Cilt ağızdan beslenir, dışarıdan desteklenir

Çok sık tekrarladığımız bir kural var: Cilt ağızdan beslenir.

Yeni araştırmalar, bu cümleyi "Cilt ağızdan beslenir, dışarıdan desteklenir" diye düzeltmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunun nedeni, hızla gelişen yeni ve müthiş pırıltılı bir alan: Kosmo-farmasötik ürünler...

Bu ürünlerin kozmetiklerden farkları, cilde tatbik edildiklerinde neredeyse ilaç gibi etki göstermeleri, yani farmasötik bir ürün gibi davranmalarıdır. Cilde uyguladığınız bir antibiyotik, bir ağrı kesici, anti-romatizmal krem ya da testosteron gibi hormon jelleri kadar etkili olmasa da, cilt elemanları üzerinde yenileyici, onarıcı, koruyucu etkilere sahip olmaları, bu ürünlerin ortak özellikleri.

Kosmo-farmasötik ürünlerin, tüketiciye takdimde kullanılan isimleri "Anti-aging kremler"dir. Bunların bir kısmı güneşin oluşturduğu cilt zararlarını yani foto-yaşlanmayı yavaşlatmakta, bir kısmı antioksidan güçle, serbest radikallerin oluşturduğu cilt hasarlarını önlemektedir. Bazıları, kollajen üretimini uyarmakta, elastin adlı proteinin yıkımını yavaşlatmakta, bazıları da cilde nem kazandırmaktadır. Yaşlanma sürecinde ortaya çıkan kırışıklıkları azaltan ürünler de var. Bu ürünlerin ortak yanları, peptit yapıda olmaları ve cilt çatlaklarını onarmalarıdır.

Kosmo-farmasötik ürünler arasına her gün yenileri katılıyor. C vitamininin yağda eriyen formları (Askorbil Palmitat), Alfa-Lipoik Asit ve E vitamini ile başlayan antioksidan savunma bariyeri, yeni moleküllerle daha da güçleniyor. Koenzim Q10, yeşil çay ekstrakları, Milk Thistle özütleri ve hatta zeytinyağından elde edilen ürünlerin de antioksidan güce sahip oldukları belirtiliyor.

KİNETİN MUCİZESİ

Fulforil Adenin isimli kimyasal madde içeren ve anemon çiçeğinden elde edilen Kinetin’in, ciltte de bir hücre büyüme faktörü gibi çalışabileceğini ileri sürenler var. Anemon çiçeği kaynaklı Kinetin’in, cildi daha sıkı, güçlü ve pırıltılı hale getirdiği belirtiliyor. Furforil Adenin (diğer adıyla Kinetin) bitki kaynaklı bir büyüme faktörü... Kırışıklıkları, ince çizgileri azaltmayı yani cilt yaşlanmasının belirtilerini yavaşlatmayı sağlayan özelliklere sahip.

Bu molekülü efsane ürün Retin-A’ya alternatif gibi gösterenler bile var. Bu molekülün, Retin-A ile oluşan rahatsız edici cilt yanmaları ve soyulmalarına da yol açmadığı biliniyor. Bu özelliği nedeniyle, Kinetin göz çevresi gibi hassas bölgelerde bile rahatlıkla kullanılabiliyor. Kinetin’e ilişkin yeni bilimsel çalışmaların şaşırtıcı sonuçlarını da daha sonra yazacağız.

DR. PERRICON’UN BAŞROL OYUNCUSU: LA

Alfa-Lipoik Asit, kısa adıyla Lipoik Asit (LA) son zamanların en önemli oyuncularından biri haline gelmiştir. LA’nın, iyi, çok yönlü ve güçlü bir antioksidan olduğu bilinmektedir. Hücrelerde, enerji üretiminde yer almakta ve birçok anahtar biyokimyasal süreçte başrol oyuncusu gibi davranmaktadır. İltihap azaltıcı, yangı giderici etkilere sahiptir. Hem suda hem yağda erimesi, LA’nın antioksidan gücünü, hücrenin hem zarında hem de iç organcıklarında göstermesini sağlamaktadır.

LA’nın yararları ve etkinliğini dikkate alınca, onun da geleceğin parlayan yıldızlarından biri olacağından kuşku duymuyoruz. Biz, hem ağız yoluyla hem de dışarıdan kullanılan LA kürlerinin, cilt yaşlanmasında yararlı olduğu inancındayız. Etkisinin birkaç aylık süre sonunda ortaya çıktığını, iyi bir sonuç için sabırlı olmak gerektiğini de hatırlatalım.

