Paylaş
Ve bu salgını sonlandırmanın tek çaresi var: Zengin, yoksul ayırt etmeden yeryüzündeki her ülkeye, her insana elimizdeki mevcut aşıları ulaştırabilmek! Kısacası pandemiyi sonlandıracak tek çarenin aşılar olduğu kesin. Unutmayalım ki pandemi “küresel bir sorun”dur. Böyle bir sorun ile “ülkesel çözümler”le mücadele etmek mümkün değildir. Ve bilelim ki hepimiz güvende olana kadar hiçbirimiz asla güvende olmayacağız. Peki, aşıyı herkese ulaştırma imkânımız var mı? İşte tam da bu noktada, sürece “ekonomik nedenler” ve ardından da “patent hikâyesi” kendiliğinden dahil oluyor. Ekonomik imkânı olan ülkeler parayı bastırıp halkını aşılarken bu olanağı bulamayan ülkelerde halk sokaklarda can veriyor. Hindistan’da olup bitenleri hatırlarsak ifade etmek istediğim şey daha kolay anlaşılacaktır. Özetle “patent meselesi” önemli bir meseledir. Bu meseleyi tarihin en etkileyici cevaplarından birini, çocuk felci aşısını bulan Dr. J. E. Salk vermiştir: “AŞI DA TIPKI GÜNEŞ GİBİ İNSANLIĞA AİT ORTAK BİR DEĞERDİR. GÜNEŞİ PATENTLEYEBİLİR MİSİNİZ?” Ayrıntılar için buyurun...
1- KİMDİR DR. J. E. SALK
SALK bir viroloji uzmanıdır, 1914 New York doğumludur. Tıp eğitimini 1939’da New York Üniversitesi’nde tamamlamış, “viroloji” alanına yani “virüsler”e ilgi duymuştur. Grip virüsleri üzerinde yaptığı araştırmalar nedeniyle 1947’de Pittsburgh Üniversitesi’ne davet edilmiştir. Dr. Salk, Pittsburgh’da çocuk felci hastalığına karşı bağışıklık sağlayabilecek ilk ölü virüs çalışmalarını yapmış, neticede de ilk polio aşısını üretme onuruna erişmiştir. Dr. Salk hayvan deneylerinde yani ilk aşamalarda başarılı sonuçlar aldığını görünce de 1952’de aşıyı insanlara da uygulamaya karar vermiş ve çalışmalarını büyütüp genişletmiştir. Sonraki gelişmelere gelince...
2- AŞI BULUNUYOR SALGIN DURUYOR
SALK’ın polio aşısı üzerinde çalıştığı günlerde eşzamanlı olarak (1952) ABD’de müthiş bir çocuk felci salgını vardır ve sadece 1952 yılında 57 bin 628 çocuk felci vakası kayda geçmiştir. Bu ürkütücü manzara Amerikalı yöneticileri Dr. Salk’ın geliştirdiği bu yeni aşıyı inceleme ve uygulama kararına yöneltir. Neticede 1954’te Dr. Salk’ın geliştirdiği bu ölü virüs aşısı muazzam ve mükemmel bir organizasyonla uygulamaya geçirilir: O yıl 20 bin doktor ve halk sağlığı görevlisi, 64 bin okul personeli, 220 bin de gönüllünün katılmasıyla tam 1.8 milyondan fazla okul çocuğu aşılanır. Aşılama süreci takip eden yıllarda da sürdürülür. Netice mi? 1962 yılına gelindiğinde Amerika’daki yıllık çocuk felci vaka sayısı 910’a düşmüştür.
