İyi yaşa iyi yaşlan

Daha önce de altını ısrarla çizdiğim önemli bir “İYİ YAŞLANMA AYRINTISI” var. Ve emin olun bu ayrıntı düşündüğümüzden çok daha önemli ve etkili bir “YAŞLANMA SANATI” ayrıntısı. O ayrıntı şu...

Haberin Devamı

Çoğumuz iyi yaşlanma sanatının hedefinin “daha uzun bir ömür” sürmek olduğunu zannediyoruz. Doğrudur, ömrümüz giderek uzuyor. Araştırmalara bakılırsa 1950’den bu yana yani sadece son 75 yılda insan ömrü ortalama 25 yıl uzadı. Ve görünen o ki yeni gelişmelerle bu rakam daha da büyüyecek, ömrümüz uzamaya devam edecek. Neticede de “100 YILLIK ÖMÜR” sürenlerin sayısı hızla artacak. Belki de önümüzdeki 50 yılda “120 yıllık ömür” bir istisna olmaktan çıkıp rutin bir rakam haline gelecek. Peki, iş sadece rakamlarla mı sınırlı kalacak? Muhtemelen hayır. Nedenine gelince...

İyi yaşa iyi yaşlan

ÖNEMLİ

SÜRE DEĞİL KALİTE ÖNEMLİ

Haberin Devamı

Beklenen yaşam sürelerinin uzaması 80’li, 90’lı hatta 100’lü yaşları kucaklayan şanslı insanlarının sayısının hızla artması muhakkak ki iyi bir şey ama şu mühim sorunun yanıtı da çok ama çok önemli: Bu insanların “hayat kaliteleri” ne düzeyde olacak? “Uzun ömürlü/ileri yaşlı” ama “hasta” insanların çoğaldığı yeni bir dünya düzeni nasıl olacak? Ve bize ne gibi sorumluluklar yükleyecek? Sadece rakama/ömür süresine odaklanıp sağlığı ıskalayarak uzatılan bir ömrün insani maliyetleri, sosyal ve ekonomik neticeleri neler olacak? Yani yaşamın süresine mi, kalitesine mi odaklanacağız?

NE YAPMALIYIZ

SAĞLIKLI YAŞAM SÜREMİZİ UZATMALIYIZ

Hedefimiz ömrü uzatmak yerine “sağlıklı ve üretken yaşam süresini uzatmak” olmalı. İnsanların yaşam kalitesini iyileştirmeden, onları hastalıklardan uzak, düşkünlük ve başkalarına muhtaçlıktan azade, sağlıklı, formda ve zinde bir yaşam süresi vermeye gayret etmek temel odak noktamız haline gelmeli. Yaşlanan insanın yaşam kalitesini iyileştirmeden, belleklerini/beyinlerini, kalplerini, damarlarını, kaslarını ve kemiklerini onlara yetecek düzeyde güçlü ve sağlam kılmadan insan ömrünü uzatmak bana göre hiç de akılcı bir strateji gibi görünmüyor. O nedenle meseleyi sadece “ömrü uzatmak kulvarı”ndan çıkarmalı direksiyonlarımızı “iyi ve güzel yaşlanmak otoyolu”na doğru çevirmeliyiz. Zira 100. yaş gününü kutlayan ama neyi kutladığından haberi bile olmayan bir Alzheimer’lının, 90. yaş günü pastasını üflemek için gerekli nefesi akciğer ve kalbi güçlü olmadığı için mumla arayan, 80’li yaşlardan sonra günlerini hastane yataklarında poliklinik kuyruklarında, doktor ofislerinde sağlık sorunlarına çare arayarak geçiren bu şanssız yaşlıların hallerinden memnun olabileceklerini söylemek muhakkak ki mümkün değil. İyi planlanmamış bir ömür uzatma çabasının ise ister istemez daha çok kronik hastalık mevcudiyeti (Alzheimer, kalp, karaciğer, böbrek yetmezliği, şeker hastalığı, hipertansiyon, romatizmal sorunlar) ve bunlarla mücadele anlamına geleceği de kuşkusuzdur. Zira yaşlar ilerleyip ömürler uzadıkça kazanılan o yeni ve bonus zaman dilimleri, “gençlik yılları” ile ilgili değildir. Yaşlılık dönemindedir. Ve maalesef çok sayıda yaşlılık sorununu da beraberinde getirebilmektedir. Zira yaşlarımız ilerledikçe bedenlerimiz de ruhlarımız da hastalıklara daha elverişli hale gelmekte, daha kolay hastalanmaktadır. İşin kötüsü bu hastalıklardan kurtulup hayata yeniden şevkle tutunmakta da ciddi ölçüde zorlanmaktadır.

