Paylaş
Eğer durup dururken açlık krizleri yaşıyor, yiyeceklere içeceklere saldırıyorsanız ya da tam tersine iştahınız kapanmış, canınız hiçbir şey yemek istemiyorsa; gaz, şişkinlik, kabızlık gibi sorunlar yaşıyorsanız; ağzınızda sık sık yaralar, aftlar çıkıyor ve dudak kenarlarınız çatlıyorsa, sindirim sisteminiz detoksa ihtiyaç duyduğunu anlatmaya çalışıyor demektir.
Çok sık enfeksiyona yakalanıyorsanız, soğuk algınlıklarının biri bitip diğeri başlıyorsa; sık sık sinüzit ve bronşit oluyorsanız; zaman zaman kendinizi halsiz, yorgun hissediyorsanız; nedensiz terlemelerden yakınıyor ve lenf bezlerinizde şişlikler oluyorsa bağışıklık sisteminize kulak verin. “Ben çok yoruldum” diyerek sizi uyarmaya çalışıyor.
Uykularınız bölünüyor, sabah yorgun uyanıyor ve gün içinde uyukluyorsanız; odaklanmakta zorlanıyor, kendinizi keyifsiz, tatsız, isteksiz hissediyorsanız detoks zamanınız gelmiş demektir.
Unutmayın; hasta olmakla sağlıklı olmak arasında gri bir alan vardır. Bu gri alanı iyi değerlendiremez ve müdahale etmezseniz, bir süre sonra hastalık bölgesine adım atarsınız.
Bu nedenle, vücudunuzun detoks ihtiyacını, uyarı işaretlerini görmezden gelmeyin.
Ben her ayın üç gününü detoksa ayırmaya çalışırım. Her yıl iki haftalık bir tatil yaparım ve bu tatilin mümkünse bir haftasını yoksa en az 3 gününü detoks yaparak geçiririm.
Detaylar için buyurun...
Az çoktur!
Detoksun değişmez prensiplerinden biri mümkün olduğunca az yemektir. Bu süre boyunca bol bol sebze ve meyve tüketmelisiniz. Sebze ve meyveler mümkünse organik tarımla yetiştirilmiş olsun ve bunları çiğ olarak tüketin.
Detoksun temel kuralları gözünüzü korkutuyor ve “Ben ekmeksiz, makarnasız duramam. Olsa olsa iki-üç gün detoks yapabilirim” diyorsanız, kısa süreli bir kür yapın. Ama temel prensiplere mutlaka uyun.
Detoks, çabuk harekete geçen bir sistem değildir. Esas amaç; vücudun sindirimle ve doğal olarak yeni toksinlerle boğuşmasını önlemek ve tüm gücünü, enerjisini, vitamin, antioksidan ve enzimlerini kendini onarmak için kullanmasını sağlamaktır.
Reçetelere hayır limona evet!
Sıkı sıkı uymanız gereken detoks formüllerine ve reçetelere ihtiyacınız yok. Sistemin nasıl işlediğini, neyi nasıl yemeniz gerektiğini öğrendiğinizde kendi reçetenizi kendiniz oluşturabilirsiniz.
Bilmeniz gereken ilk şey, detoks dendiğinde ortaya çıkan manzaranın sebze ve meyvelerle dolu olması gerektiğidir. Tabii onlardan akıllıca faydalanmayı da öğrenmeniz lazım. Bir detoks kürünün olmazsa olmazlarından biri limondur. Dünyada limon kadar vücudu alkalize eden başka bir besin yok. Sebzelerinize, çorbalarınıza, hatta meyvelerin üzerine bile limon sıkın. En önemlisi, uyanır uyanmaz bir bardak ılık suyun içine taze limon sıkıp için.
Normal hayatımızda da vücudu vitaminle yüklemenin yolu limondan geçiyor. Limon gibi turunçgiller familyasından olan portakal ve greyfurdun da asidik oldukları düşünülür, hâlbuki her ikisi de vücudu alkalize ederler. Detoksta greyfurt da yenebilir. Özellikle kırmızı renkteki kan greyfurdu likopenden yana zengindir ve karaciğer temizliği konusunda çok başarılıdır.
