Paylaş
Durumun vahametine ve tehlikenin büyüklüğüne 3 haftadan bu yana ısrarla dikkati çekiyoruz. Daha 3 gün önce pazartesi günkü yazımızda da “Durum vahim” demiş ve tehlikenin büyüklüğüne dikkati çekmiştik. Ardından da “Salgın tabelasında sarı değil kırmızı ışık yanıyor, eğer toparlanmazsak çok daha can yakıcı önlemler bizi bekliyor diye uyarmıştık. Netice beklediğimiz gibi oldu. Bizim o yazımızda 4 Aralık Cuma akşamı başlayıp 14 Aralık Pazartesi sabahı bitmesini tavsiye ettiğimiz “kısıtlama paketi” aynen uygulamaya konuldu ama çok yerinde bir tedbirle başlangıç tarihi 3 gün öne alınarak 1 Aralık’a çekildi. Eğer bu tedbirlere de uymamakta ısrar edersek bilelim ki çok daha acı reçetelere katlanmak zorunda kalacağız. “Peki, bu kararlar yeterli mi?” sorusunun yanıtına gelince...
AMAN DİKKAT
BU BÖYLE GİTMEZ
PANDEMİYLE savaşta geldiğimiz nokta son derece kritik bir dönemeç. Başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz, doğru ve güvenilir kararlar verip daha süratli hareket etmemiz lazım. Çok daha önemlisi son kararlara milletçe inanıp güvenmemiz önemli bir ayrıntı. Bilelim ki salgının ilk dönemindeki hava maalesef kayboldu. Ne pandemiyi yönetenlerde, ne de kendimizde başlangıçtaki güvenden maalesef şimdi eser kalmadı! Daha açık söyleyeyim: Her kafadan bir sesin çıktığı, doğrunun yanlışla harmanlandığı son derece karmaşık ve riskli bir noktaya geldik. Bu nokta daha önce de belirttiğim gibi salgında “kırmızı çizginin” de giriş kapısıdır. Ya o kapıdan girmemek için yeni, etkili, kuvvetli çözümler geliştirecek, sadece aklın ve bilimin önerdiklerine uyacak, toplumsal işbirliğinden, dayanışmadan asla vazgeçmeyecek, çözümü sadece süreci yönetenlere bırakmayıp her birimiz kendimizi “kişisel bir kahraman” ilan ederek üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirip bu beladan kurtulmaya gayret edeceğiz.
BANA GÖRE
YETMEZ AMA EVET
EĞER bu kararlar pazartesi yazımızda belirttiğimiz 3, 4 ve 5. maddelerle birlikte uygulanabilseydi yani “AVM’lerin açık kalma süresi kısıtlanıp şehirlerarası ulaşımda da HES kontrolü zorunlu hale getirilseydi ve bu önlemlere büyükşehir belediyeleri dahil tüm belediyelerin de katılımı sağlanarak toplu ulaşım meselesine daha net ve etkili çözümler getirilebilse ve tabii ki bu arada kademeli mesai uygulamasına geçilebilseydi” emin olalım ki daha net ve etkili sonuçlar alma imkânı bulabilirdik. Bu son önerilerimin İçişleri Bakanlığı genelgesiyle de çözüme ulaştırılması mümkün olabilir diye düşünüyorum.
BİR UYARI
SOSYAL MEDYAYA DİKKAT
PANDEMİYİ başından beri büyük bir dikkatle izleyen, dünyadaki gelişmeleri de özenle analiz etmeye gayret eden 40 yıllık bir hekimlik tecrübesiyle herkesten şunu rica ediyorum: Lütfen aklımızı başımıza alalım. Lütfen en ufak bir hatayı dahi yapmamaya çalışalım. Lütfen sosyal medyada dolaşıp duran soytarılıkları, maskaralıkları bir yana bırakıp sadece aklın ve bilimin gereklerine uyalım. Eğer böyle yapmazsak bilelim ki canımız çok daha fazla yanacak ve Allah korusun başımız fena halde belaya girebilecek. Benden söylemesi!
