Paylaş
Birinci grupta birden ortaya çıkan, gürültülü, hızlı seyreden ama kısa süren sağlık problemleri var. Boğaz iltihapları, sinüzitler, bronşitler, ishalle seyreden gastroenteritler gibi mikrobik hastalıkları bu grubun en iyi bilinenleri. İkinci gruptaki hastalıklar ise sinsi, yavaş seyirli, uzun süreli problemler. Doku ve organları ciddi ve endişe verici belirtiler vermeden içten içe tahrip eden sorunlar bunlar.
Bence 21. yüzyılın sağlık gündeminde akut değil, kronik hastalıklar var. Bunun birinci sebebi akut hastalıkların çoğunu aşılama programları, antimikrobik tedaviler, yüksek teknolojili cerrahi uygulamalar, eğitimle artan bilgi düzeyi ve hijyenik tedbirler sayesinde önemli ölçüde azalmasıdır. Günümüzde esas problemi kronik hastalıklarda yaşıyoruz. Üstelik bunların çoğu medeniyetin getirdiği bazı değişimlerle doğrudan bağlantılı.
“Medeniyet sorun yaratır mı hocam?” diyeceğinizi biliyorum. Haklısınız. Medeniyet demek temizlik, hijyen demek. Medeniyet demek eğitim, bilgi birikimi demek. Medeniyet ekonomik refah, iyi beslenme, sağlıklı ve bakımlı olmak demek.
Gelin görün ki medeni yaşamın getirdikleri sadece iyi şeylerle sınırlı değil. Medeniyetin ve iyi hayatın, daha doğrusu yeni hayatın bazı kötü faturaları da var.
“Nedir o faturalar?” diyorsanız buyurun…
KESİP SAKLAYIN
İLK 10 NEDEN
VARAN 1: Yiyip içtiklerimiz tıka basa un ve şekerle dolu. Eskisinin en az 10 katı şeker, un tüketiyoruz. Glisemik yükümüz tavan yaptı (İnsülin direnci, şeker hastalığı, obezite).
VARAN 2: Omega-3 stoklarımız minimuma indi. Omega-6 depolarımız ise tıka basa doldu. Neticede de inflamasyon/iltihap/yangı süreçleri devreye girdi (Bunamalar, kalp/beyin damar hastalıkları).
VARAN 3: Bedenlerimize daha az potasyum ve magnezyum ama daha fazla tuz, yani sodyum giriyor. Elektrolit dengemiz altüst olmuş durumda. Tuz gölü haline geldik! (Hipertansiyon sorunu)
VARAN 4: Probiyotik fakiri olduk. Besinlerimizde probiyotik bakterileri mikroskopla bile bulmak büyük bir sorun haline geldi. Bağırsak ekosistemimiz altüst oldu, hakimiyeti kötü bakteriler ele geçirdi. (Bağışıklık yetersizliği, alerjik hastalıklar, kanserler).
VARAN 5: Posa yoksuluyuz. Gıdalarımızın posa içerikleri minimum seviyelere indi. Yiyip içtiklerimizde bağırsaklarımızı çalıştıracak kadar bile posa kalmadı (Kabızlık, divertiküller, kolon kanseri).
VARAN 6: Asit-baz dengemiz altüst oldu. Asit havuzuna düşmüş, alkali orucuna girmiş gibiyiz (Kemik erimesi, fibromiyalji, depresyon).
VARAN 7: Antioksidan ihtiyacımızı yeteri kadar karşılayamıyoruz. Ne sebzeler, meyvelerde ne de diğer besinlerde eskisi kadar antioksidan yok (Kanserler, enfeksiyonlar).
VARAN 8: Yeteri kadar vitamin, mineral kazanabildiğimizi söylememiz çok zor. Özellikle D vitamini ve B12 eksikliğimiz evrensel boyutlara ulaştı (Depresyon, kemik erimesi, artrit).
VARAN 9: Gereğinden çok yiyor, çok fazla kalori yükleniyor ama çok ama çok az hareket ediyoruz (Obezite, hipertansiyon, diyabet, kanserler).
VARAN 10: Gıdalarımız yapay kimyasal (renk verici, aroma yükleyici, koku sağlayıcı, tatlandırıcı …) kaynıyor ve kolajen fakiri olduk (Kanserler, alerjiler, romatizmal hastalıklar).
NE YAPMALIYIZ?
