Paylaş
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özel hekimliğini yapmak, hekimlik yaşamımın bana bağışladığı en büyük şanslardan biri oldu. Ondan çok şey öğrendim. Onu yakından tanımak, dinlemek, tecrübe ve fikirlerini öğrenmek bulunmaz bir fırsat olmalı diye düşündüm hep. Süleyman Bey’in çok önemli özelliklerinden biri de müthiş bir hayat gözlemcisi olmasıdır. Daha önce de yazmıştım. Hekimliğine başladığım ilk günlerde onun düzenli olarak incir, üzüm, nar, zeytin gibi şeyler yediğini görünce o günlerde yeni yeni yayınlanan antioksidan araştırmalarını hatırlayıp, “Süleyman Bey de bu yayınları okuyor olabilir mi?” diye düşünüp bir sabah pat diye soruvermiştim: “Neden her gün düzenli olarak bu meyveleri tüketiyorsunuz?”
O da bana şu unutamayacağım yanıtı vermişti: “Doktor, sen kralların, padişahların sofrasında, tacında, armasında hiç kabak ya da salatalık resmi gördün mü? Adamlar onlarca yıldır bu meyveleri tercih etmişse, bir bildikleri olmalı!”
Süleyman Bey’in önemli alışkanlıklarından biri de her sabah kahvaltıda bir elma yemesi ve sık sık şu deyimin İngilizcesini tekrarlamasıydı: “Günde bir elma, doktoru evden uzak tutar.” Özetle, “Elma giren eve doktor girmez” demeye getiriyordu ve yine haklıydı.
CİDDİ BİR ANTİOKSİDAN DEPOSU
Düzenli olarak elma tüketmenin ve mümkünse her gün bir elma yemenin sağlığa bir değil birçok yararı var. Bir kere elma lif yani posa açısından zengin bir meyve. Kabızlığa engel oluyor, bağırsak fonksiyonlarını iyileştiriyor. Lif zenginliği ona kolesterolü, şekeri dengeleme gücü de veriyor. Ayrıca çok ciddi bir antioksidan deposu. Önemli bir kanser savaşçısı olduğu bilinen kuversetin isimli antioksidan, elmada bol miktarda bulunuyor. Ayrıca elmanın kabuğunda da birçok antioksidan var. Bilhassa zeaksantin ve luteoksantin isimli karotenoid yapısındaki antioksidanlar çok önemli. Bu ikilinin midede ülser ve kanser oluşumuna yol açabilen helikobakter isimli mikropların üremesini azaltabileceği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Benim tavsiyem her gün, bir elmayı iyice yıkayıp temizledikten sonra kabuklu olarak yemenizdir; çünkü kabuğundaki antioksidanlar yalnızca bu bakteriyi öldürmeye değil daha pek çok konuda da işe yarayabiliyor. Elmanın önemli bir C vitamini deposu olduğu da kesin. Ayrıca B1, B2 vitaminleri açısından da zengin. Kabuğuyla yenilen elmanın ürik asidi azalttığı da biliniyor.
Kalori değeri düşük olduğu için elma, kilo sorunu olanlara da tavsiye edilen bir meyve. Potasyum ve magnezyumdan zengin olması da önemli bir avantaj. Kısacası Süleyman Bey haklı. Her gün düzenli elma yemek sağlığa yapılabilecek en büyük
katkılardan biri.
BİR HATIRLATMA
Kalorisi az posası yüksek olsun
Doğru besin seçimi yaparsanız kilo kontrolünde daha başarılı olursunuz. Seçeceğiniz besinlerin ortak noktaları az kalori içermesi, yüksek posa miktarına sahip olması, bol vitamin, mineral ve antioksidan içeriği bulunmasıyla ilgilidir. Sebze ve meyveler doğru besin seçimidir. Özellikle güçlü birer antioksidan kaynağı olan nar, çilek, domates, üzüm gibi kırmızı renkli sebze ve meyveler kilo kontrolünüzü destekleyecek ve çeşitli hastalıkların oluşma riskini azaltacaktır. Ayrıca sebze ve meyveler vitamin, mineral ve posa ile doludur. Tokluk hissinin hızlı ve güçlü oluşmasına, uzun süre devam etmesine yardımcı olur; böylece kilo kontrolünün devamlılığını sağlarlar. Doğru seçilen besinler sindirimi uzun süren, kana yavaş karışan, glisemik indeksleri düşük olanlardır. Bu besinler kan şekerinizi daha uzun sürede yükseltir, daha düşük insülin yanıtına sebep olur ve daha az yağ depolanmasına yol açarlar. Metabolik sendromdan, insülin direncinden ve kilo fazlalığından sizi korurlar.
