Paylaş
Uyku esnasında biraz daha fazla salgılanan büyüme hormonu, cildin canlı, diri, parlak ve genç kalmasını sağlar. Sağlığınızın altın anahtarlarından biri de “iyi bir gece uykusu”dur. Tıp biliminin en az bilinen konularından biri olmasına rağmen elimizdeki sınırlı veriler bile “iyi bir uyku”nun hayat kalitemizin temel belirleyicilerinden biri olduğunu gösteriyor. Uykusuz kişilerin kalp krizinden felce, kalp ritim bozukluklarından tansiyon yüksekliğine, kilo almadan depresyona pek çok hastalığa yatkın hale geldiği yüzlerce araştırmayla kanıtlandı.
Dahası, eğer bir gece önce güzel bir uyku çekemediyseniz yorgun, bitkin, halsiz, sinirli, gergin, olur olmaz zamanlarda patlamalar gösteren, işine gücüne odaklanmada zorluk çeken, öğrenme zorlukları yaşayan, yani iş başarısı ciddi ölçüde bozulan, daha da önemlisi kaza yapmaya eğilimli biri haline geldiğiniz ispatlandı.
Özetle; uyku sadece bir “mola” gibi düşünülmemesi, vücudun kendini iyileştirdiği, uyanıklık döneminde ortaya çıkan problemleri tedavi ettiği, yara bereleri sarıp sarmaladığı bir “tedavi süreci” veya “iç ilaç” olarak kabul edilmesi gereken bir zaman dilimi.
Araştırmalara bakılırsa önümüzdeki günlerde uykusuzluğun daha pek çok problemle doğrudan ilişkili olduğunu göreceğiz. Bunlardan bazılarının ipuçları daha şimdiden elimize geçti bile: Mesela eğer iyi bir uyku uyuyamıyorsanız, obez olma ihtimaliniz ve diyabete yakalanma riskiniz artıyor.
Uykusuzlarda ani ölüm riski beklenenden daha yüksek görünüyor. Uykusuzların yaşlılıklarında bellek sorunları ile uğraşmaları, hatta daha da kötüsü bunamaları ihtimali de daha fazla deniliyor! Kısacası uykusuzluk çok ama çok mühim bir mesele...
Sofralar büyüdükçe kilo riski de büyür
Beslenmenin psikolojisi en az fizyolojisi kadar önemli bir ayrıntı. Sofraların sadece karın değil, aynı zamanda aileyle, eş, dost ve arkadaşlarla iyi zamanların geçirilerek ruhun da beslendiği bir çeşit terapi alanları olduğu da kesin.
Zaten bu nedenle de aile sofralarına dönmek gerektiğini ısrarla söylüyoruz.
Ancak burada küçük bir nüans var, ona da dikkat etmek lazım. Araştırmalar, uzun süren sofra keyiflerinde özellikle arkadaşlarla birlikte yenilen uzun yemeklerde beklenenden daha fazla gıda tüketimi olabileceğini gösteriyor.
Diğer taraftan sofrada kalma süresi uzayıp tüketilen gıda miktarı arttıkça yemekten sonra tatlı tüketme eğilimi de artıyor. Kısacası tek başına yemek yemek güzel bir şey değil ama kalabalık sofraların da bazı riskleri var.
Küçük bir ayrıntı da şu: Erkek erkeğe veya kadın kadına yani hemcinslerle beraber yenen yemeklerde de gereğinden fazla kalori tüketme eğilimi başlıyor.
Örneğin, kadınların erkeklerle beraber yedikleri yemeklerde kadın kadına oldukları yemeklere oranla daha az gıda tükettikleri tespit edilmiş.
Enteresan bir bilgi de şu: Yemek yediğiniz restoranda siparişlerinizi zayıf değil de kilolu bir garson alıyorsa siz daha fazla yeme eğilimine girebiliyorsunuz.
Kısacası yeme içme işinin psikososyal yönü de bir hayli karışık, biraz daha dikkatli olmanızda fayda var.
Kefirin faydaları saymakla bitmez
Kefir, faydaları son yıllarda yeniden gündeme gelen, hak ettiği değeri bulan bir süt ürünüdür. Özellikle probiyotik gücü nedeniyle sağlığa son derece faydalı olan bu geleneksel besinden herkesin yararlanması gerekiyor.
Kefir, probiyotik gücü sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Zararlı maddelerin yani toksinlerin vücuda karışmasına engel oluyor. Bağırsaklarda B ve K vitaminlerinin üretimlerini artırıyor.
Bu özel yetenekleri ile yaşlanmayı yavaşlatmada, kanseri önlemede, besin alerjilerinden korunmada faydası oluyor.
Fakir değil fikir gıdası
Baklagil grubundaki besinlerin her biri sağlık mucizesi.
Şöhreti her yıl biraz daha artan “Akdeniz mutfağı” hikayesinin temel oyuncularından biri de baklagil ailesi.
Bu mucize besinlerin bitkisel proteinlerden, vitaminler ve minerallerden, polifenoller ve liflerden zengin yapıları sebebiyle vücuda çok değerli besin öğelerini kazandırdıkları da kesin.
Ayrıca kolesterolü düşürerek kalp hastalıklarıyla mücadeleyi kolaylaştırdıkları, kan şekerini dengeledikleri, kilo almayı zorlaştırdıkları, kan basıncı kontrolüne yardımcı oldukları, kabızlığı engelledikleri, kalın bağırsak divertikülü ve kanseri gibi iki önemli sorunda riski azalttıkları da biliniyor.
Kısacası baklagillerin olmadığı bir mutfak sağlıklı olamaz.
Kalori bakımından dengeli, vitamin, mineral, antioksidan, polifenoller ve posa bakımından güçlü, bitkisel proteinlerden zengin olan bu besinleri yemeden büyüyen çocukların sağlıklı kalmaları da zordur.
Ne fasulye ve maştan, ne de barbunya ve mercimekten asla vazgeçmeyin.
Bana sorarsanız yalnızca etli kuru fasulye, kuşbaşılı nohut veya mercimek çorbasıyla da yetinmeyin. Bu besinleri salatalarınıza, makarnalarınıza, sebze yemeklerinize de ekleyin.
Baklagil ve tam tahıl zengini çorbalar için.
Fırında fasulye, nohutlu, mercimekli ya da fasulyeli salata ve tabii ki humusu sofralarınızdan eksik etmeyin.
Humus ve kısırla tanışın
Mutfak kültürümüzde yer alıp da dünya mutfaklarına girebilecek pek çok yiyeceğimiz var. Humus bunlardan biri.
Özellikle Güneydoğu ve Hatay mutfağında öne çıkan bu değerli besin, nohut, zeytinyağı, limon, tahin ve sarımsak gibi kaliteli besleyicilerden yapılıyor, dengeli protein, yağ ve karbonhidrat bileşimi ile öne çıkıyor.
Kısır da önemli besinlerimizden biri ama biz pek farkında değiliz. Kısır bulgurdan yapılıyor, çoğu bölgede ceviz, yer fıstığı, susam, kırmızı- yeşilbiber, soğan, sumak ve benzeri yerel lezzetlerle zenginleştiriliyor.
Bazı bölgelerimizde haşlanmış ya da haşlanmamış sebzelerle birlikte tüketiliyor. İçindeki limon ve sızma zeytinyağı ise besin kalitesini daha bir zenginleştiriyor. Bu iki yiyeceğe de mutfağınızda daha sık yer açmanızı tavsiye ederim.
Paylaş