Paylaş
COVID-19’u geçirenler ve aşılananların sayısı çoğaldıkça “antikor meselesi” pandemi gündemindeki yerini doğal olarak iyice güçlendiriyor. Çoğu insan “Acaba yeteri kadar antikor üretebildim mi? Geçirdiğim enfeksiyon ya da yaptırdığım aşı beni bu hastalıktan hiç olmazsa belirli bir süre koruyabilecek kadar antikora sahip olmamı sağlayabildi mi?” sorularına yanıt arıyor. Haklılar mı? Daha önce de yazdım, bana göre zannedildiğinin aksine pek de haklı değiller. Neden mi?
İYİ BİLGİ
ANTİKOR VAR, ANTİKOR VAR!
ANTİKOR seviyelerinin peşine düşenler maalesef haklı değiller. Değiller çünkü bağışıklık gücümüzü sadece antikorlar üzerinden değerlendirmemiz, “Antikorum yüksek” diye sevinip “Benimki çok düşük çıktı” diye üzülmek bilimsel gerçeklerle uyumlu sayılmıyor. Zira antikorlar için de bir çeşit “nicelik yani miktar” ve “nitelik yani yapı ve içerik” meselesinin söz konusu olduğu kesin. Bağışıklık uzmanları özellikle 2’ncisinin, yani “nitelik meselesi”nin üzerinde ısrarla duruyorlar. Kısacası konunun geri planında çok fazla detay var. O detaylar için buyurun...
KISA BİLGİ
HANGİ ANTİKOR DAHA GÜÇLÜ
DAHA önce de belirttiğim gibi antikorların miktarlarından ziyade yapıları yani virüsün hangi bölümüne karşı üretildikleri daha önemli bir ayrıntı. Yeni ko-ronavirüse karşı üretebileceğimiz antiviral antikorları basitçe “virüsü etkisiz kılan” yani faydası tartışılmaz ve yüzde 100 olan “NÖTRALİZE EDİCİ/yok edici” ve virüsü yeteri kadar etkisizleştiremeyen “NÖTRALİZAN OLMAYAN/yok edemeyen” antikorlar olmak üzere ikiye ayırabiliyoruz. Eğer ürettiği-niz antikorlar 1. gruptakiler, yani virüsü yüzde 100 etkisiz kılanlar (nötralizan antikorlar) ise işiniz daha kolay, güvenlik dereceniz daha yüksek demek-tir. Peki, ya hiç antikor üretemezseniz? Böyle bir durumda geleceğiniz ne olacak?
HANGİSİ GÜVENLİ
CEPTEKİ PARA MI BANKADAKİ HESAP MI
PROF. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta Hoca diyor ki: “Antikorlar cepteki para gibidir. Kolayca harcanır gider. Ama hücresel bağışıklık hafıza T lenfositlerinin belleğine bir kez yazıldı mı bir daha öyle kolay kolay kaybolmaz. Yani T hücrelerinin sağlayacağı hücresel bağışıklık B hücrelerinin ürettiği antikor bağışıklığından daha güvenlidir. Cepteki para değil, bankadaki hesap gibidir. Emniyet altındadır. Harcanması da daha zordur.”
Kısacası antikorlarınız az olsa da hatta hiç olmasa da T lenfositleriniz sayesinde elde edeceğiniz bağışıklık hem daha uzun süreli, hem de daha güçlü ve güvenlidir. İsterseniz gelin sözün bundan sonrasını da Ahmet Hoca’ya bırakalım: “İster hastalık geçirmiş, ister aşılanmış olun, antikorlarınız düşük bulunursa dert etmeyin.”
OKUR SORUSU
AŞILANDIM, ANTİKOR ÜRETEMEDİM NE YAPACAĞIM
BAZI şanssız kişilerin hastalığı geçirseler de, aşılansalar da antikor üretemediklerini ya da yeterli miktarda antikor üretmede başarılı olamadıklarını biliyoruz. Örneğin, şu veya bu nedenle bağışıklık baskılayıcı tedavi görenler (organ nakli yapılanlar, kemoterapi tedavisi gören hastalar) veya genetik olarak antikor yanıtı veremeyen ‘agammaglobulinemia’lı kişiler antikor üretiminde başarılı olamayabiliyorlar. Ama onların da üzülmesi, korkması zannedildiğinin aksine pek doğru değil. Çünkü “güçlü bir antiviral bağışıklık” için esas olan “B lenfositleri”nin ürettiği “antikorlar”dan ziyade “T lenfositleri” aracılığıyla sağlanan “hüc-resel savunma” gücüdür. Bir kişinin COVID-19’u tamamen atlatabilmesi için de, hastalıktan ya da aşılandıktan sonra da
COVID-19’dan uzunca bir süre güçlü bir şekilde korunabilmesi için de esas güvencesi “T lenfositleri ile sağlayacağı hücresel bağışıklık”tır. Kısacası “Yeteri kadar antikor üretemedim” ya da “Hastalığı geçirdim/aşılandım ama hâlâ antikorum sıfır” diye üzülmekte pek de haklı değilsiniz. İsterseniz gelin bu haksız yaklaşımın nedeninin yanıtını Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’dan alalım.
HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK ÖLÇÜLEBİLİYOR MU
COVID-19’a karşı oluşturacağımız bağışıklık gücünü belirlemek için antikor ölçümleri yaptırmak zannedildiğinin aksine kolay bir araştırma yöntemi. Ama konu T lenfositleriyle sağlanan hücresel bağışıklığı araştırmak olduğunda iş bir hayli zorlaşıyor. T hücreleriyle sahip olabileceğimiz hücresel bağışıklığın tayini ancak çok özel araştırma merkezlerinde ya da laboratuvarlarda yapılabiliyor. Örneğin T-DETECT COVID ASSAY yöntemi COVID-19’a karşı oluşturulan hücresel bağışıklığı araştıran yöntemlerden biri. Bildiğim kadarıyla ülkemizde henüz pratik uygulamaya girmiş de değil. Bana sorarsanız girmesi gerekli de değil! Değil çünkü T lenfositleri ile ilgili bu ve benzeri detaylı araştırmaların kanaatimce sadece “referans merkezleri”nde mesela “tıp fakültelerinin araştırma laboratuvarları”nda yapılması daha doğru olacaktır.
BİR TARTIŞMA
TESTOSTERON: NE KADAR YÜKSEK O KADAR İYİ Mİ
COVID-19 dünyasında bir süredir devam eden “antikor yarışları”na benzer “iki güncel yarışma” daha var. Bunlardan biri olan “günlük adım sayısının yüksekliği ya da düşüklüğü” meselesine önümüzdeki günlerde değineceğim. Rakamsal/sayısal yarışmanın özellikle Upper Cihangir cenahında süren üçüncü konusu ise özellikle “erkekler alemi”nde sık sık gündeme getirilen “testosteron meselesi”dir.
Nedeni şu: Maalesef çoğu erkek laboratuvar raporlarında gördüğü testosteron neticelerine bakıp “Benim testosteron seviyem çok yüksek, ben süper erkeğim (!)” gibi yanlış bir algıya ve böbürlenmeye düşebiliyor. Ya da “Testosteron seviyem çok düşmüş, cinsel fonksiyonlarım kesinlikle tehlikede(!)” diye kara kara düşünmeye başlıyor. Peki, doğrusu ne? Doğru yanıt alabilmek için üroloji uzmanı PROF. DR. SAADETTİN ESKİÇORAPÇI Hoca’nın kapısını çaldık ve bakın hangi bilgileri aldık...
KÖTÜ HABER
TESTOSTERON YÜKSEKLİĞİNE GÜVENELİM Mİ
PROF. Dr. Eskiçorapçı diyor ki: “Kandaki testosteron seviyesinin yüksekliği ile övünen erkekler için kötü bir haberim var! Yüksek testosteron seviyelerinin cinsel güç üzerinde çok da önemli bir etkiye sahip olmadığı bilimsel çalışmalar ile defalarca gösterilmiş. Hatta çok yüksek testosteron seviyelerinin beyindeki üst merkezlerde hormonal kontrol mekanizmasını bozarak cinsel fonksiyonlarda beklenenin tam da tersine olumsuz bir etki yapabileceği de anlaşılmış. Özellikle dışarıdan ‘testosteron takviyesi’ alanlarda bu probleme daha sık rastlanıyor. Bu nedenle ‘takviye testosteron’ kullananları uyarmak gerekiyor: Kaş yapayım derken göz çıkarmayın!”
ÖNEMLİ
GÜNLÜK adım sayısı için “4400 rakamına ne kadar güvenmeli?” ve “Testosteron yüksekliğine ne ölçüde itimat edilmeli?” sorularının detaylı yanıtlarını önümüzdeki cumartesi yine bu sayfada bulacaksınız.
Paylaş