Paylaş
Bunların önemli bir kısmında bu şikâyetler kısmen azalmakla birlikte hâlâ devam ediyor. Bir kısmında ise “odaklanma güçlüğü ve hafıza sorunları” sinsi bir şekilde yavaş yavaş ilerliyor. Peki, sorun ne? Saydığım bu sorunların “dokusal temelleri”ni gösteren yeni bir çalışma geçtiğimiz hafta yayımlandı, aşağıda ona da değineceğim ama önce gelin nöroloji/psikiyatri ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının ne dediklerine kulak verelim.
İYİ BİLGİ
UZMANLAR NE DİYOR
NÖROLOJİ ve psikiyatri uzmanları COVID-19 sonrası ortaya çıkan bu sorunları başlangıçta bir çeşit “beyin sisi tablosu” yani “sisli beyin meselesi” olarak değerlendirdiler. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları ise soruna farklı bir açıklama getirdiler, problemin aslında bir tür “post viral sendrom” olduğunu ileri sürdüler. İsterseniz gelin bugün, bu önemli sorunu yeniden -ve bu yeni araştırma nedeniyle- masaya yatıralım. Mercekle falan da değil mikroskopla incelemeye çalışalım!
VARAN 1
BU SORUN BİR POST VİRAL SENDROM MU
BİLİYORUZ ki soğuk algınlığı veya grip gibi sıradan da olsa ağır geçirilen herhangi bir virüs enfeksiyonunu takiben “yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, uyku bozuklukları, baş ağrıları, yüksek volümlü ses ve ışıklara tahammülsüzlük, kafa karışıklığı, odaklanma zorluğu hatta unutkanlık” gibi şikâyetler ortaya çıkabiliyor. Bu gibi belirtilerin de genelde daha önceden “kronik bir hastalığı olan düşkün, yaşlı ve bağışıklığı zayıf kişilerde” geliştiği biliniyor. Uzmanlardan bazıları post viral sendromun “enfeksiyon sürecinde oluşan antikorların -bağışıklık cisimciklerinin- sinir sistemine saldırmasından” kaynaklandığını düşünüyor. Bir kısım uzman ise problemin “enfeksiyon nedeniyle hasar gören sinir hücrelerinin -nöronların- birbirlerine yanlış sinyaller -bilgiler- göndermesi ile ilişkili olabileceğini” düşünüyor. Diğer taraftan bu problemleri “enfeksiyon sonrasında hâlâ yüksek aktivitede çalışan bağışıklık sisteminin yarattığını” ileri sürenler ve “beyni besleyen kan damarlarında oluşan iltihaplanma/vaskülit/endotelit ile bağlantılı olabileceğini” kabul eden uzmanlar da var. NETİCE ŞUDUR: Koronavirüsün beyin dokusunda da harabiyetlere yol açabileceği, bunun kısa vadeli sonuçlarından birinin de adına ister “post viral sendrom”, ister “COVID-19 ile ilişkili beyin sisi” diyelim, ciddi neticelerinin olabileceğini zaten biliyorduk, biliyoruz. Ne var ki yeni bir araştırma, sürece başka ve ciddi bir boyut daha getirdi: BEYİN KÜÇÜLMESİ.
VARAN 2
‘GRİ CEVHER’ İNCELİYOR
COVID-19 sonrasında gelişen beyin/bellek sorunlarını daha iyi anlayabilmemizi ve açıklayabilmemizi sağlayabileceğini düşündüğüm yeni ve önemli bir çalışmanın ön bilgileri geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Araştırma İngiltere kaynaklı. Araştırmada İngiliz yurttaşların sağlık bilgilerinin depolandığı biyolojik veri bankasından (UK BIOBANK) yararlanılmış. Araştırmacılar önce 45 bin kişinin COVID-19 salgınından önce kaydedilmiş beyin görüntülerini incelemişler. Sonra da bunların içinden COVID-19 teşhisi konulanları yeniden çağırıp beyinlerinde ne gibi değişiklikler olduğunu anlamak için beyin taramalarından geçirmişler. Araştırmanın özet sonucu oldukça şaşırtıcı. Beynin “gri cevher” olarak bilinen ve bilgileri işleyen nöronlardan oluşan ana dokusunda koronavirüsle enfekte olanlar ve olmayanlar arasında önemli ve belirgin farklılıklar saptamışlar.
Bu değişimlerin de daha ziyade ön (prontal) ve yan (temporal) loblarda olduğunu gözlemlemişler. COVID-19 geçiren grupta özellikle beynin bu bölümlerinde gri cevherin kalınlığının azaldığını, doku kaybının fazlaca olduğunu fark etmişler. Peki, bu kayıp ne anlama geliyor? Böyle bir kaybın uzun vadede ne gibi sonuçları olabilir?
VARAN 3
COVID-19 BELLEK GÜCÜNÜ DE AZALTABİLİR
YAŞIMIZ ilerledikçe beynimizdeki gri maddenin hacmi giderek azalıyor. Bu azalma beynimizin özellikle bellek ile ilgili fonksiyonlarında bir ölçüde gerilemeye yol açıyor. Bu araştırmada COVID-19’dan etkilendiği belirtilen beyin bölgeleri arasında “hipokampus” da var. Biliyoruz ki hipokampus bellek ve bilişsel süreçler için beynimizin son derece önemli bir bölgesi. Araştırmada saptanan bu değişimlerin, daha doğrusu beyindeki küçülmenin ileride hafıza gücümüzü etkileyip etkilemeyeceği konusu, ne kadar süreceği ve yeniden normale dönüp dönmeyeceği meselesi önümüzdeki günlerin önemli tartışma alanlarından biri olacak gibi görünüyor.
Paylaş