Paylaş
Bayramlardan biz sağlıkçılar da pek hoşlanırız. Hoşlanmamızın sebebi de zannedildiğinin aksine yoğun çalışma süreçlerimizin içinde sadece bize sağladıkları kısa dinlenme aralıkları değildir. Bize göre bayramlar “beden ve ruha sağlık, huzur, şifa ve iyilik” verdikleri için de mühimdir, önemlidir. Özellikle dini bayramlar ruhumuza yükledikleri “maneviyat” gücü ve mucizesi nedeniyle hepimize iyi gelir, şifa verir. Sizden bir ricam var: Bu Kurban Bayramı’nda geçtiğimiz günlerde kırmızı ete ilişkin yazdığım olumsuz yazıları 4 günlüğüne unutun(!) Ve kurban etinin hakkınıza düşen kısmını yerken ailenizle, dostlarınızla birlikte olmanın tadını çıkarın. Ayrıca yandaki kutudaki tavsiyemi de unutmayın.
BANA GÖRE
BAYRAMLAR DİYET DEĞİL NİYET ZAMANLARIDIR
BAZI aklı evvellerin tavsiyelerinin aksine bayramlarda perhiz yapılmaz. “Bayramlar diyet değil, niyet zamanlarıdır.” Tabii ki bayramlarda da aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yenmez. Ama o lezzetli kavurmaların, kebapların, ızgaraların hatta cevizli veya Antep fıstıklı baklavaların, kadayıfların tadına da mutlaka bakılır. Tavsiyem şudur: Bu bayramı da her bayram gibi gelenekselliği, içtenliği, keyfi ve hakkıyla ve tabii ki manevi yanlarıyla tadını çıkara çıkara, içinize sindire sindire, keyifle, mutlulukla, umutla, huzurla güzel güzel kutlayın. Mümkünse ailelerinizle birlikte kurabileceğiniz en büyük sofralarda toplanın. Ve yine mümkünse bu sofralarda komşularınızı, dost ve arkadaşlarınızı da ağırlamayı unutmayın. Bayramınız mübarek olsun.
ÖNEMLİ
AMAN DİKKAT DÜŞMEYİN
BİLELİM ki yaşlılıkta bizi bekleyen önemli sorunlardan biri de “düşmek” ve bu nedenle de tedavisi zor, problemleri fazla pek çok sağlık sorunu ile boğuşmak zorunda kalmaktır. Zaten bu nedenle de bizim “sağlıkta yaşasın hayat” yaklaşımı mottolarımızdan biri de hep şu olmuştur: Durma, düşme, üşütme!
Genelde pek fark edilmese de “düşmek” zannedildiğinden çok daha önemli bir “yaşlılık sorunu”dur. Ve en az “yaşlılık depresyonu, unutkanlık, idrar kaçırma, uykusuzluk” ve benzeri sorunlar kadar mühim bir yaşlılık problemidir. Nedenini yandaki kutuda bulacaksınız.
İYİ BİLGİ
DSÖ NE DİYOR
YAŞLANMA süreci getirdiği pek çok olumsuz değişim ile düşmeyi zaten kolaylaştırıyor. Görmenin ve işitmenin azalması, beyin ve sinir sisteminin eski gücünü kaybetmesi, kas ve kemiklerdeki erime, uyku sorunlarına bağlı dikkat kaybı ve daha pek çok nedenle yaşlılıkta düşme ihtimalimiz hızla artıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaşlılarda ölüm nedenleri arasında 5. sırada “kazalar”ın olduğunu, bunların üçte ikisinin de “düşmeler”in oluşturduğunu bize sık sık hatırlatıyor. Kas ve kemik sistemi zaten zayıf olan yaşlılarda düşmeler çoğu zaman kalça, el ve ayak bileklerinde kırıklarla sonuçlanıyor. Araya giren ameliyatlar, uzayan hastane yatağına bağımlı süreçlerin oluşturduğu pıhtı atmaları, akciğer embolileri ve daha pek çok sebep yaşlıları ya hayattan koparıyor ya da tekerlekli sandalyelere bağımlı hale getirebiliyor. İşte bu nedenle düşme meselesini özellikle dikkate almamızda fayda var.
HATIRLATMA
OTURMAYIN AYAKTA KALIN
HAREKETSİZ geçirilen her bir fazla saatin beyin felci riskini yüzde 14 arttırdığını gösteren yeni bir çalışma (ABD/San Diego Eyalet Üniversitesi) geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Bu araştırmaya göre, uyanıkken günün 13 saati ve daha fazlasını oturarak ya da yan gelip yatarak(!) yani hareketsiz kalarak geçirenlerin beyin felci riskleri, günü 11 saatten daha az süre ile hareketsiz geçirenlere oranla yüzde 44 daha yüksek bulunmuş. Özeti şudur: Konu beyin felci olduğunda da bizim o çok iyi bilinen iyi hayat mottomuz “durma, düşme, üşütme” üçlüsünün, “durmayın, oturmayın, yürüyün, ayakta kalın” tavsiyesi zannedildiğinden daha da önemlidir.
Paylaş