3- EŞİ VE ÇOCUKLARI ÜZERİNDE DENEDİ
DR. SALK bir anda Amerika’nın mucize doktorlarından biri haline gelmiştir. Bulduğu aşı sayesinde de tıp tarihinin en saygın bilim adamlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Akıl hocası Michigan Üniversitesi’nde birlikte çalışmaya başladığı Dr. Thomas Francis’tir. Dr. Francis ondan “ölü bir virüsün, o virüs ile oluşabilecek hastalığa karşı bağışıklık sağlamak amacıyla kullanılıp kullanılmayacağı konusunu araştırmasını” istemiştir. Zira Dr. Francis, “Hastalık yapma özelliği olmayan, ‘ölü/inaktive edilmiş’ virüsleri kullanarak o virüslerin oluşturabileceği hastalıklara karşı bağışıklık kazanabilmenin mümkün olabileceği” düşüncesindedir. Dr. Salk hocasını dinler ve “çocuk felci aşısı”nı geliştirirken yapacağı araştırmaların temelini bu cümle üzerine oturtur, yaşamını da adeta bu araştırmaya adar. Pittsburg’daki laboratuvarında “Formaldehit” kullanarak virüsü etkisiz hale getirmiş ve bu haliyle kas içine enjekte edilen virüse karşı insanların antikor üretilebileceklerini yani bağışıklık kazanabileceklerini, kısacası “POLİODAN KORUNABİLECEKLERİNİ” kanıtlamıştır. Dr. Salk bir şey daha yapar: Ürettiği aşıyı ilk kez kendi eşi ve çocukları üzerinde uygulayarak da “aşının güvenliği” konusunda yol gösterici olur.
4- DR. SALK: AŞININ PATENTİ Mİ OLUR
DR. SALK ürettiği polio aşısıyla milyonlarca insanın hayatına dokunma şansı yakalar. Kısa sürede de sadece ABD’de değil dünyanın her yerinde olağanüstü ilgi ve saygı gören popüler bir biliminsanı haline gelir. Katıldığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen “Bu aşının patent sahibi kim?” sorusuna verdiği yanıt ise onu daha da yüceltir, efsane bir kişiliğe dönüştürür. Dr. Salk’ın yanıtı şudur: “NE PATENTİ! O İNSANLIĞA AİTTİR. PATENT FALAN SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. GÜNEŞİ PATENTLEYEBİLİR MİSİNİZ?”
5- VAZGEÇİLEN TUTAR 7 MİLYAR DOLAR
POLİO aşısının hikâyesini inceleyen uzmanlar, keşfettiği aşı için patent müracaatı yapmış ve o patenti sahiplenmiş olsaydı Dr. Salk’ın elde edeceği gelirin “minimum 7 milyar dolar civarı”nda olacağını hesaplamışlar. Dr. Salk’ın bir biofilozof tavrıyla ve elinin tersiyle yok saydığı ekonomik değer muazzamdır. Dr. Salk işin parasal boyutu bir yana kendisine verilen sayısız paye ve onurlu ödüle rağmen mütevazı kişiliği ve biofilozofik davranışlarından da asla taviz vermemiştir. Devletin çalışmalarını sürdürmesi için ona vakfettiği “Salk Biyolojik Çalışmalar Enstitüsü”nde çalışmalarını sürdürmüş, mütevazı bir ömür sürmüştür. Kayıtlara göre o enstitü şu anda, 61 fakülte ve 850 çalışanıyla pek çok kronik hastalığa (kanser, Alzheimer, parkinson, diyabet) çözüm olabilecek araştırmanın merkezi halindedir.
6- BİR BİOFİLOZOF: DR. J. E. SALK
DR. J. E. SALK’ın hikâyesi bugün de her tıp talebesinin, her doktorun göğsüne takılmış bir madalya gibidir. Akıllardan çıkmayan bir işaret feneridir. New York Times gazetesinin “BİOFİLOZOFİNİN BABASI” ilan ettiği Dr. J. E. Salk 23 Haziran 1995’te vefat etti. Adına kurulan enstitüdeki anıta ise şu cümleler yazıldı: “UMUT, RÜYALARDA, HAYAL GÜCÜNDE VE HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRECEK KADAR CESUR OLANLARDADIR.”
