Paylaş
Baş ağrısı yaygın bir problem. Onunla tanışmayan pek az insan var. Hafifi, şiddetlisi fark etmez, her türlüsü can sıkar, keyif kaçırır.
Hele bir de uzun sürdü mü mutsuzluğa zirve yaptırır. Çoğu baş ağrısının stres, kontrolsüz ruhsal gerginlik ya da uzamış kaygı ve endişelerle bağlantısı vardır.
Bu tür baş ağrıları daha ziyade kaslardan kaynaklanır. Kas ve sinir sistemi fonksiyonlarının vazgeçilmezi magnezyum ise tam da bu noktada devreye giriyor.
Stresi yatıştırıp kasları gevşetiyor. Kısacası kronik baş ağrısı olanların magnezyum desteğinden istifade edebilecekleri belirtiliyor.
Peki hangi magnezyum? Öncelik magnezyum glisinat’ta. Onu magnezyum sitrat izliyor. Ardından da magnezyum taurat ve oratat geliyor. Magnezyum takviyelerini akşam almanız daha iyi. Çünkü bu tavsiyeler uykunuzu da derinleştirebiliyor.
Akupunktur zayıflatır mı?
Fazla kilolardan kurtulmak her zaman, her yaşta mümkün. Ama marifet kilo vermekte değil, verilen kiloları geri almamakta. Zor olanı da bu zaten. Peki kolay yoldan nasıl kilo verebiliriz? Doğru besinleri, doğru zamanlarda ve biraz kısıtlayarak yediğimiz, ilave olarak da bedensel aktivitemizi artırdığımızda kilo kaybı kolaydır.
Kısacası metabolizmanızda, hormonal yapılanmanız ve ruhsal yaşamınızda ciddi bir sorun yoksa yediğinizin yarısını yer, yaptıklarınızı iki katına çıkarırsanız hapa, çöpe, akupunktura, doktor, diyetisyen tavsiyesine gerek kalmadan fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz.
Ama... Eğer kilo almanıza sebep olan metabolik, psikolojik veya hormonal problemi çözmezseniz verdiklerinizi fazlasıyla ve hızla geri alırsınız. ÖZETİ ŞUDUR: Eğer bir diyet gazisi, bir diyetkolik, bir kronik diyetçi olmamak ve metabolizmanızı bozmamak istiyorsanız neden kilo aldığınız sorusuna yanıt bulmadan ve o sorunu çözmeden kilo vermeye kalkmayın.
Akupunktura gelince... Beslenme planı düzeltilmeden ve aktivite artırılmadan hoş ve boş bir maceradan ibarettir, unutmayın.
Peki bu ikiliye yardımcı olarak kullanılabilir mi? Tabii ki, yani neden olmasın?
Omega-3 depresyondan da koruyor
Beynimizin, daha doğrusu sinir sistemimizin doğru dürüst görev yapması için Omega-3’e, özellikle de DHA’ya ihtiyacı var. Sağlam bir bellek, hızlı bir öğrenme gücü, etkili bir problem çözme yeteneği ve depresyonu önlemede DHA önemli işlevler görüyor.
Nedeni de şu: Beynin yüzde 60’ı yağlardan oluşuyor. Bu yüzde 60’ın üçte birini de Omega-3 yağları karşılıyor.
Kısacası omega-3/DHA’dan mahrum beyin depresyona daha kolay giriyor. Yeni doğum yapan bazı annelerde görülen “doğum sonrası depresyonu” sorunundan da DHA eksikliği sorumlu tutuluyor.
Takviye bir probiyotik yutmamız şart mı?
Bağırsaklarımızdaki biyolojik dengenin sürmesi için düzenli probiyotik bakteri kazanmak ve bunları probiyotik besinlerle yani bamya, pırasa, pancar, yer elması, lahana, karnabahar, soğan, sarımsak, elma, muz vs. ile beslemek zorundayız. Eğer yeteri kadar probiyotik zengini besin yiyip içiyorsak yani doğal yoğurt, ayran, peynir, lahana turşusu, şalgam, tarhana ve mayalı gıdalarla beslenmeyi becerebiliyorsak ilave takviye probiyotik almamıza gerek yok.
Kısacası takviye probiyotik herkese lazım değil. Ancak bazı sağlık sorunlarında tedavi amacıyla probiyotik takviyesi almak zorunlu olabiliyor.
Bu sorunların ne olduğuna ise sadece ama sadece uzman doktorlar karar verebiliyor. Ayrıca her sağlık sorununun probiyotikle çözülemeyeceğini de bilmek gerekiyor.
Özeti şudur: Pek çok konu gibi probiyotik konusunu da sulandırdık. Gereksiz yere ve rastgele probiyotik yutmaya başladık.
Lütfen doktorunuz tavsiye etmedikçe probiyotik hap yutmayın. Eş- dost tavsiyesi ile probiyotik yutulmaz, sakın unutmayın.
Hayatınıza baharat katın
Güne güzel bir konuyla, baharatlarla başlayalım. Önceleri lezzetleri nedeniyle vazgeçemediğimiz bu doğal harikalara şimdi de sağlık faydaları sebebiyle sımsıkı sarıldık. Doğru da yapıyoruz. Kırmızıbiberin içindeki kapsaisin sayesinde kolesterolü dengelediği, kalbi koruyup kolladığı, ağrıları azaltıp antioksidan gücü zirveye taşıdığımı bilmeyen kalmadı.
Sarımsağın içindeki alisinin faydaları ise saymakla bitmez. İsterseniz küçük bir tüyo da verelim.
Sarımsaktan daha çok sağlık faydası istiyorsanız onu iyice ezmeden, dövüp hırpalamadan yani içindeki alisini açığa çıkarmadan kullanmayın. Yani sarımsağı olduğu gibi haşlamak ya da kokusundan korkup çiğnemeden olduğu gibi yutmak gerekli faydayı yeterince sağlayamıyor.
Sarımsağın güçlü bir antibiyotik etkili glutatyon üreticisi, tansiyon ayarlayıcısı olduğunu da bir kenara not edin.
Anti kanser etkisini de unutmayın. Sırada tabii ki zerdeçal var. Onun marifetlerini daha önce de yazdım.
Belleği korumadan kanseri önlemeye, bağışıklık güçlendirmeden damarları gençleştirmeye, glutatyonu yükseltmeden karaciğer desteklemeye kadar pek çok alanda işe yarıyor.
Baharat listemizde tabii ki şeker ayarlayıcısı tarçına, ömür uzatıcı üzüm çekirdeğine, mide ve sindirim dostu zencefile, bağırsak temizleyicisi kekik suyuna da yer açmak zorundayız.
Paylaş