Pek çok sağlık sorununda olduğu gibi hipertansiyonun da "Ben geliyorum" dediği bir ön dönem vardır.
Hipertansiyon, genellikle yavaş ve ilerleyici bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Orta yaşlarda aktivitenin azalması, vücut ağırlığının artması, stres, uyku problemi gibi sorunların yoğunlaşması özellikle genetik olarak eğilimi olanlarda bu sorunun uç vermesine neden olur. Kalp-damar sistemi dengesini zorlayan kalıtımsal ve çevresel faktörlerin üst üste gelmesi başlıca etkendir. Yapılan küçük hatalar ve dikkatten kaçan bedensel arızalar, zaman içerisinde birikmekte ve "erken hipertansiyon" dönemini başlatmaktadır. Eğer kan basıncı yükselmesi bu dönemde fark edilebilir, gerekli önlemler alınıp tekerlek tersine çevrilebilirse normale dönüş kolaydır.
ANAHTAR SÖZCÜK: YAŞAM TARZI
"Erken hipertansiyon" döneminde yapılacak basit değişimler en azından hipertansiyonun yerleşmesini geciktirecek ve yavaşlatacaktır. Eğer bu dönemde gerekli tedbirler alınmazsa bir süre sonra hipertansiyonlu olmak kaçınılmazdır. Eğer hipertansiyonlu olduğunuza karar verilmişse yani hipertansiyon dönemini fark etmeden tamamlamışsanız şansınızın hálá sürdüğünü unutmamalısınız. Fazla kilolarını veren, tuz tüketimini azaltan, beslenmesine daha fazla sebze, meyve, potasyum ve magnezyum zengini besinler (muz, kayısı, şeftali, haşlanmış patates, portakal ile ceviz, fındık, badem) katanlarda stres seviyesini düşürüp, uykusunu düzene sokanlar ve bedensel aktivitesini artıranlarda ilaç kullanmaya gerek kalmadan kan basıncında ciddi düşüşler olabiliyor. Bu ve benzeri önlemlerin en azından daha az sayıda ve daha düşük dozda ilaç kullanmanıza yardımcı olacağını bilmelisiniz.
İLAÇLARDAN KORKMAYIN
Doktorunuz hipertansiyonunuz için ilaç kullanmanız gerektiğini söylediğinde üzülmeyin, korkmayın. Modern tıbbın elinde yan etkisi son derece az, etkin ve güvenli mükemmel kan basıncı ayarlayıcısı ilaçlar var. Doğru bir ilaçla, uygun dozlar ve uygun hastalarda mükemmel bir kan basıncı ayarı sağlamak hiç de zor değil. Eğer yaşam tarzınızda önerilen değişimleri yapar ve reçete edilen ilaçları dikkatle kullanırsanız hipertansiyona bağlı risklerinizi sıfırlamanız mümkündür. Bütün bu önlemlere rağmen kan basıncı ayarlanamayan ve hipertansiyona bağlı böbrek, göz ve kalp sorunları ortaya çıkan hastaların sayısı çok ama çok düşüktür.
K vitamini kemikleri güçlendiriyor
Araştırmalar K vitamininin kalsiyumla birlikte kemik yapısı ve bütünlüğünün korunmasında faydalı bir besin unsuru olduğunu gösteriyor. K vitamininden zengin beslenenlerde osteoporoz -kemik erimesi- riski azalıyor. K vitamini daha çok koyu yeşil yapraklı sebzelerde özellikle ıspanak, marul ve maydanoz ile pancar, lahana ve karnabaharda bulunuyor. Yukarıdaki sebzelerden günde bir porsiyon yemek günlük K vitamini ihtiyacınızı karşılamaya yetiyor.