BİR BİLGİ
Likopen için domatesi ısıtıp üzerine zeytinyağı damlatın
İşte bir başka antioksidan deposu! Özellikle, çeşitli kanserlerden ve damar sertliğinden korumada etkili olduğu yüzlerce araştırma ile kanıtlanmış olan likopen isimli antioksidanın kaynağı domates ve domatesten elde edilen ürünlerdir. Domatese kırmızı rengini veren likopen bir pigmenttir. Kardeşi beta karoten gibi likopen de karotenoid ailesinin üyesidir. Karotenoidler meyve ve sebzelerin kırmızı, turuncu ve sarı gibi renkleri olmasını sağlayan kimyasallardır. Likopen, karotenoidler içinde ilaç benzeri etkiye sahip en önemli besin unsurudur. Sadece, yeşil bitkiler ve bazı mikroorganizmalar (bakteri, mantar ve algler) karotenoid üretirler. Hayvanlar ve insanlar ise bu hayati kimyasalları vücutlarında saklar. Likopen, insan plazmasındaki en baskın karotenoiddir. Bu durum belki de likopenin insanların savunma sistemlerindeki biyolojik öneminin de göstergesidir. Likopen seviyeleri, çeşitli biyolojik durumlardan ve yaşam şartlarından etkilenir. Likopen özellikle yağdan zengin dokular olan deride, karaciğerde, testisler ve prostatta bol miktarda bulunur.
Kesin olmamakla birlikte günlük likopen ihtiyacı 6-20 mg kadardır. Yarım su bardağı kadar domates püresinin veya bir su bardağı kadar domates suyunun, dört yemek kaşığı domates salçasının, sekiz yemek kaşığı ketçabın bu ihtiyacı karşılaması mümkündür. Taze ve orta boy bir domateste 3-5 mg kadar likopen bulunur. Likopenin erkekleri prostat, kadınları meme kanserinden ve herkesi kalınbağırsak kanserinden korumaya yardımcı olduğu biliniyor. Likopenin çok güçlü bir damar korucuyu olduğu, kalp krizlerine karşı ciddi bir engelleme sağladığı da gösterilmiştir. Likopen özellikle işlenmiş domates ürünlerinde daha fazladır. Isıtılmış ve çırpılmış, ezilmiş domates ürünlerinde lipoken oranı yükselmektedir. Likopenden daha fazla faydalanmak istiyorsanız domates ve domates ürünlerini hafifçe ısıtarak ve üzerine birazcık zeytinyağı damlatarak tüketin.
Domatesin B grubu vitaminlerden niasin ve B6’yı, folik asidi, elektrolitlerden potasyumu da bol miktarda içerdiğini hatırlatalım. Potasyum kalp ritmini korumada, kan basıncını dengelemede mükemmel bir doğal mineraldir. Niasin, B6 vitamini ve Folik asit ise damar düşmanı homosisteini azaltmaktadır. Niasinin iyi kolesterolü arttırdığını, kötü kolesterolü azalttığını da hatırlatalım.
BİR UYARI
Tarım ilaçları kanser direncini azaltıyor
Bu uyarıyı özellikle küçük çocukları olan anne ve babalar dikkate alsın. Çünkü sebze ve meyvelerin üzerine yapışıp kalan tarımsal ilaçların kansere karşı direnci azalttığını gösteren bulgular var. Tarım ilaçlarının yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile kanser hastalarının sayısının arttığı da biliniyor. Bunun nedeni olarak tarım ilaçlarında bulunan kimyasalların kanserojen etkileri gösteriliyor. Türkiye’de tarım ilaçlarının dikkatsiz ve sorumsuz kullanımı yaygınlaştı. Bu nedenle sebze ve meyveleri iyice yıkamadan, üzerindeki kimyasal kalıntıların tamamen temizlendiğinden emin olmadan yememeniz gerekiyor.
BİR ÖNERİ
Nar suyuna havuç suyu karıştırın
Nar suyu antioksidan gücü en fazla olan meyve sularından biri. Tabii ki taze sıkılmış olması koşuluyla… Manavdan aldığınız nardan hazırladığınız ev mamulü nar suyunun müthiş bir antioksidan gücü var. Örneğin, bu güç yeşil çayın, üzüm suyunun üç, portakal, greyfurt suyunun dört katından fazla. Nar suyuna dörtte bir oranında havuç suyu karıştırırsanız bu güç daha da artıyor. Günde yarım su bardağı nar suyu+havuç suyu karışımı tüketmek yeterli. Fazlası göz çıkarmaz ama kalori yüklemesi yapabilir, midede rahatsızlığa yol açabilir.
BİR HABER
Maydanoz her derde deva
AKLINIZDA OLSUN
Tam karnabahar ve lahana zamanı
Bu sebzelerde bol miktarda lif var, kabızlığa iyi geliyor. Kalorileri düşük, kilo mücadelesini kolaylaştırıyor. İhtiva ettikleri sulforafan isimli madde kanserden korunmaya da yardımcı. Ayrıca bu yiyeceklerin betakaroten, folik asit ve kalsiyumdan da zengin oldukları biliniyor. Yeni bir çalışma, sulforafanın sigaraya bağlı akciğer zararlarını azalttığını, akciğer kanseri riskini düşürdüğünü de ortaya koydu. Kış mevsiminde mönünüzde karnabahar ve lahanaya daha bol yer verin!
Paylaş