Bazı yağların çok ufak miktarları, bazılarının da gereğinden fazlası zararlıdır ama her yağ zararlı değildir.
Doymuş yağların fazlası damarları daraltır. Kanser oluşumunu kolaylaştırır. Yaşlanmayı hızlandırır. Bazı yağların ise en küçük miktarları bile sağlığı kötü yönde etkiler. Margarinlerde bulunan veya bu margarinlerle yapılan, fırın-fabrika işi hazır yiyeceklerde oluşan "trans-yağlar"ın çok az miktarları bile damarlara ciddi zararlar vermektedir. Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinin, trans-yağ içeren yiyeceklere sınırlama getirmeyi veya tümüyle yasaklamayı planlaması bundandır. Siz yine de yağları beslenme planınızdan tamamen çıkarmayın!
Tam yağsız bir diyet, sağlıkla örtüşmez. Çocuklarınızın büyüyüp gelişmesi, hücrelerinizin yenilenip tamir edilmesi gibi biyolojik süreçler yağlar olmadan yürütülemez.
OMEGA-3 VE OMEGA-6 DENGESİ ÖNEMLİDİR
Vücudunuzun üretemediği ama dışarıdan yiyeceklerle almaya mecbur olduğu yağlar da var. Bunlara "temel yağ asitleri" diyoruz. Temel yağ asitlerinin iki büyük grubu var: Omega-3 ve Omega-6 yağ asitleri... Araştırmalar, bu iki grup yağ asidinin belirli bir denge içerisinde alınmasının sağlık için şart olduğunu gösteriyor. Bugün yaşadığımız sağlık sorunlarının pek çoğunun arkasında bu dengesizliğin yatabileceği belirtiliyor. Kanser vakalarının ve kalp-damar hastalıklarının artmasının, bağışıklık sapkınlığı ile ilişkili problemlerin çoğalmasının arkasında da bu dengesizlik olabilir.
Çok değil, 3-5 yüzyıl önce yaşayanlar, meyve ve sebzeleri daha fazla tüketiyorlardı. Dolayısıyla düşük kalorili, bol posalı bir beslenme programları vardı. Protein ihtiyaçlarını avladıkları balıklar ve av hayvanları ile gideriyorlardı. Zeytinyağı dışında -o da sadece Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde tanınıyordu- bitkisel yağları pek bilmiyor, pamuk yağı, ayçiçeği, mısır özü yağı ile neredeyse hiç tanışmıyorlardı. Dolayısıyla da Omega-6 yağlarını şimdikinden çok daha az tüketiyor, Omega-3’lerden zengin besinler yiyorlardı. Böylece toplam ve doymuş yağ oranı az, Omega-3 ve Omega-6 oranı neredeyse eşit bir beslenme planları vardı.
OMEGA-3 KALBİNİZE İYİ GELİR
Fazla miktarda balık tüketen toplumlarda, kalp-damar hastalıkları ve depresyon daha az görülmektedir. Ayrıca bu insanlarda bellek sorunları, görme problemleri, eklem yaşlanması gecikmektedir. Omega-6 yağlarının fazla tüketildiği toplumlarda ise aynı avantaj belirlenmemekte, hatta bazı olumsuz gelişmeler saptanmaktadır. Kalp-damar hastalıklarının çok az görüldüğü Girit adasında yaşayanların diyetinde, Omega-3 yağ miktarı fazladır. Bu adada yaşayanların sadece balıkla değil yumurta ve baklagiller tüketimleri ile de bol miktarda Omega-3 kazandıkları anlaşılmaktadır.
Diyetle alınan Omega-3 miktarının artırılıp Omega-6’ların azaltılması, büyüme ve gelişmeyi kolaylaştırmakta, kalp-damar hastalıklarını azaltmakta, kronik hastalara eğilimi düşürmektedir. Son zamanlarda ortaya çıkan daha çok balık tüketme, ceviz ve semizotu gibi doğal Omega-3 kaynaklarına yönelme, Omega-3 ile zenginleştirilmiş yumurta ve süt ürünlerini yeme eğiliminin arkasında işte bu gerçek yatmaktadır.
Bizim önerimiz, öğünlerinizde Omega-3 zengini besinleri daha sık kullanmanız, zeytinyağı dışında kalan sıvı yağları fazla tüketmekten kaçmanız, balığı, cevizi, fındığı ve semizotunu daha bol yemenizdir.
Karbonhidratlar en temiz yakıttır
Bir beslenme programında, ekmek, tahıl, pirinç, makarna grubundan ortalama 6-11 porsiyon, meyve grubundan 2-5 porsiyon, sebze grubundan 3-5 porsiyon besin bulunur. Karbonhidrat seçimlerinizde mutlaka düşük glisemik indeksi olanlara öncelik tanımanızı tavsiye ediyoruz. Sürekli olarak bu tür karbonhidrat tüketimini, yani düşük glisemik indeks diyetinin kilo kaybını desteklediğine, kilo alımını önlediğine ve kilo yönetimini kolaylaştırdığına inanıyoruz.
