Paylaş
Bu arada onun bir başka önerisini de aklımdan hiç çıkarmıyorum: “Siz doktorlar nedense sebeplerden çok sonuçlara odaklısınız. Oysa ‘sonuç odaklı yaklaşım’ yeni olumsuz ve kötü sonuçlara, ‘sebep odaklı yaklaşım’ ise sonuçları kontrol altına almaya yardımcıdır”. İtiraf edelim ki özellikle son 50 yılın hekimleri, yani bizler, kronik sağlık sorunlarını önlemede size “ömürlük ilaçlar” vermek üzere, yani “önlemek” değil “tedavi etmek” üzerine eğitildik. Oysa bu yaklaşım değerli bir meslektaşımın Dr. Michael Greger’in tanımıyla “Taşan bir lavabonun musluğunu kapatmak yerine altındaki zemini paspaslamaya benziyor”. İşte bu nedenle eski tavsiyelerime bugün bir kez daha göz atmanızda fayda var.
1) BİTKİ BAZLI BESLEN
Aynı dönemlerde yavaş yavaş hayvansal besinleri azaltıp bitki bazlı bir beslenme modeline odaklanın. Bazı uzmanlar bu değişimi en az “aktivite artışı” kadar önemsiyorlar. Hatta bazıları biraz daha ileri gidip, “40’ından sonra bitkisel bazlı beslenme sigarayı bırakmanın beslenmedeki karşılığıdır!” diyor. Kısacası 40’lı yaşlar sonrasında “aslan değil, kuzu olma” sürecine girmenizde fayda var.
2) ASLAN DEĞİL KUZU OL
Aslan değil, kuzu olma süreci sadece yeme içme, yani “bedeni besleme” meselesi de değildir. “Ruhu besleme” açısından da önemlidir. Orta yaş virajını döndükten sonra hepimizin aslanlara özgü “sert, hoyrat, kırıcı, gergin, sinirli ve öfkeli” vb davranışlar yerine kuzu postu giyerek sakin, iyimser, hoşgörülü, affedici hatta kabullenen bir ruh organizasyonu oluşturmamız lazım.
3) AZ YE ÇOK SPOR YAP
40’lı yaşlar sonrasında en az neleri yiyip içtiğiniz kadar ne sıklıkla aktivite yaptığınıza da odaklanın. Hatta mümkünse “aktivite meselesi”ni, “beslenme meselesi”nin bir tık önüne alın. Araştırmalar özellikle 40’lı yaşlardan sonra çok değil az yiyenin, az değil daha çok hareket edenin sağlıklı ve uzun bir ömür sürebilme şansını arttırdığını gösteriyor.
4) RUHUNU ISKALAMA
Maneviyat meselesi 40’lı yaşlar sonrasında, özellikle 50-60 yaş virajlarında daha bir öne çıkıyor. Güçlü bir inanç yapılanması ve manevi zenginlik, mutluluk ve huzura giden yol için başlangıç oluşlarından biri kabul ediliyor. Kısacası, yaş ilerledikçe bedeni değil, ruhu daha çok beslemek ve “ruhu ıskalamak” alışkanlığını terk etmek de mühim bir ayrıntı.
5) BAĞIŞIKLIĞI ÖNEMSE
Orta ve ileri yaşlar, sağlam bir bağışıklık sistemine en çok ihtiyaç duyduğunuz dönemler. Zira bu sistem arızaya geçtiğinde sadece enfeksiyon değil, kanser riski de artıyor. Unutmayalım ki bağışıklık gücümüz bizi sadece dış düşmanlardan (mikroplar!) değil, iç düşmanlardan da (kanserler) korumakla görevli. Bağışıklık meselesini önemseyin.
6) UYKUNUN RİTMİNİ KESİNLİKLE BOZMA
50’li-60’lı yaşları geçmişseniz ve hele bir de “menopoz/andropoz” çukurunun içine düşmüşseniz önceleri hiç tanışmadığınız bir problemin daha gündeminize girebileceği aklınızda olsun: Uyku! Daha önce de yazdım, ne kadar az uyursanız ömrünüz o kadar kısalır. Uyku ritminiz bozuldukça Alzheimer’dan kansere, şeker hastalığından hipertansiyona pek çok yaşlılık sorununun kapınızı çalma ihtimali çoğalır. İyi bir gece uykusu, bilhassa 60-70 yaş sonrasında zinde bir yaşamın belki de ilk anahtarıdır.
GEN ESİRİ OLMAYIN
BASİT bir örnekle doğru yaşam alışkanlıklarının öneminin altını bir daha çizelim: Doku ve organlarınızdaki hücrelerin tümünde aynı genetik materyal, yani aynı DNA bütünü var. Onların birbirinden farklı işlemesini sağlayan şey; yani karaciğer hücrelerinin, kalp hücrelerinin, beyin ve beyin hücrelerinin böbrek hücrelerinden farklı işlemler yapabilmeleri, o hücrelerin her birinde devrede ya da devre dışı kalmasında gizli. Yani DNA’lar aynı, sonuçlar farklı. Farkı yaratan en önemli şey de “yaşam tarzı!”
Paylaş