelerine baktırmalarında yarar var. Bu arada, PSA (prostatik spesifik antijen) gibi özgün, tam kan sayımı gibi genel taramaları da yaptırmalarında, özellikle de 50 yaşına gelmiş ve hiç ürolojik kontrolden geçmemişlerse mutlaka bir uzmana başvurmalarında yarar vardır.
Dr. Evren ALTINEL

Şifalı otlar, kapsüle girince işe yaramayabiliyor

Enginarın karaciğere faydalı olduğu, ginkgo biloba özlerinin beynin oksijenlenmesini ve kan dolaşımını artırdığı, brokolideki sülforafanın kansere karşı güçlü bir savaşçı gibi davrandığı, üzümdeki rezveratrolün bilinen en etkin antioksidanlardan biri sayıldığı doğru.
Ama bu şifalı bitkilerin yapraklarından, gövdelerinden ya da köklerinden elde edilen her türlü ekstrenin onların doğal halleriyle yenmeleri kadar etkili olduğunu düşünmeyin.
Sarmısak özü alarak tansiyonunuzu, enginar özü kullanarak karaciğerinizi koruyacağınız düşüncesine kapılmayın. Fitoterapi yani doğal bitkilerle sağlığa destek olma konusunda uzmanlaşanlar, hiçbir bitkisel desteğin doğal bitkiler kadar güçlü tıbbi koruma veya destek sağlamadığını söylüyor.
Yani konu biraz bilgisizlik, biraz da suiistimal nedeniyle abartılabiliyor. Hiç ihtiyacı olmayan kişiler herhangi bir faydası olduğu kanıtlanmamış posa konsantrelerini, bitki özlerini, tozların karışımlarını boş yere kullanıyor.

Göz hastalığı olanlar için

Havucun göze çok iyi geldiği eskiden beri biliniyordu ama ıspanağın bazen bir göz doktoru kadar maharetli olduğu yeni anlaşıldı.
Tabii ki yalnız ıspanak değil, koyu yeşil yapraklı sebzelerin birçoğu düzenli olarak tüketildiklerinde maküler dejenerasyon, katarakt gibi yaşlılıkla ilgili göz hastalıklarının oluşumu azalıyor.
Koyu yeşil renkli sebzeler bunu, bünyelerinde bulunan “lütein” ve “zeaksantin” sayesinde başarıyor. Bu iki güçlü karetenoit yapısındaki antioksidan, gözleri serbest radikallere bağlı yaşlandırıcı hasarlardan koruyor.
Bu iki maddeyi, ağız yoluyla besin desteği halinde almak da aynı yararı sağlıyor. Lütein içeren tabletler eczanelerde kolayca bulunabiliyor.

İlaçlarınız hakkında 10 tavsiye

1. Kullanım talimatını dikkatlice okuyun.
2. Bir ilacı aniden kesmeden önce doktorunuzla konuşun.
3. Eğer yan etkiler ortaya çıkarsa, mutlaka doktorunuzu haberdar edin.
4. Reçetesiz satılabilen ilaçlar kullanıyorsanız bile doktorunuza danışın.
5. İlaçlarınızı uygun bir yerde muhafaza edin ve güneş ışığından uzakta saklayın. Bazı ilaçların buzdolabında saklanması gerekir.
6. Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları atın.
7. İlaçlarınızı daima orijinal paketinde saklayın.
8. İlaçlarınızı karanlıkta almayın.
9. İlaçlarınızı alkolle beraber almayın. Sonucu felaket getirebilir.
10. Aynı zamanda birden fazla ilaç alıyorsanız, kullandığınız ilaçları ve hangi saatte aldığınızı bir yere yazın. Doktorunuza sormadan hiçbir ilacı kullanmayın. ılaçlarınızı başkalarına tavsiye etmeyin.
Yazarın Tüm Yazıları