Paylaş
SİGARA içen birine muhtemel bir akciğer kanserini erken teşhis edebilmek için her yıl akciğer CT taraması yaptırmalı mı? Koroner atar damarlarda oluşan plakları (ya da daralmaları) CT taramalarıyla araştırmanın, problemi bir koroner tıkanıklığı veya kalp krizi haline gelmeden belirlemede ciddi bir yararı var mı? Bu incelemeyi yaşı elliyi geçen herkese yapmak lazım mı? Mamografi incelemeleri ne sıklıkta yapıldığı zaman daha güvenlidir? Mamografiyi bırakıp meme kanserinin teşhisi için de CT tetkiklerinden yararlanmalı mı?
‘CT ile tetkik’ abartılıyor mu
İsterseniz soruları biraz daha çoğaltalım: Erken tanı amacıyla ileri teknoloji ürünü CT’lerle beden taramaları yaptırmak ne kadar doğru? Bu incelemeleri her yıl (hatta neredeyse altı ayda bir) tekrar etmenin herhangi bir sağlık zararı olabilir mi? Bu tetkiklerin sağlığı koruma ve hastalıkları erken teşhis etme bakımından ciddi bir yararı anlamlı bir faydası var mı? Sormaya devam edelim: Her başı ağrıyana, boynu tutulana, beline ağrı, bacağına uyuşma saplanana CT incelemesi yapmak ne kadar doğru? Biz doktorlar “CT ile tetkik” işini biraz abartıyor muyuz?
Sorular doğru, soran haklı
Kafanızın karışık olması son derece normal! Yukarıdaki soruların hiçbirisi yanlış ya da lüzumsuz değil. Sorular doğru, soranlar haklı. Aslına bakarsanız bu soruları yalnız hastalar ve hasta yakınları değil, doktorlar da (birbirlerine) soruyor. Çünkü bilgisayarlı tomografi incelemelerinin (CT) bedene yüklediği radyasyon miktarının fazlalığı, kaybedilen zaman ve ekonomisinin büyüklüğü hakkında gittikçe artan kuşkular var.
Radyasyon yükümüz artıyor
Her ne kadar bazı uzmanlar ve üretici firmalar bu tetkiklerle kazanılan radyasyon miktarının “uzun bir uçak yolculuğunda kazanılan radyasyon miktarını geçmeyeceğini” ya da “herhangi bir hastanenin röntgen bölümünde çalışmanın bile benzer miktarda radyasyon kazanımına yol açacağını” söyleseler de durum pek öyle değil. Çoğu doktor (ve hasta) çok sık CT taramalarından geçmenin iyi bir fikir olmadığını düşünüyor. Bazı uzmanlar “tüm beden CT taraması” yapılan bir kişinin bir akciğer röntgenine kıyasla neredeyse yüz kat daha fazla radyasyona maruz kaldığını söylüyor.
Koruyucu tıp ile ilgili her araştırmayı sağlığı koruyup güçlendirmeye öncelik veren her çalışmayı destekliyorum. Hastalıklara erken tanı koymanın önemine yürekten inanıyorum. Hastalıkları daha filizlenme aşamasında yakalamak söz konusu olduğunda her türlü incelemeden –ama vücuda zarar vermeden- yararlanmak gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle gazete yazılarım, kitaplarım, televizyon programlarımda en çok “koruyucu tıp ve erken teşhis” konularına yer ayırıyorum.
CT taramaları ‘ticari’ oldu
Bununla birlikte giderek ticari bir iş (!), bir endüstri haline gelen CT taramalarının da bu taramaların yapıldığı aletlerin kullanım şekli ve standardizasyonlarının da ciddi bir şekilde denetlenmesi gerektiği kanaatindeyim. Gereksiz yapılan CT taramalarında ciddi bir artış var. Bu taramalarda saptanan önemsiz olabilecek bazı görüntüler nedeniyle insanlar lüzumsuz yere endişeye sokuluyor, tekrardan yeni CT taramalarına tabi tutuluyor. Ayrıca yöntemin pahalı olması da önemli bir nokta. Ciddi bir ekonomik kayıp söz konusu. Dünyanın hiçbir ülkesinde, bizim ülkemizdeki (mesela İstanbul’daki) kadar çok CT cihazının bulunmadığını söyleyen radyoloji uzmanları var.
‘İhtiyaç’ iyi sorgulanmalı
Son yıllarda daha düşük dozda bir ışınlamaya maruz kalmaya yardımcı olan farklı ve yeni CT tarama cihazları geliştirilse bile bu taramaları yaptırmayı düşünenlerin (doktor ya da hasta fark etmiyor) “ihtiyaç” noktasını iyi sorgulamaları gerekiyor. Doğru kullanıldıkları zaman son derece önemli olan bu taramaların kimlere ne zaman ne sıklıkta yapılacağının ve hangi koşullarda tekrarlanacağının doğru düzgün belirlenmesi şart. Yoksa bedenlerimiz radyasyon çöplüğü haline gelebilir.
PSA-prostat kanseri ilişkisi neden önemli
PROSTAT kanseri yaşı 40’ı geçen her erkeğin kâbusudur. Prostat kanseri taramalarının en güvenlisi üroloji uzmanlarının yaptığı muayenedir ama son yıllarda çok sık kullanılan bir laboratuar testi var: PSA analizi!
Nedir PSA, ne işe yarıyor, teşhis için ne kadar güvenlidir?
Bu sorulara yanıt arayan erkeklerin bu yazıyı dikkatle okumalarında fayda var.
10’dan büyükse korkun
PSA bir antijen, protein yapısında bir madde. Prostat hücreleri tarafından üretilen bu protein prostattan seruma, yani kana da az miktarlarda olsa da sürekli karışıyor ama (normal koşullarda) sağlıklı kişilerde kan analizleriyle belirlenen PSA seviyeleri asla 4 ng/ml.yi geçmiyor. Kanda bundan daha fazla PSA değerlerinin saptanması prostatta bir problemin (bir hastalığın) olduğunu düşündürüyor. 4-10 ng/ml arasındaki değerler şüpheli, yani sınır değerler olarak düşünülürken, 10’dan büyük rakamlar ciddi endişelere yol açıyor.
Genel olarak “0-2,5 arası iyi, 2,6-10 arası şüpheli, 10’un üzeri kesinlikle anormal değerler” kabul ediliyor.
Paylaş