BANA GÖRE
SOSYAL MEDYANIN YANLIŞLARI
SOSYAL medyayı ben de sürekli ve severek kullanıyorum. Genelde işe yaradığını da koşulsuz kabul ediyorum. Ama ne var ki müthiş bir dezenformasyon, inanılmaz bir kirlilik otoyolu olduğundan da hiç şüphe duymuyorum. Pandemide de bu durum değişmedi. Sosyal medyadaki cahil troller kafaları karıştırmaya devam etti. Kimi pandemiyi baştan sona reddedip “Bu bir nüfus planlamasıdır. Dünya nüfusunu azaltmaya yönelik bir süreçtir” dedi. Kimi de biraz daha ileri gidip pandeminin aslında bir 5G etkisinden ibaret olduğunu bile ileri sürebildi. Bu arada da devreye gargaracılar, kelle-paça çorbacılar, sarmısak-soğancılar giriverdi. Sosyal medya trolleri hızlarını alamadılar, şimdi de aşılar ve ilaçlara saldırmaya başladılar. Bunlar sadece ilaçlara ve aşılara değil, testlere ve hastanelere bile karşılar. Kısacası adeta “Pandemiye hayır” diyebilmek uğruna ve pandemiyi reddetmek hatırına ölüme bile razılar. Tekrarda fayda var: Lütfen sosyal medyadaki saçmalık ve maskaralıklara inanmayalım. Aklın ve bilimin ürettiği çarelere, çözümlere güvenelim ve sadece onları uygulayalım.
BİR SORU
FAVİPİRAVİR TEHLİKELİ Mİ
NEREDEYSE yaklaşık 20 yıla yakın bir süredir Hürriyet’in bana açtığı bu köşede becerebildiğim ölçüde sizleri sağlık konusunda bilgilendirmeye gayret ediyorum. Altını ısrarla çizdiğim noktalardan biri de daima şu oldu: “Her ilaç iki ucu keskin bir bıçaktır. Doğru kullanıldığında işe yarar, dikkatsiz kullanıldığında zarar verebilir.” İşte bu nedenle “hap yutayım derken, hapı yutma tehlikesi” her zaman vardır. Ama eğer o ilacı kullanmak zorundaysanız, üstelik bunu bir değil binlerce hekim ve sağlık otoritesi de onaylamışsa, hele bir de ortada hayatı tehdit eden bir salgın durumu varsa işler değişir. Favipiravir’de de işte böyle bir durum söz konusu. Onun da artıları ve eksileri var. İsterseniz gelin biraz daha detaya girelim.
İYİ BİLGİ
KONUMUZ FAVİPİRAVİR
FAVİPİRAVİR antiviral bir ilaç. Özellikle RNA virüslerine karşı etkili olduğu kabul edilen bilinen bir molekül. Geçmişte grip (influenza) ve başka hastalıklarda da kullanıldı. Pandemide ise önce Çin hekimleri tarafından devreye sokuldu. Şimdi bizde de yaygın olarak kullanılıyor. Kısacası yıllardır kullanılan, etkinliği ve yan etkileri iyi bilinen yani tanınan bir ilaç. Üretimine ülkemizde de başlandı, doğru da yapıldı. Peki, sorun ne? Sorun şu: Yanda fotoğrafını göreceğiniz Sağlık Bakanlığı tedavi kılavuzunda ilk gün 3200 mg, daha sonraki günlerde de 1200 mg dozda tüketilmesi öneriliyor. Favipiravir tabletleri ise sadece 200 mg aktif madde içeriyor. Dolayısıyla ilacı ilk gün sabah akşam 8 tablet, sonraki günlerde de sabah akşam 3 tablet kullanmak gerekiyor. Aslında 2-3 gram antiviral veya antibakteriyel ilaç kullanmak yeni bir durum değil. Örneğin Ampisilin’i günde 2-3 gram civarı kullanabiliyoruz. Favipiravir de sıfır yan etkili dört başı mamur bir ilaç değil. Onun da bazen yan etkileri olabiliyor. Ama bu yan etkilerin kabul edilebilir düzeyde olduğunda tıp otoriterleri hemfikir. Peki Favipiravir’in marifeti ne? Favipiravir tedavinin süresini kısaltıyor. Özellikle erken kullanıma girebilirse akciğer komplikasyonlarını (zatürre olasılığı) azaltabiliyor. Mevcut bir zatürrede yüzde 35’e varan oranda iyileşme sağlıyor. İşte bu nedenle, elimizde koronavirüse karşı yüzde 100 etkili bir ilaç bulunana kadar, doktorların önerdiği her durumda Favipiravir’i kullanmamızda yarar var.
Paylaş