ÜSTÜNE ÜSTÜNE GİDİN
DAMAR sorunları, kanserler ve ruhsal problemler önümüzdeki yıllarda –maalesef- daha da yaygınlaşacak ve bu sorunların istisnasız hepsi yiyip içtiklerimiz (beslenmemiz), yaptıklarımız (aktivite düzeyimiz) ve düşündüklerimiz (ruhsal durumumuz) ile bire bir ilişkili. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den öğrendiğim bir “sorun çözme stratejisi” bence burada da geçerli. O strateji şu: “Eğer bir sorun varsa üstünü örtmeyin. Tersine; kanatıncaya kadar kaşıyın. Detaylarını iyice ortaya çıkarın. İyice görünür hale getirin. Sorun fark edilsin ki çözümü zorunlu hale gelsin.” Kronik hastalıklar, yani medeniyet hastalıklarına yaklaşımda da bu tavra ihtiyacımız var. Bilelim ki önümüzdeki dönemde konumuz akut hastalıklardan ziyade kronik sağlık sorunları olacak. Bu sorunların –yukarıda da belirttiğim gibi- tamamı hayat tarzımızla yani seçimlerimizle birebir ilişkili. Hayat tarzımızı yeniden düzenlemeden, seçimlerimizi iyileştirmeden onları ne önleyebilir, ne de etkili tedaviler bulabiliriz. Özellikle beslenmemiz ve aktivite eksikliğimizdeki değişimler o kadar hızlı gelişti ki; genlerimizin, metabolik yapılanmalarımızın neticede bedenlerimizin o değişimlere ayak uydurması mümkün değil, zarar görmemesi imkânsız. Kısacası medeniyet hastalıklarının çözümü yaşam tarzımızı iyileştirmekten geçiyor.
İYİ BİLGİ
DOĞAL GÜZELLİK ENSTİTÜMÜZ: BİOTİN
BIOTIN vitamin H olarak da bilinir- önemi yeterince bilinmeyen bir vitamin. Yanlış beslenme, mesela bir bardak içki, orta boy bir kurabiye, iki çay kaşığı şeker (ve bir-iki kapsül antibiyotik) bile biotinle ilgili biyolojik dengemizi altüst etmeye yeterli. Çünkü biotin ihtiyacımızı öncelikle bağırsaklarda üretilen doğal kaynakla karşılıyoruz. Yanlış beslenme, alkol, antibiyotiklerle o kaynağı altüst edince de “biotin fakiri” bireylere dönüşüyoruz. Oysa o vücudun güzellik enstitüsü. Sağlam ve güçlü saçlar, tırnaklar, parlak, ipeksi, kırışıksız ve yumuşak ciltler için ona çok ihtiyacımız var. Biotinin sinir sistemi fonksiyonları ve uyku için de vazgeçilmez olduğunu biliyoruz. Zaten bu nedenle de eksikliğinde daha bitkin, daha sinirli ve depresif birileri haline gelebiliyoruz. Kısacası biotini de bir kenara not etmenizde fayda var.
İYİ BİLGİ 2
MAGNEZYUM: SADECE KRAMPLAR İÇİN DEĞİL!
MAGNEZYUM kıymeti yeni yeni fark edilen, ilginç ve mühim bir mineral. Hepimiz “kalsiyum” denince hemen ayağa kalkarız ama sıra magnezyuma gelince değil ayağa kalkmak koşmak zorundayız. Çünkü en az 300 enzimin fonksiyonunu icra edebilmesi için ona ihtiyacı var. Kasların, kemiklerin güçlü kalabilmesi, metabolik faaliyetlerin aksamadan sürüp gitmesi, uykunun derinleşmesi, depresyonun engellenmesi detoks sistemlerinin tıkır tıkır işlemesi ve daha pek çok şey için de magnezyum olmazsa olmaz bir doğal mucize. Tıpkı biotin gibi magnezyumu da bir kenara not edin derim.
KESİP SAKLAYIN
MEDENİYET HASTALIKLARININ LİSTESİ
- Şeker hastalığı
- Hipertansiyon
- Kalp damar hastalıkları ve felçler
- Alerjiler
- Bağışıklık bozukluğu ve romatizmal sorunlar
- Alzheimer ve diğer bunama nedenleri
- Kanserler
- Osteoporoz (kemik kırılganlığı artışı)
- Uyku problemleri, özellikle horlama ve uyku apnesi
- Depresyon
Not: Bunların hepsi eskiden de vardı ama sıklıkları son elli yılda süratle arttı. Bunda eskisinden daha “uzun yaşamamızın” payı olsa da esas neden yukarıda özetlediğim “10 medeni yaşam sorunu”dur.
Paylaş