Paylaş
Yüzlerce “diyet formülü” var ama bunların hiçbiri kalıcı bir zayıflama sağlayamıyor. Peki, o zaman ne yapmalı? Madem ki “verilen kilolar fazlasıyla geri dönüyor”, diyet yapmaktan vaz mı geçmeli? Tabiî ki hayır!
Eğer fazla kilolardan kurtulmak istiyorsanız, sağlığınıza zarar vermeyecek kadar bir kalori kısıtlamasını mutlaka yapmalısınız. Bunu başarmak da yiyip içtiklerinizi azaltmaktan, yüksek kalorili yiyecekleri sofralarınızdan uzak tutmaktan geçiyor.
KALICI BAşARI ıÇıN
Ama kalıcı bir başarı düşünüyorsanız yalnızca diyete değil, beslenmenizi doğru planlamayı öğrenmeye de odaklanın. Neyi, neden, nasıl, ne zaman, nerede, ne miktarda, hatta hangi duygusal nedenlerle yediğinize kafa yorun.
Hangi yiyecek ve içecekleri çok sık ve fazla tüketiyorsunuz, bunlardan hangileri kalori bombası etkisi yapıyor, anlamaya çalışın. Daha da önemlisi, kilo yönetiminin “uzun dönemli bir sağlık taahhüdü” olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Bana sorarsanız, kısa dönemli çözümlere itibar etmeyin, inanmayın. Bu çözümler çok ciddi kalori kısıtlamaları öneriyor, sizi neredeyse “irade testinden” geçiriyorsa yanına bile yaklaşmayın!
Kilo sorunu için çözüm arayan yüzlerce insanla tanıştım. Çok sayıda beslenme uzmanının çalıştığı bir kliniğin yöneticisiyim. Benim kişisel gözlemim ve beslenme uzmanı arkadaşlarımdan aldığım bilgi şu:
“Diyet” sözcüğü çoğu kimsede “kalıcılık” çağrıştırmıyor. Herkes diyet yapmayı “geçici”, belli bir süre uyulması gereken bir “yoksunluk” ya da irade sınavı, hatta “başa gelen çekilir” türünden bir iş sayıyor.
DıYETLER NEDEN BAşARISIZ
Diyete başlamak hemen herkeste -az veya çok- “mahrum kalma duygusu” uyandırıyor. “Madem ki diyete başlıyorum, bu onu bir gün bırakacağım anlamına da geliyor” diyor insanlar.
Ben “kilo sorunum var, kurtulmak istiyorum” diyenlere yanlışı ya da sorunu belirleyip çözmelerini, doğru beslenme ve aktiviteye odaklanmalarını öneriyorum. Diyetlerin yalnızca belirli bir süre işe yaradığına ben de inanıyorum.
Bu tabiî ki “diyet yapmayın” anlamına gelmiyor ama diyetler tek başına sorunu çözemiyor. Bu nedenle “doğru bir başlangıç yapmak” çok ama çok önemli...
10 EMıR
Özellikle hayatında ilk kez kilo verme yolculuğuna çıkacak olanlara şu hataları yapmamalarını öneririm:
1Hazır değilseniz, başlamayın. Ruhsal, bedensel, hatta “zaman ve iş planlarınız” bakımından hazırsanız başlamalısınız.
2Kilo verme ve diyet yapmanın belli bir süreyi kapsadığı doğrudur ama program sonrasının kalıcı yaşam tarzı alışkanlıkları ve doğru beslenme prensiplerini de zorunlu kıldığını aklınızdan çıkarmayın.
3Fotokopi diyet planlarını elinize alıp bunlara uyarak fazla kilolarınızdan ebediyen kurtulacağınızı düşünmeyin. Diyet planları kişiye özeldir, unutmayın.
4Kilo probleminizin arkasında gizlenmiş bir sağlık probleminizin olup olmadığını araştırmadan yola çıkmayın. ınsülin direnci, hipotiroidi ilk araştırılacak konulardır.
5Sorunun yalnızca diyetle çözülemeyeceğini, mutlaka kalıcı aktivite alışkanlıkları (egzersiz) gerektiğini de bir kenara not edin.
6Mutlaka kişisel bir destek ağı oluşturmaya çalışın. Evinizde, işyerinizde sizi destekleyen değişim programını birlikte uygulayacağınız insanlar arayın.
7“Diyet” anlayışından en kısa zamanda kurtularak “doğru beslenme ve aktif bir hayat sürme” sürecine girin.
8şok diyetlerden uzak durun.
9Sağlıklı alışveriş yapıp doğru yemek pişirme yöntemlerini öğrenmeye çalışın.
10Alkolden uzak durun. Diyet yapan birinin alkol kullanması yanlıştır.
Plasenta akreta nedir
Bebeğin eşinin (plasenta) rahim duvarına çok sıkı yapışması akreta, duvarın içine girmesi inkreta ve rahimi delip diğer organlara geçmesine de perkreta denir.
Akreta, nispeten kolay tedavi edilirken diğerleri doğumun bitiminde rahim alınması operasyonuna kadar götürebilir. şükür ki bu durum çok nadirdir.
Böyle plasentası olan gebeler, son aylarda kanama geçirebilir veya erken doğuma girebilirler. Eğer bu durum ultrasonla önceden tespit edilmemişse, doğum ve cerrahi girişim planı yapılabilir.
Kolesterol yüksekliği neden önemli
Özellikle kalp-damar hastalıkları alanında yapılan çalışmalar, toplam kolesterolünüz 200’den, LDL kolesterolünüz 130’dan daha az, HDL kolesterolünüz 40’tan daha yüksekse ve total kolesterol/HDL kolesterol oranınız 5’in altındaysa daha uzun ve sağlıklı bir hayat sürme ihtimalinizin yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu doğru bir bilgi ama kolesterol zannettiğiniz gibi bize düşman bir molekül filan değil. Aksine o kadar önemli ki o olmasaydı yaşayamazdık, neslimizi sürdürmemiz bile imkânsız hale gelirdi.
Çünkü bu yaşamsal molekül, hücre duvarlarının oluşumundan hormonların üretimine, damar bütünlüğünün korunmasından kanser ve bağışıklık sorunlarının önlenmesine kadar birçok alanda olağanüstü görevler üstleniyor. Bütün sorun, burada da makul noktaların zorlanmasından kaynaklanıyor.
Çok yüksek kolesterol değerlerinin ve bozuk bir kolesterol dengesinin damar sağlığını tehdit ettiği ama çok düşük kolesterol değerlerine sahip olmanın da başta kanser olmak üzere bazı sağlık sorunlarını tetiklediğini biliyoruz.
Paylaş