Önemli olan yemedikleriniz
Detoks dendiğinde herkesin aklına “Ne yemeliyim?” sorusu geliyor. Hâlbuki uzmanlar detoksta en önemli prensibin ne yemeyeceğinizi öğrenmek olduğunu söylüyor. Detoksun amacı belli bir süre için vücuda minimum toksin girmesini sağlamaktır. Böylece vücut yeni toksinlerle uğraşmak yerine, birikmiş olan toksinleri atmaya konsantre olur.
Detoks yaparken kaçınmanız gereken yiyeceklerin başında hayvansal gıdalar geliyor. Nişastalı yiyecekler, kurabiye, kek, poğaça ve börekler de detoks kürünün yasaklılarından. Bu dönem, beyaz ekmeği de hayatınızdan çıkarın. Bu gıdaların hepsi asidik özelliğe sahiptir ve sindirim enzimlerini meşgul ederler.
Toksin savar meyveler
Elma, detoks kürlerinin klasiklerindendir. Temiz ve güvenli bir elma bulursanız kabuğuyla, hatta çekirdeğiyle yiyin. Armut da güçlü detoks etkisiyle bilinir. Hem vücudu alkalize eder, hem de tok tutar.
En değerli detoks meyvelerinden biri kividir. Her detoks küründe mutlaka yer alması gerekir.
Benim en favori meyvelerimden biri de çilektir. Kalorisi, şeker içeriği ve dolayısıyla glisemik indeksi düşük olan bu besleyici ve bol vitaminli meyve her zaman hayatınızda bulunsun. Çekirdekli siyah üzümü de listenize ekleyin.
Kırmızı greyfurt, etkili bir detoks meyvesidir. Kendi asidik olmasına rağmen vücudu bazik yapar.
Sırada bir mucize var: Nar...
Bu meyvenin içinde bulunan iki madde, dünyanın en güçlü antioksidanları arasında. Nardan kesinlikle daha çok faydalanmamız lazım.
Meyve ne zaman yenmeli
Dikkat etmeniz gereken en önemli şey, meyveleri ara öğün olarak ya da yemeklerden en az yarım saat önce tüketmektir. Bunun nedeni, mide doluyken yenen meyvelerin fermente olmaları, yani asit ve gaz üretmeleri.
Sadece detoks yaparken değil, normal hayatınızda da uygulamanızı öneriyorum. Meyveleri her zaman ve özellikle detoks yaparken tek başına yemeye çalışın. Sebze, et, süt ve yoğurtla karıştırmayın.
Meyveler, tek başına tüketildiklerinde daha bazik davranıyorlar. Önceden bir şeyler yiyip üstüne meyve yerseniz, midenizde kalan meyve parçaları fermantasyona uğrayarak asit ve gaz üretiyor, fayda yerine zarar veriyor.
En etkili detoks sebzeleri
Detoks kürünün baş tacı sebzelerdir. Bu kürün olmazsa olmaz sebzelerinden biri havuçtur. Dilerseniz suyunu için, dilerseniz püre haline getirip yiyin. Havuç suyunu pancar ve kereviz köküyle karıştırarak mükemmel bir detoks kokteyli hazırlayabilirsiniz.
Sebzeleri genellikle blender’dan geçirmenizi ya da sularını içmenizi öneriyorum. Bunun nedeni, sebzelerde çok fazla selüloz bulunması ve selülozun hazmı güçleştirmesidir. Bütün olarak yendiklerinde, bütün sindirim enzimleri onları sindirmek için tam faaliyet çalışmak zorunda kalır.
Buğulama yapmanızı da öneririm. Sebzeleri doğrayın, üstlerini kapatacak kadar su ekleyin, kısık ateşte pişirin. Lezzet için zencefil, sarımsak ve maydanoz da ekleyebilirsiniz.
Söz açılmışken, yeşil yapraklı sebzeler içinde detoks etkisi en güçlü olanların maydanoz ve ıspanak olduğunu belirteyim. Sebze çorbanızın içine zeytinyağı, karabiber ve çeşitli baharatlar da ekleyebilirsiniz.
Paylaş