VE DİĞERLERİ

Kosmo-farmasötik ürünlerin geleceği parlaktır. Bu ürünlerin ilk sıralarında yer alması gereken Likopen, Koenzim Q10, L-Karnitin, yeşil çay, Ginkgo, Milk Thistle ekstraktları, C vitamini esterleri, Primrose Oil ve zeytinyağı gibi Omega-6 kaynaklarına başka bir yazımızda değineceğiz.

PERİ TOZLARINA DİKKAT!

Eğer cildinize destek olmak istiyorsanız, "Peri tozu" kozmetiklere hiç yüz vermeyin. "Klinik olarak ispatlanmıştır", "Cildinizi yeniden yapılandırır", "Derinlemesine yeniler", "Sıkılaştırır" gibi dayanaksız, bilimsel destekten uzak, pazarlama cümle ve sözcüklerine inanmayın.

Tıp dünyasında "Klinik olarak ispatlanmış" deyimi, bir ürünün bazı biyolojik fonksiyonlar üzerinde bir kısım olumlu etkilerinin olduğunu, bunun klinik ve laboratuvar koşullarında bilimsel yöntemlerle denetlenip kanıtlandığını ifade eder. Oysa 100 yıldır var olan kozmetik endüstrisinde bu terim hiçbir şeyi ifade etmez. Hiçbir klinik çalışmada hiçbir zaman test edilmemiş birçok ürünün, kozmetik endüstrisi tarafından "Klinik olarak kanıtlanmıştır" cümlesi ile reklamı yapılabiliyor.

Diğer taraftan, yukarıda belirttiğimiz aktif olarak etkili ürünlerin de etkili olabilecekleri dozlar, ortamlar ve yapılanmalar vardır. C vitamini, düşük konsantrasyonlarda ve uygun olmayan PH aralığında etkili değildir. Kısacası Kosmo-Farmasötik ürünlerden faydalanmakta fayda var ama kosmo-dermatoloji konusunda bir cilt hastalıkları uzmanının desteğini alarak.

Anti-histaminikler yiyecek alerjilerini önler mi

Birçok hasta, çeşitli alerji tipleri için sık kullanılan anti-histaminik grubu ilaçların, yemek alerjilerine iyi gelip gelmeyeceğini merak eder. Anti-histaminik grubu ilaçlar (alerjik olduğunuz bir yiyeceği yemeden önce alsanız bile) ciddi ve hayatı tehdit edecek bir alerjik reaksiyonu önlemez. Alerjik reaksiyonların ne kadar şiddetli olacağı önceden tahmin edilemediği için, bu tip ilaçların yemek alerjileri için kullanılması tavsiye edilmiyor. Bu nedenle, yemek alerjiniz varsa tek çözüm alerjinizi tetikleyen besinleri tüketmekten kaçınmaktır.

ehattat@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTAT

Hipoglisemi çocuklarda da görülebilir

Hipoglisemi sadece yetişkinlerde değil, çocuklar ve gençlerde de görülebiliyor. Bu da onlarda özellikle kişilik ve davranış değişikliklerine yol açıyor. Çabuk sinirlenen, çabuk hiddetlenen, mantıksız davranışlar gösteren uyumsuz, dikkatsiz, konsantrasyon güçlüğü çeken çocuklarınızın (özellikle de bu davranışlar tekrarlıyorsa) kan şekerini ölçtürün.

Dikkatle soruşturursanız, bu çocuklarda nöbetler öncesinde baş ağrısı, halsizlik ve güçsüzlük, panik ve endişe duygularıyla birlikte sersemlik hissi ve duygularını ifadede güçlük olduğunu göreceksiniz. Tekrarlayan hipoglisemi nöbetleri çocukların bedensel değil beyinsel (bilgi, entelektüel yetenekler) gelişimini de sorunlu hale getirebilir. Çocuklarınızdaki bazı psikolojik problemlerin hipoglisemiden kaynaklanabileceği aklınızda olsun.

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

Tel: (0212) 236 73 00

16 yaşındayım, 5-6 kilo fazlam olduğunu düşünüyorum. Bu kiloları makarna ve pizza yiyerek aldığımı biliyorum. Bunları daha az tüketmek için neler yapabilirim?

Tabağınızı dörde bölelim

Sağlıklı vücut ağırlığını sürdürebilmek için besin seçimlerimizi dengede tutmak zorundayız. "Zorunda olmak" cümlesinin yapılması gereken bir ödev gibi algılanmaması için işte birkaç ipucu:

7 Sebze sevmeyenler kulübünden istifa edin: Tadına bile bakmayı reddettiğiniz sebzelerden makarna üzerine sos yapabilir, yoğurtlu sosları yemeklerin yanına ilave etmeyi deneyebilirisiniz.

7 Beş temel besin grubunu öğrenin: Öğünlerde kendiniz için hazırladığınız tabağı dörde bölün. Büyük bir kısmına salata, bir bölümüne yoğurt ve tahıl grubundan yiyecekler, diğer bölümüne de et veya sebzeden oluşan bir ana yemeği koyun.

7 Egzersiz yapmadan makarna ve pizza yemeyin: Hareketsiz bir yaşam tarzının kolaylıkla benimsenebileceği bu yaşlarda, yediğiniz lezzetli bir pizza veya makarnanın ardından bilgisayar başında geçireceğiniz vakitlerden biraz çalın ve yürüyüşe çıkın.

7 Ara öğün yapmaya ne dersiniz?:
Ara öğünlerdeki sağlıklı seçimler, sofraya oturduğunuzda tabak tabak makarna yemenizi engeller.

Diyet yapmaya çalışıyorum ama açlık hissediyorum sürekli... Aralarda süt içtiğim zaman daha geç acıkıyorum. Günde maksimum kaç bardak süt içebilirim?

Açlık hissetmeyin!

Süt tokluk hissi sağlamada etkilidir. Fakat diyette yazan öğünlerin miktarlarına ve saatlerine çok dikkat etmeniz gerekiyor.

Zayıflama diyetlerine uzun süre devam etmek zordur. Bu nedenle sürekli çeşitlilik yapmaya çalışırız. Süt ve süt içeren ürünler tokluk hissi verdiği için iyi bir ara öğün olabilir ama diyetinizin kalorisine göre günde alabileceğiniz miktar değişir. Genel bilgi vermek gerekirse günde 3 kez 1’er su bardağı az yağlı süt veya yoğurt tüketebilirsiniz. Bunun yanı sıra açlık hissetmemek için şu noktalara dikkat edin:

l 3 saatten fazla aç kalmayın

l Aralarda bol sıvı tüketin

l Meyve veya küçük sandviçlerden oluşan ara öğünler hazırlayın

l Mönüden küçük porsiyonları seçin

l Aynı günde 1’den fazla kaçamak yapmayın.

Böbrek damarlarının daralması hipertansiyona yol açabiliyor

Siz yaşlandıkça yaşlanan en önemli yapınız damarlarınızdır. Kaç yaşında olduğunuzun en iyi kanıtı yine onlardır. Damarlarınız hayat borularınızdır. Onların esnek kalması, açık olması gerekir. Hızlı yaşlanan damarların duvarları kalınlaşmakta, esneklikleri azalmakta, iç hacimleri daralmaktadır. Özellikle beyin, kalp ve böbrek damarlarının yaşlanması, ciddi problemler yaratmaktadır. Kalp damarlarınız daraldığı zaman, koroner kalp hastalığı ortaya çıkar. Aynı sorunu beyin damarlarınız yaşadığında, başta bellek zayıflığı gibi pek çok problemle karşılaşabilirsiniz.

Arterioskleroz böbrek damarlarınızı tutmuşsa sizi yine ciddi problemlerin beklediğini unutmayın. Böbrek damarlarının kalınlaşıp sertleşmesi, sert plakalarla daralıp kan akımının güçleşmesi halinde ortaya çıkan ilk belirti hipertansiyondur. Eğer orta yaş ve sonrası dönemdeyseniz ve bir gün hiç beklemediğiniz bir anda hipertansiyona yakalanırsanız, bunun nedeninin böbrek-damar hastalığı olabileceği aklınızda olsun. Hiçbir ağrı-sızı vermeden gelişen bu sorun vaktinde çözülmezse, böbrek yetmezliğine kadar gidebilen daha ağır problemlere yol açabilmektedir.

Böbrek damarlarının aterosklerotik plakalarla daralıp tıkanması sonucu oluşan hipertansiyon sorununun zor çözümlenebildiğini, bazen de hızlanıp kendi kendini tetiklediğini ve yaşamsal komplikasyonlara yol açabildiğini aklınızda tutun. Bu sorunun teşhisinde, böbrek damarlarının ve yapısının doppler ultrasonografi, tomografi gibi yöntemlerden yararlanılıyor. Damar sertliğinin sadece kalp ve beyin sorunlarına değil daha başka sorunlara da yol açabileceğini, hipertansiyonun bazen böbrek damar hastalığından da kaynaklanabileceğini unutmamakta yarar var. Özellikle birden ortaya çıkan veya her şey yolunda giderken aniden güçleşen hipertansiyon sorununda böbrek damarlarının kontrol edilmesi gerekiyor.

Dr. Evren ALTINEL
Yazarın Tüm Yazıları