Patates neden şişmanlatır
Bir orta boy patates 90 kalori civarındadır ve orta boy bir dilim ekmekten biraz daha fazla kalori taşır. Eğer patatesin mayonez ve diğer yağlı soslarla kalorisini artırmazsanız veya kızartıp içini dışını tıka basa yağla doldurmazsanız, haşlanmış veya mikrodalgada pişirilmiş patatesi zaman zaman yemekten korkmayın. Eğer abartmadan yerseniz yarım orta boy haşlanmış patatesi rahatlıkla bir dilim ekmek gibi kullanabilirsiniz. Canınız ille kızarmış patates çekiyorsa size ince dilimlenmiş patatesi mikrodalga fırınında olduğu gibi pişirmeyi önerebiliriz.
Diyetisyen Ali Dereli Kozmetikler de alerji yapabiliyor
Cildinizi korumak, güçlendirmek ve desteklemek için satın aldığınız herhangi bir ürünün cildinizin en büyük düşmanlarından biri haline geleceğini bilmenizde yarar var. Cilt ürünleri ile meydana gelen alerjilerin bir kısmı şansızlıkla ilgili olsa da, bir kısmında da alerji veya cilt sorunları "Ben geliyorum" diyor!
Cilt ürünlerinin bir kısmı, "Alerjik kontakt dermatit" olarak bilinen soruna yol açarken; çoğunda, ortaya çıkan cilt reaksiyonları, doğrudan toksik hasara bağlanıyor ve bunlar "İritan kontakt dermatit" başlığı altında toplanıyor. Bir kozmetikle ortaya çıkan cilt alerjisi reaksiyonu, bağışıklık sistemi aracılıklı bir bedensel tepkidir. Tahriş sonucu ortaya çıkan reaksiyonların ise alerji ile pek alakası yoktur. Bu reaksiyonların nedeni cilt ürününün içindeki denetlenmemiş, dikkat edilmeden konulmuş veya ürüne bilgisizce yerleştirilmiş zararlı maddelerdir. Ne yazık ki, pek çok ülkede ve ülkemizde, kozmetikler için ciddi bir denetleme sistemi mevcut değildir ve tüketicinin cilt sağlığı, üreticinin biraz insafına kalmıştır.
Teflon tava kanser yapar mı
Teflon, pişirme sırasında, gıdanın tencere veya tavanın dibine yapışmasını önlemek için kullanılan kaplama maddesidir. Teflon yapımında kullanılan kimyasallardan biri olan "perfluorooktanoik asit"in (PFOA) laboratuvar hayvanlarında kansere ve sakat doğumlara yol açtığı bildirilmiştir. İnsana zararlı olup olmadığı ise tartışılmaktadır. Geçtiğimiz yıl, bir grup araştırmacı, PFOA’in "karsinojen" (kanserojen) olarak tanımlamasını istemiştir.
İnsanda PFOA izine rastlanmış fakat kaynağı henüz anlaşılmamıştır. PFOA bedende uzun zaman kalabilir. Olası yan etkileri konusundaki araştırmalar sürdürülmektedir. Şimdiki durumda, resmi makamlar, teflon kaplı pişirme araçları gibi PFOA içeren ürünlerden uzak durulması gerektiğine dair bir uyarıda bulunmamıştır.
Gene de hayvanlar üzerinde kanıtlanmış yan etkileri ve insanlarda henüz kesinlik kazanmamış olumsuzlukları nedeniyle, üretici firmalardan, ürünlerdeki ve fabrika atıklarındaki PFOA miktarını azaltmaları ve sonuç olarak tümden kaldırmaları talep edilmiştir.
Kemik iliği nakli başarılı bir yöntem haline geldi
Kemik iliği nakli bütün dünyada uygulanan bir tedavi yöntemi. Bu tedavi yöntemi ülkemizde de başarıyla yapılabiliyor. Türkiye’de birçok üniversite ve eğitim hastanesinde kemik iliği nakli merkezlerinde mükemmel sonuçlar alınıyor. Türk Hematoloji Derneği ve bu derneğin bünyesinde kurulan Kemik İliği Nakli Komitesi ilik naklinde eleman sıkıntısını azaltmak için doktor, hemşire, yardımcı sağlık çalışanlarına kurslar düzenliyor, eğitimler veriyor. Kemik iliği naklinin sadece lösemi ve diğer kan kanseri hastalıklarında kullanılan bir yöntem olduğunu da sanmayın. İlik nakli lenfomalar başta olmak üzere birçok hastalıkta hayat kurtaran bir tedavi yöntemi haline geldi.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Diyetimde kullanabileceğim bir tatlı tarifi verebilir misiniz?