7- BU DA DR. SABIN’İN HİKAYESİ
DR. SALK’ın bulduğu aşı bir “ölü virüs” aşısı idi, kas içine enjekte edilerek uygulanabiliyordu. Onunla aynı yıllarda başka bir çocuk felci aşısı bulmak için gayret sarf eden bir bilim insanı daha vardı: Dr. Albert Sabin. Dr. Sabin ağız yoluyla kullanılabilecek, canlı ama etkinliği azaltılmış bir virüsün kullanıldığı; daha etkili, daha ucuz ve uygulaması çok daha kolay bir aşıyı üretmek peşindeydi. Ne var ki Dr. Sabin’in, yeterli maddi ve lojistik desteği yoktu. Ama bu güzel kalpli ve çalışkan insanı farklı hatta inanılmaz bir sürpriz bekliyordu. Çözüm önerisi şaşırtıcı bir ülkeden gelmişti: “SOVYETLER BİRLİĞİ” yani “RUSYA”.
8- SOĞUK SAVAŞ’I AŞISI MI ISITTI
1950’li yıllarda sadece ABD’de değil Sovyetler Birliği’nde de ciddi bir çocuk felci salgını ortalığı yakıp kavuruyordu. 1953’te Stalin’in ölümünden sonra Rusya yönetimi çözüm üretmek üzere iki önemli viroloji uzmanı görevlendirdi: Dr. Anatoli Smorodintsev ve Dr. Mikhail Chumakov. Bu iki araştırmacı gerekli izinleri alarak ABD’ye gitti, Dr. Salk ve Dr. Sabin ile görüştü. Polio aşısını Rusya’da üretebilmek için Dr. Salk ve Dr. Sabin’i resmi olarak Rusya’ya davet etti. Dr. Salk bu daveti komünist olarak damgalanabileceği endişesiyle kabul etmedi zira ailesi 1950‘li yılların başında Rusya’dan ABD’ye göç etmişti. Dr. Sabin’e gelince...
9- SAHNEYE DR. SABIN ÇIKIYOR
DR. SABİN Rusya’da yakaladığı bu bulunmaz fırsatı iyi değerlendirdi. Amerika’da ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle uygulamaya sokamadığı “ağız yoluyla kullanılan canlı çocuk felci aşısı”nı Rusya’da ilk aşamada 10 milyon çocuğa uygulama fırsatı buldu. Bu ucuz ve uygulaması kolay “şekere damlatılarak” çocuklara yedirilen “tatlı aşının” etkinliği mükemmeldi. Kısa bir süre sonra Dünya Sağlık Örgütü, Rusya’daki aşılama sürecinin başarılı olduğunu onayladı ve tüm dünyaya duyurdu.
10- DR SABIN DÜNYAYA BAĞIŞLADI
DR. SABİN’in Dr. Salk’tan sonra geliştirdiği bu ikinci aşının etkinliği daha yüksek, maliyeti daha düşük, uygulaması daha kolaydı. 1962’de ABD hükümeti de Dr. Sabin’in aşısını onayladı. Bir süre sonra Dr. Sabin’in aşısı tüm dünyada uygulanmaya geçildi, hem de ücretsiz olarak. Zira Dr. Sabin de Dr. Salk’ın izinden gitmiş ve geliştirdiği aşının patentinden vazgeçmiş, aşı üretiminde kullandığı “virüs suşları”nı “DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NE BAĞIŞLAMIŞTI”. Günümüzde de bu aşı dünyanın her ülkesinde ücretsiz olarak temin edilebiliyor.
BİR ÇAĞRI
11- COVID-19 AŞILARINDA DA PATENT KALDIRILMALI
İNSANLIK tarihinin karşılaştığı en büyük tehditlerden biri ile mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu tehditten insanlığı kurtarabilmemizin tek ve kalıcı yolu kullanıma sunulan ve sunulacak aşıların tümünün ücretsiz olarak herkese ulaştırılmasıdır. Bu hedefi yakalamanın yolu ise “patentsiz aşı” yaklaşımından geçiyor. Bu aşıyı bularak muazzam bir başarıya imza atan ve insanlığa hediye eden biliminsanlarının tümünün ve aşının üretimine katkıda bulunan ilaç firmalarının insanlığın bu ortak çağrısına kulak vermesi şarttır. Dr. Salk ve Dr. Sabin’in 50-60 yıl önce yaptıkları fedakârlığı bugün onlar da yapabilirler.
Paylaş