Paylaş
Biyoritim, bedenimizin “zaman saati” ve çok da önemli bir konu. Her bedenin kendine göre ufak tefek bazı biyoritmik farklılıkları var. Olmalı da.
Ama genelde hepimiz ortak bir “biyoritme” de sahibiz. Bu doğal ritim pek çok fonksiyonumuz gibi kan basıncımızı da etkiliyor.
Neticede tansiyonlarımız geceleri daha düşük, gündüzleri daha yüksek oluyor. Bu durumda “iyi uyku” başlı başına bir “antihipertansif ilaç” görevi de üstleniyor.
Ama ne kadar güzel uyursak uyuyalım, kan basıncımız özellikle sabahın ilk saatlerinde (yataktan kalkar kalkmaz) beklenenden azıcık daha yüksek oluyor. Bu durum öğleye kadar da devam ediyor. Bir gece evvel uykusuz kalmışsak eğer bu yükselme daha ciddi olabiliyor.
Normalde tansiyonumuz öğle saatlerinden sonra yavaş yavaş düşmeye başlıyor, düşük değerler akşam saatlerinde de sürüyor.
Tansiyon ayarına yönelik biyoritim bu şekilde çalışıyor ve bundan çıkarılacak sonuç da şu:
Tansiyonu sabah kalkar kalkmaz ölçmemekte fayda var, yanıltıcı olabiliyor.
Hipertansiyon ve/veya kalp sorunu olanların, özellikle aritmi sorunu olanların, tansiyon ilacı kullananların sabahın erken saatlerinde ağır egzersiz yapmaları da pek doğru değil.
Sabah tansiyonunun yüksekliğine özellikle uyku apnesi ve/veya uykusuzluğu olanlarda daha sık rastlanıyor. Sigara içenler, akşamları alkolü fazla kaçıranlar, böbrek yetmezliği olanlarda da sabahları kan basıncı beklenenden daha yüksek bulunuyor.
Uykusuzluk farkındalığı neden önemli?
Siz farkında mısınız bilmiyorum, sadece siz değil, biz hekimler bile hâlâ uykusuzluk meselesinin ciddiyetinin yeteri kadar farkında değiliz. Oysa uykusuzluk farkındalığı şu günlerde en çok ihtiyacımız olan sağlık problemlerinden biri. Neden mi? Aşağıdaki kutuya göz atınca sanırım siz de bana hak vereceksiniz.
Uykusuzluk bakın neler yapıyor?
◊ Uykusuzlar daha kolay kilo alıyor ve yeme davranışı bozukluklarına daha kolay yakalanıyorlar.
◊ Uykusuzluğun şeker hastalığı ve hipertansiyona yakalanma olasılığını artırdığı da kesinleşmiş bir bilgi.
◊ Uykusuzların işyeri ve trafik kazalarına daha eğilimli oldukları biliniyor.
◊ Uykusuzluk cinsel gücü azaltıyor.
◊ Yorgunluk sorunu, çoğu zaman uykusuzluğun bir sonucu. Özellikle uyku apnesi olanlarda en çok rastlanan problemlerden biri.
◊ Uzun süreli uykusuzluk belleği olumsuz etkileyen mühim bir sorun.
◊ İnatçı uykusuzluk depresyona yakalanma olasılığını da artırabiliyor.
◊ Uykusuzluk ile kansere yakalanma olasılığı arasında da bağlantı olabileceği ifade ediliyor.
Glutatyonun 10 marifeti
◊ Tam bir enerji bombası
◊ Harika bir serbest radikal avcısı
◊ Antioksidan orkestrasının şefi
◊ Karaciğerin detoks ustası
◊ Sigara dumanının temel düşmanı
◊ Antikanser savunmanın baş savaşçısı
◊ Mütevazı bir bağışıklık bağışçısı
◊ Güçlü bir kırışıklık ütücüsü
◊ Ciddi bir ağır metal çöpçüsü
◊ Cilt için leke açıcısı
Kanser salgını nasıl önlenecek?
Kafamızı kuma gömmeyip şunu kabul edelim; bir kanser salgını var! Bu sadece bizim sorunumuz da değil, evrensel bir sorun.
İşi bilenler, salgının başlangıç tarihi olarak İkinci Dünya Savaşı’nın bitimini gösteriyor.
Daha da geriye gidip 1900’lü yılların başlangıcına işaret edenler bile var.
Kısacası konu kanser salgını ise 20. yüzyıl bir kırılma noktasıdır.
Kırılmayı tetikleyenlerse:
◊ Yanlış beslenme,
◊ Daha fazla şeker, beyaz un tüketimi,
◊ Daha çok genetiği ile oynanmış gıda,
◊ Daha bol işlenmiş besin,
◊ Besinlerimizin kimyasallara maruziyetinin artması,
◊ Obezite salgını,
◊ Tütün ve alkol kullanımının yaygınlaşmasıdır.
Glutatyon hakkında 8 bilimsel veri
◊ Bedendeki her türlü detoksifikaston (arınma) sürecini destekler.
◊ Karaciğerin ‘Faz 2 Detoks’ sistemine patronluk eder.
◊ Lökositlerin işlevlerini etkinleştirerek bağışıklık sistemine yardım eder.
◊ Solunum yollarını serbest radikal saldırılarından korur.
◊ Akciğeri koruyan temel antioksidandır.
◊ Sinir sistemini ve bilişsel sağlığı destekler.
◊ Tarım ilaçlarının toksik etkilerinden korur, arındırır.
◊ Bedenin kimyasal reaksiyonlarından ana koruyucu işlevini üstlenir.
◊ Kronik hastalıklarla mücadelede (Alzheimer, Parkinson, ateroskleroz) güçlü bir glutatyon gücü önemli bir avantaj.
CoQ10 cinselliği güçlendirir mi?
Doğal bir besin desteği olan CoQ10’un kanseri önlemeden kan basıncını düşürmeye, kalp kaslarını güçlendirmeden aterosklerozu yavaşlatmaya, dişeti iltihaplarını önlemeden belleğe kadar çok farklı alanlarda faydası olabileceği biliniyor.
Amerika Santiago Tıp Fakültesi’nde Beatrice Glomb liderliğinde yapılan bir çalışma, bu mükemmel besin desteğinin yeni bir marifetine daha işaret ediyor.
Kolesterol ilacı kullananların sık sık şikayetçi oldukları cinsel güç kaybı ve orgazm problemi bu ilaçlarla birlikte CoQ10 desteği alanlarda daha az görülüyor.
Aslında önceki bazı çalışmalarda statin kullananlara, birlikte CoQ10 almaları zaten tavsiye ediliyordu. Çünkü statinler kolesterolle birlikte bu faydalı doğal maddenin de seviyesini düşürüyordu.
Biz statin kullanan hastalarımıza imkânları varsa günde 100 mg kaliteli bir CoQ10 desteği almalarını tavsiye ediyoruz.
Bu desteğin muhtemel statinlere bağlı oluşabilecek muhtemel seks hayatı sorunlarını azaltabilmesi bir başka avantaj haline gelmiş gibi görünüyor.
CoQ10 eczanelerde besin desteği olarak (Qinone, Q-melt ve benzerleri) bulabilirsiniz.
Kullandığı kolesterol ilacının cinsel gücünü azalttığını düşünenlere duyurulur.
Paylaş