Dikkat! Asit yükümüz artıyor

Yeni hayatın beslenme planında daha fazla asit yükü var. Sorunu doğru ve doğal beslenme prensiplerine geri dönerek çözmemiz lazım.

Haberin Devamı

Eskisinden daha çok işlenmiş karbonhidrat (yani şeker ve un) ile trans yağ yüklü besin, daha fazla protein tüketiyoruz. Sağlıklı sebzeler, meyveleri ve bakliyatı ise pas geçiyoruz.
Kısacası yeni hayatın beslenme planında daha fazla asit yükü var. Bu öncelikle daha az potasyum, kalsiyum, magnezyum, daha fazla fosfor, kükürt kazanmamızla bağlantılı.
Ayrıca biz proteinli besinlere (ete, süte) yüklendikçe bu yük daha da ağırlaşıp yönetilemez noktalara varıyor.
Neticede de “gizli” ya da “subklinik asidoza” bağlı sorunlar başlıyor.
Böbrek taşlarıyla insülin direnci, metabolik sendrom ve şeker hastalığıyla kemik erimesi, hipertansiyon ya da kanserlerle daha sık karşılaşmamızın bir nedeni de bu gizli asit yükümüz olmalı.
Ama bu yükü “alkali diyetler” gibi popüler söylemlerle sulandırmak veya İngiliz tuzu gibi dandik çözümlerle çözmeye kalkışmak çok yanlış.
Sorunu doğru ve doğal beslenme prensiplerine yeniden geri dönerek çözmemiz lazım.
Bunun yolu da hangi besinlerin daha çok asit yüklediğini, hangi besinlerin alkali yanımızı güçlendirdiğini öğrenmekten geçiyor.Dikkat Asit yükümüz artıyor

 

Haberin Devamı

KISA BİLGİ

Sistein hangi besinlerde var?

Sistein en önemli aminoasitlerden biri. Temel antioksidan gücümüz glutationunun üç yapıtaşından biri olduğu için de çok önemli.
Doğal gıdalarla da kazanılabiliyor.
Sistein zengini gıdaların en başında da protein zengini besinler (yumurta, süt ürünleri, beyaz ve kırmızı et) ve soğan, sarımsak, karnabahar, lahana gibi kükürt zengini gıdalar geliyor.

HATIRLATMA

Kaslarınızın kıymetini bilin

Beden ağırlığımızın önemli bir kısmını kaslarımız oluşturuyor. Bedensel enerjimizi üretmekle görevli mitokondrilerimizin en bol bulunduğu dokuların başında da kaslarımız geliyor. 
Ne büyük şanssızlıktır ki genetik talimatnamemiz gereği eğer ilave bir çaba göstermezsek 30’lu yaşlar sonrasında kas kütlemiz her yıl ortalama yüzde 1-2 azalıyor. Azalma 60’lı yaşlar sonrasında daha da hızlanıyor, yüzde 3-4’ü bulabiliyor.
Kısacası yaşlanmak sadece kemik kaybı (osteoporoz) ile eşdeğer bir yıpranma süreci değil. Biraz da kas kaybı (sarkopeni) anlamına geliyor.
Kaslarımız azaldıkça da enerji seviyemiz düşüyor, yorgun, halsiz, bitkin kalıyoruz.
Yaşlılık yorgunluğunun, halsizliğinin, uyuklamalarının önemli bir nedeni de bu zaten.
Yaşlılığa bağlı denge bozukluklarının, düşmelerin de arkasında yine aynı problem yani sarkopeni var.
Kısacası 30’lu yaşlar sonrasında hepimizin kas dokumuzu koruyacak, hatta bize yeni kas dokusu kazandıracak bir aktivite planı yapması lazım.
Kas dokusunu korumanın yolu aerobik egzersizlerden, artırmanın yoluysa direnç ve dayanıklılık çalışmalarından geçiyor.

 

Haberin Devamı

Dikkat Asit yükümüz artıyor

BİR RİCA

Yaşlılığa hafifleyerek girin

Aslında yaşlılığa bile değil orta yaş virajına da mümkün olduğunca hafifleyerek girmekte fayda var. Çünkü bedende biriken fazla yağlar özellikle orta ve ileri yaşlarda metabolizmada da, mekanik yapılarda da ciddi hasarlara yol açıyor.

Özellikle bedenin yapımdan çok yıkım ile uğraştığı yaşlılık döneminde kilo fazlalığına bağlı eklem, kıkırdak, kas, tendon problemleriyle uğraşmak iyice zorlaşıyor.
Kısacası yaşlılığa olabildiğince hafifleyerek girmemiz lazım.

 

Dikkat Asit yükümüz artıyor

DİKKAT

Her gün bir kan sulandırıcı yutmak doğru mu?

Yeni bir çalışma, “40’ından sonra herkes günde bir adet asetil salisilik asit almalı” önerisini tartışmaya açtı. Biliyorsunuz yaşlıların çoğu kalp krizi ve felç risklerini azaltabilmek için günde 75-100 mg salisilik asit yutuyor.

Haberin Devamı

Oxford Üniversitesi’nde yapılan çalışma ise her gün alınan bu kan sulandırıcının ölümcül kanamalarla karşılaşma ihtimalini artırdığını gösteriyor. Risk 70’li yaşlardan sonra daha da belirginleşiyor.
Kısacası her gün 75-100 mg düzenli bir salisilik asit tableti yutma konusu biraz karışık. Faydası var diyenler kadar riski yüksek diyenler de var.Dikkat Asit yükümüz artıyor

N-Asetil Sistein ne işe yarıyor?

Sadece siz hastaların değil, biz doktorların da N-Asetil Sistein hakkında yeterince bilgi sahibi olduğumuzu söylememiz biraz zor.
Zor, çünkü biz doktorların bile önemli bir bölümü bu maddeyi sadece “solunum yolu hastalıklarında kullanılan ilaçlar kadar etkili ve önemli doğal bir destek” olarak tanıyoruz.
Oysa onun daha pek çok marifeti var. Üstelik bu marifetlerinin tamamına yakınını antioksidanların ustası, patronu, anası glutation üzerinden yapıyor.
Mesela mı? Eğer cıva, arsenik veya kurşun gibi bir ağır metal toksikasyonu söz konusu ise o yükten kurtulmak için N-Asetil Sistein’e ihtiyacınız var.
Eğer parasetamol zehirlenmesi söz konusu ise yine süreci onunla tedavi etmek zorundasınız. Sigaranın oluşturduğu serbest radikal hasarını biraz olsun giderebilmek için de yine N-Asetil Sistein’i devreye sokmak mümkün.
Bazı araştırmalarda bu bileşenin antikanser yeteneğinin olduğu da gösterilmiş.
Yine farklı merkezlerde yapılan çalışmalarda N-Asetil Sistein’in bağışıklık ve bellek desteği olarak da kullanılabileceği anlaşılıyor.
Sistein bağışıklık savaşçısı t hücrelerinin sayısını artırıyor ve bağışıklık hücrelerinin zararlı mikropları öldürme becerilerini destekliyor. Kısacası N-Asetil Sistein’in düşündüğümüzden çok daha fazla marifeti var.
İlaç firmalarının yeni yapay moleküller araştırmada gösterdikleri gayreti biraz da N-Asetil Sistein konusunda göstermelerinin zamanı hâlâ gelmedi mi? 

 

Haberin Devamı

Dikkat Asit yükümüz artıyor

Yazarın Tüm Yazıları