Paylaş
Pandemide, hastalığı ağır geçiren ya da yaşamlarını yitirenlerin çoğunun D vitamini fakiri olduğu, bunların neredeyse yarısından fazlasının D vitamini rezervlerinin 50’den daha az bulunduğu anlaşılınca bu muhteşem vitamin bir anda prima donna’lıktan “diva”lığa terfi ediverdi. Bu arada binlerce araştırma ile net ve açık olarak gösterildi ki o (D)iva bize sadece güçlü bir bağışıklık sağlamıyor. Sağlam bir bellek, işini iyi yapan bir kalp damar sistemi, bedeni oksijensiz bırakmayacak kadar güçlü bir akciğer, tıkır tıkır işleyen bir kan şekeri ve kan basıncı dengesi, ileri yaşlarda bile erimeyip güçlü kalabilen kemik ve kaslar için de vazgeçilemez bir hazine. Zaten bu nedenle de ona sadece bir vitamin gözüyle bakmak, yalnızca vitaminlerin divası muamelesi yapmak yapılabilecek en büyük sağlık yanlışlarından biri olarak kabul ediliyor. İşte bu nedenle COVID-19 vakalarının yeniden artışa geçtiği şu günlerde kısa bir D vitamini hatırlatması yapmanın, bazı püf noktalarını size yeniden anlatmanın doğru olacağını düşündüm. Hazırsanız buyurun...
PÜF NOKTASI 1
GÜNEŞSİZ OLMAZ
D vitamini ihtiyacımızı sadece besinlerle karşılamamız mümkün değil. Güneşlenmek şart. Yumurta, yağlı balıklar, hayvansal yağlar, etler, süt ürünleri, sakatat grubu besinlerin bazılarında da bir miktar D vitamini var ama bunlarla ihtiyacımızın en fazla yüzde 10’unu karşılayabiliriz. Geriye kalan yüzde 90’ı için güneşe, güneşlenmeye, cildimizi güneşle buluşturmaya mecburuz. Ayrıca bilelim ki güneşlenerek bedenimizde ürettiğimiz D vitamini, takviye olarak yuttuğumuz D vitamini kapsül, şurup ve damlalarından çok daha etkili ve değerlidir.
PÜF NOKTASI 2
GÜNEŞTEKİ O MUCİZE NE
DERİMİZDE, derinin derin katmanlarında kolesterol bazlı bir D vitamini öncü maddesi var. Bu madde güneşten gelen mor ötesi UVB ışınlarıyla buluştuğunda D1 olarak da bilinen öncü “provitamin D1/kolekalsiferol”e dönüşüyor. Bu öncü madde önce karaciğerde D2’ye, sonra da böbrekte D3’e yani son ve en etkili ürün haline geliyor. Bedenimizde doğal olarak ürettiğimiz bu mükemmel molekül ise takviyelerle kazandığımız D vitamininden farklı olarak “sülfatlı” bir yapıya sahip ve bu yapısı sayesinde doku ve hücrelerin hem yağlı hem de sulu bölümlerinde etkili olabiliyor. Yani faydası neredeyse yüzde 100’e ulaşıyor.
PÜF NOKTASI 3
20 DAKİKA YETİYOR
CİLDİMİZDE D vitamini üretimini tetikleyen gücü sağlayan mor ötesi UVB ışınlarının derimize doğrudan temas etmesi şart. Bu ışınların, cilde dağılmadan ulaşabilmesi için açık havada güneşlenmemiz ve o ışınların bedene/cilde dik açıyla gelebileceği öğle saatlerini tercih etmemiz, UVB ışınlarının vücuda ulaşmasını engelleyecek fiziksel bir engelle karşılaşmasını da önlememiz gerekiyor. İdeali, sabah saat 10.00’dan öğleden sonra saat 14.00’e kadar olan zaman diliminde güneşlenmek. Eğer bikini veya mayonuzla güneşleniyorsanız 20 dakika yeterli. Sadece dizlerinizin altını ve kollarınızı güneşle buluşturuyorsanız 30-40 dakika kadar güneşlenmeniz daha akılcı.
PÜF NOKTASI 4
CAM ARKASINDA GÜNEŞLENMEK YETMİYOR
D vitamini üretimini başlatan/tetikleyen UVB ışınları, kapalı/güneşsiz/bulutlu havalarda cilde yeterince ulaşamıyor. Ayrıca pencere veya araba camı gibi fiziksel engelleri de aşamıyor. Bu nedenle D vitamini depolamak için açık havada cildimizi doğrudan güneşle buluşturmamız şart.
PÜF NOKTASI 5
GÜNEŞLENDİKTEN SONRA SABUNLANMAYIN
DİYELİM ki uygun şekil ve süreyle güneşlenip cildinizde bol miktarda D1 öncü maddesini ürettiniz. Ama dikkat etmeniz gereken bazı ayrıntılar hâlâ var. Ürettiğiniz o D vitamini öncüsü madde (D1) önce cildinizdeki yağ bezlerinin salgısıyla derinizin yüzeyine çıkıyor ve sonraki 24-48 saatte yavaş yavaş geri emiliyor. Eğer siz bu öncü madde daha henüz geri emilmeden bol sabun ve şampuan kullanarak banyo/duş yaparsanız, hele bir de bu işi günde 4-5 kez sıcak su keselenmeleriyle(!) zirveye çıkarırsanız cildinizdeki o öncü maddeyi tamamen kaybedersiniz. Yani binbir zahmetle ürettiğiniz o güzelim D1 (kolekalsiferol) banyo suyuyla birlikte akar gider. Bütün yaz güneşlenip de tatilden “D vitamini fakiri” olarak dönenlerin bu konuya özellikle dikkat etmelerinde fayda var.
PÜF NOKTASI 6
HER FIRSATTA GÜNEŞLENİN
TAMAM, en etkili D vitamini üretimi yaz aylarında ve öğle saatlerinde cildi güneşle buluşturunca sağlanabiliyor. Ama yine de her mevsimde güneşli saatlerde açık havada dolaşarak elinizi, kolunuzu, yüzünüzü, ayaklarınızı bile güneşle kısa süreli de olsa buluşturarak D vitamini üretmenin de mümkün olabileceğini lütfen unutmayın.
PÜF NOKTASI 7
UVA ÜRETİMİ ENGELLİYOR ÜRETİLENİ YOK EDİYOR
ÖĞLE saatlerinde koruyucu kremler kullanmadan 20-30 dakika güneşlenmek zannedilenden çok daha önemli bir güneşlenme ayrıntısı. Günün erken ve geç saatlerinde güneşlendiğinizde cildinize mor ötesi UVB ışınlarından ziyade UVA ışınları ulaşıyor. Bu ışınlar sizi bronzlaştırıyor ama D vitamini üretimine ciddi bir katkı sağlayamıyor. Hatta tam tersine bu saatlerdeki güneşlenmelerde UVA ışınları D vitamini öncüsü D1’i yani kolekalsiferolü parçalayarak üretimi de aksatabiliyor. Bu nedenle güneşlenmek için öğle saatlerini seçmeyi yani “gölgenizin boyunuzdan daha kısa olduğu” saatlerde güneşlenmeyi unutmayın. Önemli bir ayrıntı da şu: UVA ışınlarının yarattığı bir problem daha var. UVA ile oluşan aşırı bronzlaşma, UVB ışınlarının cildin derin kısımlarına ulaşmasını engelleyerek D vitamini üretimini de bloke edebiliyor. Yaz boyunca saatlerce güneşlenip “marsık gibi yanmak” işte bu nedenle D vitamini depolamak bakımından mantıklı bir seçim olmuyor.
Paylaş