Paylaş
Çok değil 40-50 yıl evvel çok nadir görülen haşimato hastalığında da tıpkı obezite gibi ciddi bir patlama var.
Aynı yoğunluk bazı romatizmal hastalıklarda (fibromiyalji, lupus), cilt hastalıklarında (sedef, vitiligo), solunum hastalıkları (astım) ve sinir sistemi hastalıkları (nöropatiler) gibi diğer “otoimmün bağlantılı” hastalıklar için de söz konusu.
Peki neden? Ne oldu da bunlar birdenbire öne çıktılar? Neden net ve açık olarak bağışıklık bozukluğu! Bağışıklık sisteminin ayarının altüst olması, bizi dış ve iç düşmanlardan koruması gereken bağışıklık askerlerimizin kendi sağlam dokularına da (tiroid, cilt, eklem) savaş ilan etmesi!
Yani bir çeşit “kendi ayağına kurşun sıkan biri” durumuna düşmesi. Bu tatsız gelişmeleri otoimmün bozukluk adı altında toplamak ve bu sorunlarla tek tek uğraşırken aynı zamanda bu bozulmaya yol açan “ortak nedenleri bulup” onları bir bir ayıklamak daha doğru bir yaklaşım olabilir.
Mamografinin riski var mı?
Meme kanseri kadın sağlığı için çok önemli bir konu. Gerek elle yapılan değerlendirmeler, gerek yıllık doktor kontrolleri, gerekse ultrasonografik incelemelerle yaygın kullanılan mamografiler ise son derece önemli tarama araçları.
Özellikle mamografiler erken teşhiste altın standart olarak kabul ediliyor. Bütün mesele mamografi incelemelerinin kime, ne zaman ve ne sıklıkta yapılacağına doğru karar vermekte. Faydalarını abartıp zararlarını asgarileştirmek ise yanlış bir düşünce.
Anne veya baba tarafında meme kanseri hikayesi bulunan, özellikle birinci derece akrabalarında (anne, kız kardeş, teyze, hala) meme kanseri teşhis edilenlerin hastalık yönünden risk grubunda oldukları kabul edilip erken yaşlarda nasıl bir tarama programı oluşturulacağı konusunda doğru karar verilmeli. Bunu yapabilecek en yetkin kişiler meme konusunda uzmanlaşmış doktorlar.
Ben daha çok meme cerrahisi uzmanları ve taramalarda deneyim kazanmış radyologlara güvenirim. Böyle bir durum söz konusu olduğunda bu kişilerin en geç 40’lı yaşlardan hemen sonra bir şekilde tarama programlarının başlatılması zaruridir.
Otoimmün hastalıkların kısa listesi
Bedenin kendi kendine kavga ettiği, bağışıklık sisteminin kendi doku ve organlarına saldırıya başladığı hallerde oluşabilecek sağlık sorunlarından bazıları şunlar:
- Haşimato tiroidi
- Otoimmün trombositopeni
- Ülseratif kolit
- Romatoid artirit
- Sjögren sendromu
- Sistemik lupus eritematozus
- Pernisiyöz anemi
- Myastenia gravis
Tarçından faydalanın
Neredeyse hemen her gün tarçının faydalı olduğunu gösteren yeni bir araştırma yayınlanıyor. Özellikle “çağın vebası” kabul edilen “insülin direnci” ile mücadelede mükemmel bir doğal destek olduğu ise herkes tarafından kabul ediliyor. Gıdalara tarçın eklemek, tarçın çayı içmek, kaliteli, usulüne uygun üretilmiş tarçın hapları yutmak insülin direncinde, dolayısıyla kilo sorununda, hipertansiyon, şeker hastalığı, damar sertliği gibi sorunlardan korunmada işe yarayabilecek bir beslenme modeli ve besin desteği olarak görülüyor.
Tarçından daha çok faydalanabilmek için taze olmasına, yiyeceklerinize ilave ediyorsanız taze çekilmiş “toz tarçın” olarak tüketilmesine dikkat edin. Çay olarak faydalanmayı düşündüğünüz zaman kaliteli tarçın kabuklarını kırıp çok küçük parçalara ayırın ve üzerine sıcak su ekleyin.
Tarçını bal, zeytinyağı ve zerdeçalla birlikte tüketebileceğiniz farklı karışımlar, farklı soslar oluşturmanızı da tavsiye ederim. Bu sosları salatalarınıza, yoğurda ekleyip yiyebilirsiniz.
Özellikle “zerdeçal+tarçın” ikilisinin mükemmel bir “yangı giderici” yani “antienflamatuar” olduğunu unutmayınız.
Şekerin fazlası beyni bozuyor
Kırmızı kan hücrelerimizin içindeki hemoglobin isimli oksijen taşıyıcı protein önemli bir sağlık parametresi. Azalması ise ciddi kansızlık işareti. Teşhiste hemoglobinin aşırı azalması (özellikle 11’den az olması) mühim bir bulgu. Bu bilinen hemoglobinden (Hb) tamamen farklı ve HbA1c olarak kısaltılan “şekerlenmiş hemoglobin” yani “glikasyona uğramış hemoglobin” testi var. Öncekinin tersine HbA1c’nin azalması değil, yükselmesi tehlikeli.
Zira onun artışı kanda “sadece yükünün” uzun süredir yüksek seyrettiğini gösteriyor. Bu da sadece damar değil, beyin harabiyetini hızlandırıyor. Hemoglobin A1C seviyesi yükseldikçe yaşlılığa bağlı beyin dokusu kaybı hızlanıyor.
Paylaş