Düşük Glisemik İndeks Diyeti, özellikle insülin direnci ile birlikte olan kilo fazlalığı ve obeziteyi yönetmekte çok etkilidir. Kırmızı et, kümes hayvanları, balık, kuru bakliyat, sert kabuklu yemiş grubundan 2-3 porsiyon, süt, yoğurt ve peynir grubundan 2-3 porsiyon alınmalıdır. taltan@yasasinhayat.org
Diyetisyen
Tuğçe ALTAN
BAHÇE
Yaşlılığın ilk belirtilerini tanıyor musunuz
1- Bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu daha sık hastalanma, enfeksiyon ve kanser gibi hastalıklara karşı dirençte azalma
2- Saç ve diş kaybında artma
3- Kalp-damar hastalıkları, kanser, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi sorunlarda sıklaşma
4- Parkinson hastalığı, bunama sorunu (Alzheimer hastalığı dahil), felç gibi problemlerle karşılaşma
5- Kas gücünde azalma, yağ kütlesinde artma
6- Omurga ve kemiklerde zayıflama, kemik kırılma riskinde artma
7- Fiziksel güçte azalma
ehattat@yasasinhayat.org
Dr. Ece HATTAT
Viagra, Levitra veya Cialis’ten "zarar görmeden" nasıl yararlanacaksınız
Sertleşme sorunu tedavisinde ilaçlardan terapiye, enjeksiyondan ameliyata kadar pek çok alternatif mevcuttur. Önemli olan sorunun nereden kaynaklandığının bulunması ve buna göre doğru tedavinin uygulanmasıdır. Sertleşmede sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız, bir doktora danışın.
Ağızdan ilaç tedavisi: Bu, sertleşme sağlayabilmek için ağız yoluyla ilaç (haplar) alınmasıdır. İlaç alımı güvenilir ve kolay bir tedavi yöntemidir. PDE-5 inhibitörleri sildenafil, vardenafil, tadalafil piyasada bulunan ilaçlardır. Şu anda piyasada bulunan 3 ilaç arasındaki farklar ise etki başlangıcı ve süresi konusunda ortaya çıkar.
Önemli noktalar:
1. Ağız yoluyla ilaç alımı, kanın penise akmasını kolaylaştırmak suretiyle etki eder. İlacın etki edebilmesi için erkeğin cinsel olarak uyarılmış olması gerekmektedir.
2. Eğer beklediğiniz sonuçları alamazsanız doktorunuzu arayın.
3. Tedavi, ilişkinizin temelinde yatan diğer sorunları çözmez.
4. Nitrat içeren ilaç kullanıyorsanız, oldukça seyrek aralıklarla bile olsa sertleşme sorununa karşı herhangi bir ilaç kullanmayın.
5. Gençlerin bu ilaçlardan performans artırıcı bir etki beklemeleri tamamen yanlıştır. Bu ilaçlar afrodizyak değildir.
6. Sertleşme sorunu tedavisine başlamadan önce, doktorunuz yaşam tarzınızda değişiklikler yapmanız konusunda önerilerde bulunabilir. Bunlar egzersiz, kan yağlarını düşürücü diyet, sigaranın bırakılması, alkol kullanımının azaltılması, stres ve yorgunluğun azaltılması olabilir.
VIAGRACIALISLEVITRA
Etken maddeSildenafilTadalafilVardenafil
FirmaPfizerLillyBayer
Etki başlangıcı45 dak.45 dak.12 dak.
Etki süresi12 saate kadar 36 saate kadar12 saate kadar
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00
Diyet yorgunluk yapar mı
Diyet yaparken kendimi çok yorgun hissediyorum. Acaba bu bahar yorgunluğu olabilir mi? Yoksa diyetten midir?
Uygulanan tüm diyetlerde hedef, kalorinin kısıtlanıp vücudun harcadığı enerji miktarını artırmaktır. Eğer hiç fiziksel aktivite yapmıyor, sadece yediklerinizi azaltarak kilo vermeye çalışıyorsanız, yorgunluğunuz bahar geçse de devam edecektir. Yiyeceklerle aldığınız kalorinin gün geçtikçe azaltılması sizi diyet yorgunu sendromuna sürükleyecektir.
Egzersiz planınızda yapacağınız değişiklikler, kalori kısıtlamasına gerek duyulmadan bu dönemi daha sağlıklı geçirmenize yardımcı olacaktır. Diyetinizde ara öğünleri atlamanız da yorgunluğunuzun nedeni olabilir. Kan şekerinizde dalgalanmalar bahar yorgunluğu ile karışmasın... niluferinceis@yasasinhayat.org
"Sınırlı" tatlı diyeti bozmaz
Akşam üzeri bazen tatlı yemek istiyorum. Ne ekleyebilirim? Hangi tatlıların kalorisi daha düşüktür?
Diyetinizde 200 kalorilik bir ara öğün hakkınız varsa, çok güzel bir gün geçirdiyseniz ve haftada en az 2 gün yürüyüş yapabiliyorsanız, ayda 1-2 gün tatlı ödülünü hak etmişsiniz demektir. 200 kaloriyi geçmeyecek tatlı miktarlarını veriyorum.
Örneğin, sütlaç yediğinizde günlük süt, ekmek ve meyve hakkınızdan eksilterek diyetinizi dengeleyebilirsiniz. Sebze veya salata yerine tatlı yemek, bizim önerdiğimiz bir yol değildir. Altta verdiğimiz kaloriler, ortalama değerlerdir. Tarifin içeriğine göre kalori daha az veya çok olabilir.