Diyet için hafif bir tatlı tarifi
Tatlı kabak muhallebisi
(1 Porsiyonu 100 kalori) (4 Kişilik)
MALZEMELER
á 1 su bardağı kadar esmer şeker, á 1 çay kaşığı tarçın
á 1 yumurta, á 1/2 litre az yağlı süt,
á 1 çay bardağı kadar su, á 250 gram bal kabağı
á 250 gram light sade dondurma
Kabakları yıkayıp, ayıklayın ve iri iri doğrayın. Bir tencereye 1 çay bardağı su koyup, kabakları pişirin. Esmer şekeri, tarçını, yumurtayı, sütü ve bal kabağını bir kapta çırpıcı yardımı ile iyice karıştırın. Isıya dayanıklı kaselere eşit miktarda bölün. Fırın tepsisinin içine 2 su bardağı su ilave edin.
Kaselere aralıklı bir şekilde tepsinin içine dizin. Önceden ısıtılmış 170’C’deki fırında 15/20 dakika pişirip servis yapın.
NOT: Toplam meyve hakkınızdan 2 porsiyon meyvenizi diyetinizin kalorisinden düşürmeyi ve 30 dakika yürüyüş yapmayı unutmayın.
21 yaşındayım, kilo alamama sorunu yaşıyorum. Kan tahlillerimin neticesi temiz çıktı. Ne önerirsiniz?
Nasıl kilo alacağım
Hangi tahlilleri yaptırdığınız önemli. Hormon seviyeleri ve metabolizma hızını da ölçtürmenizi öneririm. Uyku bozukluğu sorunu da, kilo alamama sorunu ile karşılaşan hastalarımdan sıkça duyduğum şikayetler arasında. Aynı zaman dilimlerinde uyumaya özen göstermelisiniz.
Sağlıklı kilo kazanımı için ise aşağıdaki maddeleri uygulamanızı öneririm
Günlük öğün sayısını artırın.
Ara öğün tüketmeye özen gösterin.
Öğün içeriğini artırın. (Sadece yağlı gıdalar ile değil.)
Günün en önemli öğünü kahvaltıyı ihmal etmeyin.
Öğle yemeğine kadar aç olarak beklemeyin.
Yoğun çalışma temposunu bahane ederek öğünü geçiştirmeyin.
Öğün saatlerinizi düzenleyin.
Dinlenmeye ve uyumaya vakit ayırın.
Ne nedenle olursa olsun öğün atlamayın.
Bol su ve meyve tüketimi ile öğünü geçiştirmeyin.
Buna neden olacak öğün öncesi atıştırma veya aşırı sıvı tüketimi gibi alışkanlıklar var ise bunlardan kaçının.
Tek başına yemek, tüketimi azaltan nedenlerdendir. Sevdiğiniz kişilerle birlikte öğünlerinizi tüketin.
Dışarıda bulabileceğiniz hazır yemeklere güvenmiyor ve tüketmek istemiyorsanız, mutlaka yanınızda yiyecek taşıyın.
Fiziksel aktivitenizde oluşacak dönemsel artışlara paralel besin alımınızı da artırın.
Uzun süreli açlıktan kaçının.
Sevmediğiniz besinlerin sayısı fazla ise tüketebileceğiniz besinlere ulaşabileceğiniz fırsatlar yaratın.
Örneğin; işyerinde veya okulda menüde sevmediğiniz yemekler olduğunda "Bugün de aç kaldım" deyip yememezlik etmeyin. Mutlaka ikinci bir seçeneğiniz bulunsun. (Dışarıdan sipariş, evde hazırlama...)
Çıkacak menüyü önceden öğrenme bu hazırlığı yapmanıza olanak tanıyacaktır.