Paylaş
Mesajı gönderen de bir meslektaşım; Ege illerinden birinde doktorluk yapan genç bir hekim arkadaşımdır. Genç doktorun hikâyesini okuyunca yıllar önce yazdığım bir başka hastanın öyküsü geldi aklıma ve bugün o hikâyeyi sizinle yeniden paylaşma ihtiyacı duydum. Nedeni de şu...
Çok şükür, “akut” yani “acil” sağlık sorunları ile eskiye oranla daha az karşılaşıyoruz. Ve yine çok şükür çoğunu da kolayca teşhis ve tedavi edebiliyoruz.
Son yılların öne çıkan sağlık sorunları “kronik hastalıklar”. Bunlarla mücadelede ise bırakın başarılı olmayı, her geçen gün biraz daha çuvallıyoruz!
Çuvallamamızın nedeni ısrarla yapmaya devam ettiğimiz hatalarımız.
Benden yeni bir “yol haritası” isteyen Egeli doktor arkadaşımın bilmesi gerekenlerse özetle şudur: Yeniçağın yiyecekleri sorunlu, yeni hayatın aktivitesi düşüktür.
Yeni hayat gereğinden fazla tembel, yeme içme odaklı ve haz merkezlidir. Sağlık problemlerimizin çoğu bu yanlışların sonucudur.
Ne kalp damar hastalıkları, diyabet, felçler, eklem ağrıları, ne uykusuzluklar, yorgunluklar; ne de tansiyon yükselmeleri, kilo almalar gökten zembille iniyor. Bunların hepsi bizim hayatla kurduğumuz hatalı ilişkilerin neticesinde gelişen sorunlardır.
Eğer siz de günün birinde günde 6 hap yutan 120 kiloluk birine dönüşmek istemiyorsanız lütfen aşağıdaki hikâyeyi dikkatle okuyunuz ve yapmanız gerekenler üzerine azıcık kafa yorunuz.
VARAN 1
Hikaye hipertansiyonla başladı
Bir sabah yataktan inanılmaz bir baş ağrısı, bulantı hissiyle uyanınca kendimi en yakın hastaneye zor attım! Teşhis can sıkıcıydı: Hipertansiyon!
Büyük tansiyonum 18’i geçmiş, küçüğü 13’e fırlamıştı. Bir ay süren çabalardan, hayatıma giren iki ayrı tansiyon ilacı ve bir idrar söktürücüden sonra tansiyonum ancak ayarlanabildi. Eski hayatımı sürdürmeye, yavaş yavaş kilo almaya devam ettim.
Ha bu arada, kilom daha da artıp tansiyonum yine yükselince bir üçüncü hap daha eklendi ilaç listeme!
VARAN 2
Sıra diyabete geldi
48’inci yaş günümü kutladığımız geceyi unutamam! Neredeyse saat başı mesanemi boşaltmak zorunda kalıyordum. ‘Galiba fazla yedim, dahası içkiyi de fazla kaçırdım’ diye düşündüm. İdrar problemi takip eden günlerde de devam edip üstüne bir de ağız kuruluğu ile sık su içme ihtiyacı da eklenince soluğu yine doktorda aldım.
İncelemelerde tansiyonumun fena olmadığı, ama kan şekerimin 200’lerin üzerine fırladığı, trigliseridimin tavan yaptığı anlaşıldı.
Toplam kolesterolüm 200’leri, trigliseridim ise 600’leri geçmişti!
Aç karnına ve tok karnına kullanmam için iki adet şeker ilacı, gece yatağa girerken almam gerektiği belirtilen bir kolesterol ilacı yazıp, şekeri unu kesmemi söylediler ve beni eve yolladılar.
Artık her gün yutmak zorunda olduğum 6 hapım ve 120’yi geçen bir kilom vardı! İlaçlarımı dikkatle kullandım.
Bir hafta kadar sonra yapılan değerlendirmelerde kan şekerim, iki ay sonra da kolesterol ve trigliseridim neredeyse normale dönmüştü.
VARAN 3
Onu kalp krizleri izledi
İyi olduğumu düşünürken 5 yıl kadar önce bir iş toplantısında göğsümün tam ortasına yumruk gibi bir ağrı oturdu. Ağrı koluma, çeneme, boynuma hatta diğer omzuma doğru yayılmaya başladı.
Soğuk soğuk terliyor ve ‘Galiba öleceğim!’ diye düşünüyordum. Sonrası malum. Ambulans sirenleri, acil servis, anjiyo ve kalbin üç damarının birden değiştiği bir koroner by-pass ameliyatı...
Doktorlar, kalbin en büyük bölümünü besleyen LAD adını verdikleri koroner arterlerin ön dalının tamamen kapalı olduğunu görünce acil ameliyat olmam gerektiğine karar vermişler.
İki haftadan daha fazla bir süre hastanede kaldım.
VARAN 4
Meğer kanım insülim kaynıyormuş!
Kafam karışmıştı. Hastaneden çıkmadan önce o genç cerrahla uzun uzun konuştum. Sohbetimiz sırasında, bir tür metabolizma bozukluğum olduğunu, insülin direncine yakalandığımı, pankreasımın aşırı insülin üretmesi yüzünden kanımın insülin kaynadığını anlattı.
Esas sorunun bu olduğunu, tek ve kalıcı çözümün ise kilo vererek insülin direncinden kurtulmaktan geçtiğini bana bir çırpıda anlatıverdi. Beni hastanenin beslenme uzmanına yönlendirdi.
6 ayda 20 kilodan fazla kilo verdim. Artık iki değil sadece bir tansiyon hapı yutuyorum. İdrar söktürücüyü ise çoktan çöpe attım.
Şeker ilaçlarım üçten bire indi. Sadece tok karnıma aldığım tek bir ilaç bile şekerimi dengelemeye yetiyor. Geçen hafta yaptırdığım ultrason sonucunda da karaciğerimdeki yağlanmanın üçüncü dereceden birinci dereceye indiğini öğrendim. Şimdi biraz daha ileri gitmek, 90’lı kiloların altına inip daha çok hafiflemek, hastalık riskimi iyice düşürmek istiyorum, onun için buradayım!
5 maddelik yol haritası
* Dikkatli beslenilecek. Şekere veda edilip tatlıların sadece “tadına bakmakla” yetinilecek. Tuz abartılmayacak. Hamur işleri ve ekmek minimumda tutulacak. Fazla kilolar mutlaka verilecek. Bel çevresi erkekseniz 100, kadınsanız 90 cm’yi asla geçmeyecek.
* Her gün en az 30 dakika yürünecek. Hayata daha fazla aktivite eklenecek.
* Uyku sorunu varsa düzeltilecek.
* Strese ayar verilecek. Olan bitenler biraz hoş görülecek. “Bekleyelim hele bu da geçer” denecek. Biraz sabır, biraz hoşgörü, biraz huzur hedeflenecek.
* Sağlık durumu iyi izlenecek. Sağlık kontrolleri yaptırılacak. Tavsiyelere uyulacak.
Paylaş