Paylaş
Üzülerek belirteyim, yakın zamana kadar D vitamini ile ilgili bilgilerimiz kısıtlıydı. Biz doktorların çoğu bile bu mucize vitaminin sadece kemiklere ve dişlere iyi geldiğini, çocuklarımızı raşitizm belasından, bizi de osteoporoz tehlikesinden koruduğunu düşünürdük. Kısacası tıp dünyası D vitamininin önemini -maalesef- yeteri kadar bilmiyordu, henüz yeni yeni farkına varıyor. Bir başka deyişle “Güneş giren eve doktor girmez” atasözünün değerini biz de yeni yeni anlıyoruz. Yeni araştırmalar ise bize D vitamininin “kanserden korunma” ve “mevcut bir kanser ile mücadelede” de işe yarayabileceğini gösteriyor. Detaylar için buyurun...
İYİ BİLGİ 1
MUCİZE MOLEKÜL: 1.25 DİHİDROKSİ VİTAMİN D3
GÜNEŞİN yoğun olduğu Afrika kıtasında kuzey ülkelerinde sık görülen bazı kanserlere, örneğin kolon ve meme kanserlerine daha az rastlanıyor. Araştırmalar güneşten gelen o mucizenin öncelikli nedeninin ise D vitamini olduğunu gösteriyor. İşte bu nedenle kanserden korunmada da mevcut bir kanserle daha etkili mücadelede de bedenimizde yeterli miktarda D vitamini stokunun bulunması çok önemli bir ayrıntı.
İYİ BİLGİ 2
D VİTAMİNİ KANSERDEN DE KORUYOR
DNA’yı keşfeden 2 biliminsanından biri olan Watson, kalınbağırsak kanserine yakalandığında kendisini D vitamini takviyeleriyle güçlendirmeye gayret etti ve hatırı sayılır bir başarı da kazandı. D vitamininin bu gücünü bağışıklık sistemimizi güçlendirerek gerçekleştirdiğini şimdilerde çok daha iyi biliyoruz. Bu vitamin bizi bazı kanserlerden sadece korumakla kalmıyor, mevcut kanserli hücrelerin daha hızlı yayılmasını da frenleyebiliyor. D vitamini ile ilişkilendirilen kanserler arasında ise öncelikle “kalınbağırsak, meme, yumurtalık ve prostat kanserleri” yer alıyor.
CUMARTESİ SORUSU
DOKTORA MI MANAVA MI
SAĞLIĞIMIZ önemli! Ona iyi bakmak, koruyup kollamak ise bir numaralı görevimiz. Bu görevi yerine getirirken de aklımıza ilk gelen çözüm noktaları doktorlar, eczaneler ve hastaneler oluyor. Oysa doğada da sağlığımızı koruyup kollamaya yarayabilecek binlerce doğal mucize ilaç var. Ve zaten bu nedenle de çoğu biliminsanı çalışmalarını bu “DOĞAL ECZANE” üzerinde yoğunlaştırmış durumda. Kısacası daha çok manav, pazar ziyareti bazen daha az doktor, hastane, eczane ihtiyacı haline gelebiliyor.
İYİ BİLGİ 3
DOĞA ECZANESİNİ KÜÇÜMSEMEYİN
BİLELİM ki bitkiler de doğada büyüyüp gelişirken, saldırgan mikroplardan, mantarlardan, böceklerden, kemirgenlerden, kanserlerden kendilerini korumak için muazzam bir korunma çabası içerisine girerler. Ne var ki onlar -bizim gibi- ihtiyaç duydukları koruyucu veya tedavi edici destekler için doktorlara gidemez, eczanelerden ilaç alamazlar. Bitkiler (çiçekleri, kök yaprakları, meyveleri, gövdeleri ve kökleri) kendilerini mantarlardan, böceklerden, mikroplardan, kanser geliştiren saldırılardan, hatta güneşten gelebilecek zararlı ışınlardan koruyabilmek için kendi ilaçlarını kendileri üretirler. Ve ne iyi ki bu ilaçlar bizim bedenlerimizde de tıpkı bitkilerde olduğu gibi “antioksidan/paslanma önleyici, antiinflamatuvar/iltihap engelleyici, antiglikan/şekerlenme frenleyici” görevler üstlenirler. Hatta bazıları, virüslere karşı antiviral, bakterilere karşı antibakteriyel, kanserlere karşı antikanser moleküller gibi hareket ederler. Kısacası bitki dünyasında bulunan maddelerin çoğu sadece onları değil, bizi de hastalıklardan koruyabilir hatta hastalıklarımızı tedavi bile edebilirler. Bu mucize maddelerin adına kısaca “FİTOBESİNLER” deniyor. Peki, nelerdir o fitobesinler diye soruyorsanız, bazılarını öğrenmek/hatırlamak için sıradaki kutuya geçebilirsiniz.
KESİP SAKLAYIN
MUCİZE FİTOBESİNLER
- DOMATES: Likopen
- LAHANA: Sülforafan
- SARIMSAK: Allisin
- ÇAY: Kateşin
- ZERDEÇAL: Kurkumin
- TARÇIN: Sinemaldehit
- ELMA: Kuversetin
- ÜZÜM: Resveratrol
- ÇÖREK OTU: Timokinon
- ISPANAK: Koenzim Q10
Paylaş