Haberin Devamı

İyi yaşa iyi yaşlan

Kısacası yaşam kalitesini korumadan, güzel ve kaliteli bir yaşlanmanın yol haritasını zamanında oluşturup ısrarla uygulamadan, hem uzun hem kaliteli bir ömür sürmek mümkün değildir. Mümkün olabilmesi ise LONGEVİTY kavramı sayesinde gerçekleşebilecektir.

YENİ BİLGİ

LONGEVİTY NEDİR

Longevity yaklaşımına göre, hayatı uzatmak demek teknoloji ve modern bilimi kullanarak ama aynı zamanda kendiniz kalarak tabiatla/çevreyle, sosyal bağlantı ve geleneklerle uyum içinde yaşamayı başarabilmektir. Eşinle, dostunla, arkadaşlarınla, akrabalarınla kısacası sevdiklerinle birlikte “güzel yaşlanmak”tır. Gerekli sağlık tedbirlerini zamanında alarak, yaşam tarzı değişimlerini yaparak, iyi bir sağlık okur yazarı olarak kendine beden ve ruhuna saygı duyarak ve bu ikiliyi bir emanet sayarak son nefesine kadar aklı ve bedeni sağlıklı, kendi kendine yetebilen “İHTİYAR DELİKANLILAR!” ve “SÜPER BABAANNELER!” olabilmeyi başarabilmektir. Keyifsiz, kavgacı, huysuz bir yaşlanma sürecinin üzerine kocaman bir çarpı atıp “yeni yaşlılık” kavramından keyif almak ve sık tekrarladığım “İYİ YAŞAYAN İYİ YAŞLANIR” mottosunu içselleştirmektir. Huzurlu olmaktır. Hastalıklara karşı koruma kalkanları oluşturup bizlere emanet edilen beden ve ruh işbirliğini ve sağlığını korumaktır. Öncelikle koruyucu sağlığa önem verip hastalanmadan yaşamak ve yaşlanmaktır. Peki, bunlar kolay hedefler mi?

Haberin Devamı

İyi yaşa iyi yaşlan

BİR UYARI

ENDÜSTRİYEL TIBBA DİKKAT

Yeni hayatla birlikte önümüze konan ve maalesef içine modern/bilimsel tıbbın da entegre edildiği yeni ve farklı yanlış değilse de eksik yeni bir tıp anlayışıyla karşı karşıyayız: ENDÜSTRİYEL TIP!

Bu tıp temelde bizim iyi kalmamıza, sağlıklı olmamıza değil hastalıklarımızı teşhis ve tedavi etmeye odaklıdır. Sektörün ana dürtüsü de endüstrinin her alanında olduğu gibi sadece hizmet etmek değil aynı zamanda “KAZANMAK!” yani ekonomik gelir elde etmektir.

İyi yaşa iyi yaşlan

Diğer taraftan günümüzün modern tıbbı biraz da farkında olmadan endüstriyel tıp anlayışıyla insanı formüllere hapsetmeye, sağlık sorunlarını kategorize etmeye ve giderek derinleşen branşlaşma çabalarıyla insan beden ve ruhunu bölük pörçük hale getirmeye yönlendirilmiştir. Yeni sağlık anlayışı bizim önce insan olduğumuzu unutup şefkatli bir dokunuşun, gülen gözlerle yaklaşan bir bakışın, sevgi dolu sözlerle yürütülen bir paylaşımın, hatta hastanın elini samimiyle tutmanın bile çoğu zaman ilaçlar ve ameliyatlar kadar etkili olabileceğini unutmaktadır. DAHASI VAR...

Haberin Devamı

UNUTMAYIN

İNSAN MERKEZLİ YAKLAŞIM ŞART!

Bize insan merkezli ve şefkatli bir yeni tıp ve sağlık yaklaşımı lazım. Yeni bin yılda modern tıbbın hedefini yeniden planlaması, ŞEFKATLİ ve BÜTÜNCÜL/İNTEGRATİF bir sağlık yaklaşımını süratle hayata geçirmesi zorunludur. Bu bütüncül/integrafi yaklaşım ise “3 AYRI BÜTÜNSELLİĞİ” içermelidir...

1- Modern ve geleneksel tıp integratif hale gelmeli, şarlatanlıkla uğraşan alternatif tıpçılar dışlanmalı, geleneksel/tamamlayıcı tıp modern tıbbın şemsiyesi altına alınmalıdır.

2- Aşırı uzmanlaşma çabalarının son derece doğru ama bir o kadar da riskli olabileceği unutulmamalı, insan bedenindeki hücreler, organlar ve sistemlere integratif/bütüncül bir yaklaşım yeniden devreye sokulmalıdır.

Haberin Devamı

3- Son olarak da “ruhu ıskalama yanlışından” vazgeçilmeli, beden olmadan ruhun, ruh olmadan bedenin sağlığını koruyamayacağı anlayışına geri dönülmelidir.

NOT: Bu yeni yaklaşıma ilişkin paylaşımlarıma önümüzdeki yazılarımda da devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları