Paylaş
Yaş ilerledikçe doğum günü kutlamalarımız bize bir yandan mutluluk verirken bir yandan da “geleceğe ilişkin” bazı endişeler yükler. Bu endişelerden biri de yaşlılığa bağlı “bellek kaybı” tehdididir.
Haksız da sayılmayız. Bellek kaybı yaşlanmanın en can sıkıcı ve korkutucu sonuçlarından biridir. Hele hele “bunamak” söz konusu olduğunda elimiz ayağımız birbirine karışır. Diğer taraftan “unutmak” yani “yaşa bağlı doğal bellek zayıflaması” yaşlanan beynin doğal, beklenen, olması gereken zaaflarından biridir.
Ama bunun da dozunun kaçtığı, hastalıklarla birlikte olduğu, yaşamı zora soktuğu durumlar yaşanabiliyor. Diğer taraftan normal ve sağlıklı bir beynin de zaman zaman beklenenden daha çok unutma sorunu yaşayabileceği biliniyor.
Özetle durumun ne zaman önemli, ne zaman önemsiz olduğuna karar vermek öyle pek kolay olmuyor. Dikkat etmemiz gereken şey aradaki ayrımı doğru yapmak, unutmanın normal mi, anormal mi olduğunu iyi anlamak olmalı bence.
Gelin bugün kısa bir bellek turu yapalım, yarına da “belleği korumanın köşe taşlarını” konuşalım. Buyurun...
Basit unutkanlık mı yoksa hastalık mı?
Yaşa bağlı bellek kaybı çoğu zaman korkutucu bir “bozukluk” yani ciddi bir “hastalık” değil, “normal” ve “beklenen” bir gelişme ise sorunun hastalık olup olmadığına nasıl ve kim karar verecek?
Konunun uzmanı, nöroloji uzmanları. Onlara göre bellekteki zayıflamanın “anormal” olduğunu söyleyebilmek için sorunun “hafif bilişsel bozukluk” veya “bunama” noktasına gelmesi gerekiyor. Tabii ki farklı görüşte olanlar da var, onların düşüncelerini de saygı ile karşılamak lazım. Ama genelde kabul gören yaklaşım bu.
İsterseniz bilimsel alandaki tartışmaları bir yana bırakıp soruna ne zaman “normal”, ne zaman “hafif bilişsel bozukluk”, ne zaman “bunama” denileceğini anlamaya çalışalım.
Bunun için de nöroloji uzmanı bir arkadaşımın anlattıklarını dinleyelim. Süreci anlamaya, sorulara yanıt arayarak başlayalım, belleği koruyan tedbirleri ise yarına bırakalım. Buyurun...
Bellek kaybım ciddi mi
Bellek her yaşta, en çok da yaşlılıkta önemini daha iyi fark ettiğimiz çok mühim bir fonksiyon.
Anne babaysak “Çocuğumuzun belleği nasıl daha güçlü olabilir?” sorusuna yanıt ararız.
Öğrenciysek “Öğrendiklerimizi nasıl daha sağlam kaydeder, nasıl daha çabuk hatırlarız?” telaşına düşeriz.
Orta yaşlara gelince basit unutkanlıklarla dalga geçer, bazen de “Bu iş ciddileşiyor mu acaba?” gibi tereddütler yaşarız.
Yaşlılık döneminde ise durum biraz daha ciddileşir. Bellek bir güç, bir avantaj noktası olmaktan çıkar, kaybedilmesi korkulan bir fonksiyon haline dönüşür. Zaten bu nedenle de bellek gerilemesi yaşı 50’yi geçen herkesin gündemindedir.
Şu noktayı unutmamamızda fayda var: “Makul ölçüde bellek kaybı normal yaşlanmanın doğal bir parçasıdır.” Zira yaşlanma bir bütündür.
Gözler, kulaklar, kalpler, damarlar gibi beyinler de yaşlanır. Yaşınız 70’lere geldiğinde nasıl gözünüz eskisi kadar iyi görmez, kulağınız eskisi kadar iyi işitmezse beyniniz de eskisi kadar güçlü bir hatırlama fonksiyonunu sürdüremez.
Buna nörologlar “yaşa bağlı bellek kaybı” diyorlar ve bunun bir ölçüde hoş görülmesi gerektiğini söylüyorlar. Genelde 50 yaş ve sonrasında fark edilen bu sorun da aslında yönetilebilir, hafifletilebilir, hatta bir ölçüde engellenebilir bir problemdir.
Yeter ki yapacaklarımızı bilelim ve doğru işler yapalım. Yaşlılığa bağlı bellek kaybını hafifletmenin yol haritasını yandaki kutuda özetlemeye çalıştım. Umarım işinize yarar.
Ayrıca “hafif bilişsel bozukluk” ve “bunama” arasındaki farkları da özetlemeye gayret ettim.
Bende hafif bilişsel bozukluk mu var
Bellek bozukluğu ile uğraşan nörologlar bellek problemlerini derecelendiriyor ve “normal yaşlanmada görülen problemlerin üzerinde” ama “bunama” teşhisi koyacak kadar ciddi/ağır olmayan bellek kaybı yaşayan hastalar için “hafif bilişsel bozukluk” tanısını kullanıyorlar.
Bu kişilerin belleklerinde normal yaşlanmada beklenene oranla daha kalıcı ve ciddi bir kayıp söz konusu.
Ama diğer bilişsel fonksiyonlar sağlam. Bu kavramı, daha doğrusu yaklaşımı kabul etmeyen bellek uzmanlarının olduğunu da belirtelim.
Ama yine de hafif bilişsel bozukluğun alzheimer hastalığının habercisi, hatta ön işareti olabileceğini düşünen uzmanların sayısı bir hayli fazla.
Tabii ki bu bilgi hafif bilişsel bozukluğu olan her kişinin mutlaka alzheimer hastalığına yakalanacağı anlamına gelmiyor.
Bazılarının bellek kaybı bu düzeyde kalabiliyor. Hatta iyileşenler bile oluyor. Prensip olarak bellek şikayetleri olan bir yaşlıda “nöropsikolojik testlerle bellek bozukluğuna dair güvenilir kanıtlar” elde edilmişse ve kişilerin günlük yaşam aktiviteleri normal sürüyor, genel bilişsel fonksiyonları normal seyrediyor.
Bunama durumu söz konusu değilse hafif bilişsel bozukluk tanısı konuyor.
Kansızlık cinsel gücü azaltır
Kansızlık, özellikle demir eksikliğine bağlı kansızlık yaygın bir problem. En çok da kadınları ilgilendiriyor.
Nedeni kadınların her ay düzenli olarak periyot dönemlerinde kaybettikleri demiri doğru beslenerek yerine koyamamaları.
Kansızlığın pek çok belirtisi var. Halsizlik, yorgunluk, iştah bozukluğu, solukluk, çarpıntı, nefes darlığı, unutkanlık veya konsantrasyon bozukluğu, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme, kırılma veya çukurlaşma, elde ayaklarda karıncalanma, kulak çınlaması kansızların en sık görülen şikayetleri. Çalışmalar kansızlığın cinsel isteği de azalttığını ortaya koyuyor.
Kısacası kansızlık deyip geçmemek lazım. Doğurganlık çağındaki her kadının yılda en az bir kez kansızlık değerlendirmesinden geçmesinde fayda var.
Yoksa bunamaya mı başladım
Bunama (ya da demans) beynin hem bellek hem de diğer bilişsel fonksiyonlarında ilerleyici bir sorun yaşadığını gösteren bir durum.
Genelde 60’lı yaşlardan sonra görülen ve yaş ilerledikçe sıklaşan bir problem.
Farklı rakamlar olmakla birlikte şu kadarı akılda kalabilir: Bunamanın sıklığı “65 yaşa” kadar yüzde 10 civarındadır. Bu rakam her 10 yılda bir ikiye katlanarak artar.
İlk ve en önemli nedense “alzheimer hastalığı”dır. Bunu beyin damarlarının hasarı sonucu gelişen “vasküler demans” izler.
Tabii ki başka nedenler de var: Parkinson hastalığı, alkolizm gibi. Nöroloji uzmanları bunama problemi olan bir hastayı incelerken çok ince detaylara inerler. Çünkü bilirler ki bellek kaybı sıkıntısıyla gelen birinde ameliyatla (hidrosefali) ya da vitamin enjeksiyonuyla (B12 vitamin eksikliği) tamamen düzeltilebilecek bir problem de olabilir.
Paylaş