Paylaş
Bilinçli ve doğru egzersiz eğer düzenli olarak ve akıllıca tekrarlanırsa kalbe güç, damarlara elastikiyet, uykuya kalite, akciğere daha güçlü nefes, bağışıklığa daha güçlü savaşma imkânı verir. Kanınızdaki kolesterolü, trigliseridi, şekeri dengelemek istiyorsanız yine en etkili ve ve zararsız ilaç düzenli egzersizdir. Peki, hangi egzersiz daha faydalı ve etkilidir? KARDİYO MU, DİRENÇ Mİ? Hangisi daha etkilidir? İsterseniz gelin bu önemli sorunun yanıtı için de eski yazılarımızdan birine müracaat edelim. Hazırsanız buyurun...
OKUR SORUSU KARDİYO MU DİRENÇ Mİ
Yanıtım net: İKİSİ DE! Neden mi? Ne kardiyo ne direnç/dayanıklılık egzersizleri sizi tek başlarına arzuladığınız hedefe ulaştırabilir de ondan! Kardiyoyu ve direnç egzersizlerini kombine etmekse maksimum yarar anlamına gelir. Nedenine gelince... Buyurun...
İYİ BİLGİ 1 KARDİYO NE YAPIYOR
İsterseniz konuya “kardiyo”nun daha doğrusu “aerobik egzersiz”lerin ne anlama geldiğini hatırlayarak başlayalım. Kalp ve akciğer sistemlerinin ön planda olduğu, kalp-damar ve akciğer kapasitesini artırmanın “esas hedef” olarak belirlendiği ve “oksijen” kazanımının odak noktası olduğu egzersizlere “kardiyo egzersizleri” ya da aerobik çalışmalar deniyor.
Kısacası bu egzersizler sadece kas kaybını önlemekle kalmıyor, kalp ve dolaşım sistemini, akciğer kapasitesini de güçlendiriyor. Ek olarak da hastalık risklerinizi azaltıp ömrünüzü uzatıyor.
En iyi kardiyo egzersizinin de YÜRÜME olduğu biliniyor. Yüzme, bisiklete binme, tenis, basketbol, golf gibi oyunlar da kardiyo grubuna dahil edilebiliyor.
İYİ BİLGİ 2 DİRENÇ EGZERSİZLERİ NE SAĞLIYOR
Eğer hedefiniz daha hızlı hareket edebilen ve bu hareketleri daha uzun sürdürebilen kaslara sahip olmak ve “kas kaybı” sorununa bir parça çözüm bulmaksa hedefinize sadece “kardiyo” egzersizleriyle ulaşabilirsiniz. Ama hedefiniz daha fazla ve daha güçlü kas dokusuna sahip olmaksa, ağırlığa ve dirence karşı kaldırma ve taşıma hareketleri de yapmanız yani “direnç” çalışmalarına da başlamanız gerekir.
Biraz daha iri ve güçlü kaslar daha çok mitokondriye sahip olmak, daha çok enerji tüketip daha az insülin direnci riski taşımak, daha güçlü kemik, eklem ve tendonlara sahip olmak demektir. Unutmayın ki 30-40 yaş sonrasında her yıl toplam kas kütlemizin yüzde 1’ini kaybediyoruz. Bu kayıp nedeniyle yaşlanınca daha yorgun, güçsüz, dirençsiz, dengesi zayıf, düşmesi kolay birileri haline geliyoruz. Bu nedenle daha kolay yağlanıp daha zor kilo verebiliyoruz.
ÖNEMLİ SAĞLIĞINIZI SİZ YÖNETİN
1- Düzgün ve doğru kayıtları içeren bir sağlık dosyanız olsun.
2- Kendi sağlığınızı kontrol altında tutmayı öğrenin.
3- Herhangi bir değişikliğin erken uyarıcı işaretleri için uyanık olun.
4- Sağlığınız hakkında aşırı şüpheci olmayın. “Hastalık hastası” düzeyinde özen, sağlığınızı bozar.
5- Aile öykünüzü değerlendirin. Kalıtımsal olarak hangi hastalıklara eğilimli olduğunuzu bilin.
6- Risklerinizi bilirseniz, bu riskleri yenmek için en iyi pozisyondasınız demektir.
7- Mevcut süren hastalığınız varsa, bunu gözlemek ve uygun tedavi sizi gereksiz yaşlanmaktan korur.
8- Doktorunuzla iyi bir iletişim kurun. Tam ve güvenli bir işbirliğine yönelin. Sık sık doktor değiştirmeyin.
9- Kullandığınız her ilacı doktorunuza belirttiğinizden emin olun.
10- Devamlı veya bazen aldığınız ilaçları ve dozlarını listeleyin ve doktorunuza kontrole giderken yanınızda götürerek gösterin!
11- Verilen ilaçları, verilen sürede kullanın. Gereksiz yere uzun süre veya gerekenden kısa süre kullanmayın.
12- İlaçlarınızı devamlı aynı eczaneden alın. Eczacınız kullanmış olduğunuz veya kullanmakta olduğunuz ilaçları kaydetmiş olacaktır. Sizi ve kullandığınız ilaçları bilen bir eczacı, sizin ve doktorunuzun gözünden kaçmış ilaç etkileşimleri konusunda sizi uyarabilir.
13- Sağlığını gözlemleyen, kendini tanıyan, kullandığı ilaçları bilen ve sormaktan çekinmeyen, bilgilendirilmiş hasta olun!
(Dr. Michael Roisen’den yararlanılmıştır)
Paylaş