Paylaş
Kısacası fırın, pastane ürünü beyaz un bombalarını ve vıcık vıcık şeker kaynayan tatlıları hepimiz çok seviyoruz. Ne var ki ardı ardına yayımlanan bilimsel bulgular her iki besinin de sağlığımız için son derece ciddi tehditler oluşturduğunu gösteriyor.
Bu nedenle “Şeker mi, un mu daha zararlı?” sorusuna yanıt aramaktan vazgeçip ikisinden de uzak durmamızda fayda var.
Dahası bu işe çocukluk çağlarında başlamak, ölene kadar da sürdürmek zorundayız. Peki süreci bugünden başlatırsak, ikisinden birden değil de önce birinden vazgeçmeye karar verirsek önceliği hangisine verelim?
Hangisi daha zararlı? Ekmek mi, şeker mi? Soru güzel ama yanıt pek iç açıcı değil. Toz şekerin de, beyaz ekmeğin de kan şekerini yükseltme ve insülin patlamalarına yol açma potansiyelleri, yani bilimsel adıyla glisemik indeksleri aşağı yukarı aynı.
Tavsiyem şu: Ekmek mi, şeker mi sorusuna yanıt aramak yerine bu ikiliyi mümkün olduğu kadar az yiyip içmenin bir yolunu bulmaya çalışın. Bunlardan gelen zararları azaltmak istiyorsanız da “her gün düzenli yürüyüş yapma” yani “egzersiz alışkanlığı” kuralını devreden asla çıkarmayın.
İYİ BİLGİ
DAHA GÜÇLÜ DİZLER İÇİN EGZERSİZ TAVSİYELERİ
- Sırtınızı duvara verip ayakta durun.
- Dizleriniz hafif kırık dursun ve ayaklarınızın ucu karşıya baksın.
- Dizleriniz 90 derecelik bir açıda olana dek yavaş yavaş aşağıya doğru kayın.
- Bu pozisyonda 25-30 saniye durun.
- Tekrar ayağa kalkıp hareketi tekrarlayın.
- İlerledikçe 30 saniyeli süreyi 1 dakikaya kadar uzatın.
NOT: Bu egzersize günde 2-3 tekrarla başlayın. Zaman içinde 10-12 tekrara kadar ulaşmaya çalışın.
OKUR SORUSU
PİLATES Mİ YOGA MI DAHA FAYDALI
Pilates de yoga da son yılların sevilen ve hayranlarının sayısını hızla büyüten iki faydalı egzersiz çeşidi. İkisini de beğeniyorum. İkisi için de tavsiye edici yazılar yazdım. Tavsiyeme gelince: Bedensel ve ruhsal egzersizleri aynı anda yapmak istiyorsanız yogayı tercih edin. Hedefiniz daha fit, daha bir “sırım gibi görünmek” ise pilatese yönelin. Vaktiniz ve aklınız (!) varsa ikisini de birlikte yürütün. Ama bir şartla! Yürümeyi ihmal etmeden!
HANGİSİ ÖNEMLİ
TRİGLİSERİD Mİ, İNSÜLİN Mİ
Kanınızdaki trigliserid mi, yoksa insülin artışı mı sağlığınız için daha büyük bir tehdit? Bir başka deyişle “hipertrigliseridemi” mi yoksa “hiperinsülinemi” mi daha önemli? Bana göre ikisi de zararlı. Yani burada da tam bir “al birini, vur ötekine” durumu var. Ayrıca bu ikisi arasında zararlı olma potansiyeli yönünden ciddi bir işbirliğinin olduğu da kesin. Bu ikilinin birbirinin “davetçisi” olduğundan da hiç şüpheniz olmasın.
Hiperinsülinemisi (açlık insülinin 8’den yüksek olması, tokluk insülinin 40’ı aşması) olan ve bu nedenle “insülin direnci”ne paçasını kaptıranların, bir süre sonra trigliserid yüksekliği problemi yaşadıklarını biliyoruz. Trigliseridi 200’den yüksek olanların önemli bir bölümünün de gizli ya da açık bir insülin direnci sorunu yaşadığını basit bir testle gösterebiliyoruz.
Özeti şudur: Bozulan ayarlarımız ikili gibidir ve ikisi de birbirinden daha fazla tehlike işareti olarak bilinmelidir.
YAZ SORUSU
HER GÜN İKİ LİTRE SU İÇMEK ZORUNDA MIYIZ
Yaşınız ne olursa olsun, bedeninizin yarıdan fazlasını su ve diğer sıvı yapıları oluşturuyor. Diğer taraftan sadece nefes alıp vermekle ya da dış ortam ısısına uymakla bile farkına varmadan sıvı kaybediyoruz.
Dolayısıyla bedenimize düzenli olarak su veya sıvı takviyesi yapmamız şart. Dikkat ederseniz “su takviyesi” demedim, “sıvı takviyesi” tavsiye ettim. “Günde iki litre su içme” şeklindeki tavsiye hep “sadece su içmek” şeklinde anlaşılıyor ama gerçekte durum farklı.
Bedenimize çayla, çorbayla, meyvelerle, sulu yemeklerle giren sıvılar da su ile aynı işi görüyor. Bu listeye meyve çaylarını da –hatta siyah ve yeşil çayı da- dâhil etmek lazım.
Keza eğer ayran içiyorsanız onu da listeye dâhil edebilirsiniz. Özeti şu: Sağlıklı bir yetişkinin günde 7-8 bardak kadar suyu ya da sıvıyı bedenine kazandırması lazım. Bunun bir bölümünü “kaliteli su” içerek karşılaması tabii ki daha doğru olanı.
Kaliteli su kavramının içinde daha fazla mineral, özellikle kalsiyum ve magnezyum içeren, dolayısıyla alkali gücü takviye eden sular olduğunun da altını çizelim.
OKUR SORUSU
GÜNDE NE KADAR DEMİRE İHTİYACIMIZ VAR
Demir bedenimizin temel elementlerinden biri. Olmazsa olmazı, vazgeçilmezi. Besinlerle vücudumuza düzenli olarak demir kazandırmamız hepimiz için özellikle âdet gören kadınlarımız, anne adayları ve emziren kadınlar için vazgeçilmez bir görev. Minimum günlük demir ihtiyacı erkekler için 1 mg, kadınlar için 1.5-2 mg civarında. Bu rakam hamilelik ve emzirme dönemindeki hanımlarda üçe, dörde katlanıyor. Besinlerle demir kazanmanın en kolay yolu kırmızı ete, dalak, karaciğer gibi iç organ ürünleriyle yumurtaya ağırlık vermekten geçiyor. Tabii ki bitkisel kaynaklı demirleri de ihmal etmemek şart. Pazı, karalahana, pancar, kuru fasulye, mercimek, ıspanak, avokado, börülce, kuru erik, kuru üzüm, hurma demir zengini sebze ve meyveler.
Doğru olanı bitkisel ve hayvansal demir zengini besinleri birlikte kazanmak: Mesela kıymalı, etli kuru fasulye, nohut veya mercimek.
Hemen uyaralım: “Madem ihtiyacım var, demir destekleri yutmam iyi olur” diye de düşünmeyin. Çünkü demirin vücutta fazlaca birikmesi karaciğer ve pankreas hastalanmasına yol açabiliyor.
DEĞERLİ OKURLARIM... Yurtdışı seyahati nedeni ile yeni haftaya önceki yazılarımdan bazı hatırlatmalarla ‘merhaba...’ demek zorunda kaldığım için affınıza sığınıyorum... Çook uzaklardan selam, saygı ve sevgi ile...
Paylaş