Paylaş
Vitamin, mineral ve diğer sağlık mucizelerini haplardan değil, doğal kaynaklarından kazanmanın bir yolu bulunmalı. Bu bilginin dayandığı pek çok temel var.
Mesela domates sadece içindeki “kırmızı mucize” likopen ya da havuç sadece içindeki “sarı şeytan” betakaroten anlamına gelmiyor. Her ikisinin de içinde çok daha farklı bitkisel ilaçlar, vitamin, mineral ve antioksidanlar var. Ve bunlar bedene birlikte kazandırıldıklarında daha güçlü ve güvenli bir koruma zinciri oluşturuyor.
Kısacası başlıktaki sorunun cevabı net: Mümkünse hapı değil, doğal olanı tercih edin.
Likopeni bahçedeki domatesten, omage-3’ü yağlı bir olta balığından, C vitaminini bakkaldaki portakaldan, betakaroteni balkabağı ya da havuçtan kazanmaya gayret edin.
Probiyotik hap yutacağınıza kefir için. D vitamini iğnesi kırıp içeceğinize güneşlenin. Hem doğal destek kazanın hem de keyiflenin.
TERÖR BİR SİNEKTİR
“Sapiens” kitabının yazarı Noah Harari yeni kitabı “Homo Deus”da yine ilginç şeyler söylüyor, en çok da geleceğe yönelik düşüncelerini anlatıyor.
Kitaptaki bir paragraf özellikle ilgimi çekti. Sizinle de paylaşmak istedim:
“Terör büyük bir züccaciye dükkanını dağıtmaya niyetli bir sineğe benzer. Sinek güçsüzdür, tek başına bir fincanı bile hareket ettiremez. Bu yüzden kendine bir boğa bulur, kulağına girer ve vızıldamaya başlar. Boğa korku ve öfke ile çıldırıp dükkanı altüst eder. Geçtiğimiz 10 yılda Orta Doğu’nun başına gelen de bundan ibaret.
ABD, Orta Doğu dükkanını yerle bir etti, şimdi de enkazın içinden yeşeriyorlar. Bizi Ortaçağ günlerine sürükleyip orman kanununu geri getirmek isteyen teröristler aslında bunu gerçekleştiremeyecek kadar zayıflar. Bizi kışkırtsalar da nihayetinde her şey bizim tepkilerimizde bitiyor...”
OKYANUSTAKİ O ADA
İngiliz ruh bilimci Thomas Henry Huxley “Bilgide, bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşmazlığın, bilinmeyenin engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen iş, bu okyanustaki adayı biraz daha toprak katarak büyütmektir” demiştir.
Ruh sağlığı alanındaki tecrübelerini bizlere aktararak “ada inşa edicilerinden biri” de sevgili hocamız Prof. Dr. Özcan Köknel’dir. Özcan hoca emekli oldu ama mesleğini ve yazmayı hâlâ keyifle sürdürüyor. Her kitabını da imzalayıp bana gönderiyor. Sağ olsun, var olsun.
Son kitabı “Nedenin Nedeni” için yaptığı özet ise şu: “Yaşamın amacı başarılı, huzurlu, mutlu, uyumlu olmaktır. Bu amaca ulaşmak için ‘an’ı akıllı, doğru, gerçekçi, iyi değerlendirmek gereklidir. An’ı tüm bu kriterler ışığında doğru değerlendirmek ise insanda olumlu etkiler oluşturur. Kişide bedensel ve ruhsal ‘iyilik durumu’ yaratır.”
Zaten aradığımız “şey” de aslında bu iki sözcükte özetlenmiş değil midir? İyilik durumu... “Nedenin Nedeni”ni kendini, ruhsal yapılanmasını fark etmek ve “farkındalık yolculuğuna” çıkmak isteyen herkese öneriyorum.
GENEL SAĞLIK İÇİN HANGİ PROBİYOTİK?
Probiyotik destekler, genel sağlık durumunun iyileştirilmesi amacıyla da kullanılabilir. Mesela Bifidobacterium bifidum’un dört hafta süreyle alınması, sağlıklı erişkinlerde kısa zincirli yağ asitlerinin üretimini artırıyor.
Bu özellikleri, beyin sağlığı ve kanserden korunmada etkili olabilir. İltihap önleyici özelliklerini yaşlanmayı geciktirici yönde kullanmak mümkün.
Probiyotikler doktor kontrolünde kullanılması gereken ürünler. Bağışıklık sistemi aşırı bozulmuş veya ileri derecede hastalıkları olan kimselerde zararlı olabilirler. Kimi olgularda ilk birkaç günde hafif mide rahatsızlığı gibi yan etkiler görülebilir, alerjik reaksiyonları da tetikleyebilirler. Bu gibi durumlarda kullanımı keserek doktorunuzla konuşmanız gerekir.
Başlıktaki sorunun yanıtı şu: Bifidobacterium bifidum içeren probiyotik destekleri 3-6 ay süre ile kullanabilirsiniz.
YENİ NESİL DAHA BİLİNÇLİ...
Dikkatimi çeken güzel bir gelişmeyi sizlerle de paylaşmak istedim. O gelişme şu: Yeni gençler sağlıkları ve yaşam kaliteleri bakımından bizim nesle göre çok daha dikkatli.
Sağlık kontrollerini düzenli yaptırmaya çalışıyorlar. Mesela içlerinde sigara kullananların sayısı çok az. İçki kullananlar da zannedildiği kadar fazla değil. Bence bugünün gençleri “iyi şarap, mükemmel puro”nun değil, “sağlıklı besinlerin, ve dozunda eğlencelerin” peşindeler. Dahası var... Şekersiz, içinde koruyucu, renklendirici, aroma verici bulunmayan doğal atıştırmalıkları seviyorlar.
Fast food seçimlerinde de daha bir dikkatliler. Kısacası toksin yükü fazla olan fast food’lara itibar etmiyorlar.
Paylaş