Fibrokist deyip geçmeyin

30 yaşı deviren her üç kadından birini bekleyen bir sağlık sorunu var: Fibrokistik meme hastalığı. Eskiden kanser riski taşımadığı sanılan bu kistlerin potansiyel olarak tümöre dönüşebilme eğiliminde oldukları artık biliniyor.

Haberin Devamı

Otuz yaşı deviren her üç kadından birini bekleyen can sıkıcı bir sağlık sorunu var: “Fibrokistik Meme Hastalığı!” Önem verilmesi, dikkat edilmesi gereken bir sorun bu. Önemli çünkü, çoğu zaman meme kanseri zannedilerek gereksiz korkulara, endişelere, telaşlara sebep oluyor.
Önemli çünkü, eskiden kanser riski taşımadığı sanılan bu kistlerin potansiyel olarak tümöre dönüşebilme eğiliminde oldukları biliniyor. Bu nedenle de dikkatle araştırılıp izlenmeleri gerekiyor. Özetle, yeni teşhis edilen her fibrokisti ciddiye almak lazım. Fibrokistler mevcut bir meme kanserinin üstünü örtebiliyor, arka planda yatan bir kanseri gizleyebiliyor, yani kanseri maskelebiliyor.
İşte bu nedenle her ay yaptığınız kişisel meme incelemelerinizde -elle yaptığınız meme taramalarında- herhangi bir şüpheyle (memede farklı bir kitle ya da sertlikle) karşılaştığınız ya da doktorunuz fibrokist olmasından kuşkulandığı bir yapının varlığını tespit ettiğinde, aksi ispat edilene kadar, o yapının bir meme tümörüyle ilişkili olup olmadığını araştırmak önemli bir tedbirdir.
Fibrokistik Meme Hastalığı olduğu düşünülen hanımlara, tanıyı kesinleştirene kadar ultrasonografi (gerekiyorsa) mamografi ve MR gibi incelemeler yapılmalı, lazımsa eğer, biyopsi ile doku ve sıvı örnekleri patolojik olarak da incelenmelidir.

BESLENME ETKİLİ BİR FAKTÖR

Fibrokistik meme hastalığının nedeni henüz bilinmiyor. Genetik, metabolik ve hormonal faktörlerin rolü olabileceği söyleniyor. Aşırı şekerli, unlu beslenmek, fastfood yiyeceklere ağırlık vermek, gazlı, kolalı içecekler, meşrubatlar, meyve suyu konsantreleri, hormonlu gıdalar, aşırı yağlı besinler, (özellikle katı yağlardan ve trans yağlardan zengin yiyecekler), hormonal dengesizlik durumları hastalığa davetiye çıkarabiliyor.
Sağlıklı beslenen, kilo almayan, sağlıklı bir kiloda kalmayı başaran -fazla kilolularda özellikle insülin direnci olan göbekli hanımlarda fibrokistik hastalığa daha çok rastlanıyor-, sebze, bakliyat ağırlıklı beslenip antioksidanlardan daha çok faydalananlarda hastalığa yakalanma ihtimali azalıyor.

SONUÇ...

Her kadının, Fibrokistik Meme Hastalığı konusunda bilgilenmesinde fayda var. Özellikle göğüslerinde büyüme hisseden, periyot günlerinde göğüslerinin ağrıdığından, şiştiğinden yakınan hanımların daha da dikkatli olması, ailesinde meme kanseri riski bulunanların ise böyle bir ihtimali ciddiye alması gerekiyor. Böyle bir sorunla karşılaştığınız ya da ondan kuşkulandığınızda, meme hastalıkları konusunda uzmanlaşmış bir merkez ya da meme cerrahından yardım almanızı öneririm.

Alkalen yaşam daha mı sağlıklı

Haberin Devamı

Beden sırlarımızdan biri de mükemmel işleyen, kolay kolay da bozulmayan “asit-baz dengesi”dir. Birbirinden farklı pek çok sistem mükemmel bir işbirliği halinde asit-baz dengemizi korumaya ve asitleşmeye eğilimli olan bu dengeyi en uygun değerde tutmaya çalışır. Ama ne var ki bazen hastalıklar -örneğin böbrek yetmezliği gibi durumlar- bazen de beslenme ve benzer seçimlerdeki hatalar bu dengeyi bozabiliyor. Denge bozulduğunda da başta bağışıklık sistemi olmak üzere pek çok sistem eskisi kadar verimli çalışmıyor, sık sık tekrarlayan enfeksiyonlardan kemik yoğunluğu azalmasına kadar pek çok sorun birbiri ardına kendini göstermeye başlıyor.
Biyologlar vücudumuzdaki asit ve bazik maddeler arasındaki bu dengeye “pH dengesi” diyorlar ve bu dengenin özellikle modern yaşamın dayattığı yeni beslenme modelleri nedeniyle asitleşmeye doğru yöneldiği konusunda bıkıp usanmadan bizi uyarıyorlar. Özellikle, şekerli, unlu gıdaların çoğaltılması sık ve kontrolsüz yenmesi, meşrubatla, kolalı içecekler -bilhassa gazlı, şekerli içecekler- ve aşırı protein tüketimi -et- bu konuda en çok suçlanan besinler.
Tersine bol sebze, meyve yediğini, bakliyattan zengin beslendiğinizde denge “alkali” tarafa kayıyor ve sağlığınız daha bir güvence altına giriyor. Kısacası “alkalen bir hayat” daha sağlıklı gibi görünüyor.

Haberin Devamı

El uyuşmaları tekrarlıyorsa...

Herkesin zaman zaman sinir sıkışmasına bağlı el-kol uyuşmaları olabilir. Bu uyuşmalar sık tekrarlıyor ya da uzun sürüyorsa ciddiye almanızda fayda var. Çünkü, sinir sıkışmalarında (boyun fıtığı), sinir uçlarının herhangi bir noktada sıkışıp kalmaları durumlarında (karpal tünel sendromu) ciddi, can sıkıcı ağrıların da eşlik ettiği şikayete maalesef çok rastlanıyor.
Özellikle “karpal tünel sendromu” diye adlandırdığımız el bileğindeki daracık bir tünelden geçen sinirin o tünelde sıkışıp kaldığı durumlarda, hastalar çoğu zaman gece uykudan uyandıran el ve parmak uyuşmalarından yakınıyor.
Tipik durumlarda hastalar gece birdenbire ellerindeki uyuşmayla uyanıyor, uyuşmayı azaltmak için ellerini hareket ettirip silkelemeye çalışıyor.
Ağrı bazen dirseğe doğru yayılabiliyor. En çok dikkati çekense, uyuşukluk ve iğne batması şikâyetlerin, başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağının yarısını kaplaması oluyor.
Eğer böyle bir sorunla karşılaşırsanız çözüm için bir ortopedi veya nöroloji uzmanıyla görüşmelisiniz. Kesin teşhis için bazı testler gerekebilir.
El sinirinin karpal tünelde sıkışmasına şeker hastalarında, gut hastalarında, el bileğinde kırık geçirenlerde, bilgisayar kullananlarda daha sık rastlandığı da biliniyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları