Paylaş
Hiç hareket etmeseniz bile oturmayı ya da yan gelip yatmayı, yani tembellikte ısrarı bırakıp ayağa kalkmamız ve ayakta durmamız bile sağlığımızı olumlu yönde etkiliyor. Bu bilgi bilimsel olarak da defalarca doğrulanmış. Örneğin Amerikan Kanser Derneği’nin yaptığı bir araştırmada, zamanlarını günde 6 saat ya da daha fazla süreyi oturarak geçiren erkeklerin ölüm oranları, 3 saatten daha az oturan erkeklerden yüzde 20 daha fazla çıkmış. Aynı araştırmada günde 6 saatten daha büyük bir zaman dilimini oturarak geçiren kadınların ölüm oranının ise yüzde 40 daha yüksek olduğu saptanmış. “Oturmakta ısrar etme”nin fiziksel aktiviteden bağımsız olarak da ömrü kısaltabileceği anlaşılmış. Günde 6 ya da daha fazla saati oturarak geçirmenin haftanın 7 günü, günde 1 saat koşan ya da yüzen insanlarda bile ölüm oranlarını arttırabileceği net ve açık olarak gösterilmiş. NETİCE ŞUDUR: Hayatta kalmak ve sağlıklı olmak istiyorsak, oturarak geçirdiğimiz zaman dilimlerini kısaltacağız. “Dinlenmek paslanmaktır” ve “Oturmak bedene ihanettir” cümlelerini hayat felsefemiz yapacağız. “Ayakta kal, hayatta kal” tavsiyesini ise asla unutmayacağız.
BİZE GÖRE
SUÇLU DEĞİL ÇÖZÜM ARAYALIM
RAKAMLAR bize salgında güzel umutlar vaat etmiyor. Pandemi matematiğinin ustası uzmanlar, önümüzdeki günlerin biraz daha zor, meşakkatli, fedakârlık ve çözüm ortaklığı gerektiren günler olduğunu söylüyor. Dün konuştuğum toplum bilimciler ve enfeksiyon hastalıkları hocaları aynı ortak görüşü tekrarladılar. Onlara göre de uyguladığımız 3 ana önlem (hijyen, maske, mesafe) ve aşılama süreci en etkili çözümler. Bu nedenle içinde yaşadığımız günler suçlu aramayı bırakıp mevcut çözümler üzerine odaklanmanın, eğer mümkünse ve varsa yeni çözümler üretip toplumla paylaşmanın zamanıdır.
KÖTÜ HABER
COVID-19’UN PSİKOLOJİK VE NÖROLOJİK NETİCELERİNE DİKKAT!
THE Lancet Psychiatry dergisinde yayımlanan ABD kaynaklı bir analizde, COVID-19’a yakalananların yaklaşık 3’te birinde 6 ay içerisinde dikkati çekecek ölçüde nörolojik ve psikolojik sorunlar saptanmış. Özellikle ruhsal sorunların yoğunluğu dikkat çekici ölçüde. Anlaşılan o ki bu sıkıntılı süreç sona erdikten sonra da ruh sağlığımızı tehdit etmeye devam edecek.
BİR SORU
STRESLİ MİSİNİZ
EĞER aşağıdaki 6 olaydan 3 veya daha fazlasını yaşıyorsanız muhtemelen siz de “kaygı bozukluğu” olan biri ya da kaygı bozukluğu adayısınız. Teste buyurun...
- Gelecekten endişe duyuyorum.
- Odaklanmada zorlanıyorum.
- Terleme ve çarpıntı ataklarım var.
- Sık sık ağız kuruluğu çekiyorum.
- Mide sorunları, bağırsak şişkinliklerinden yakınıyorum.
- Tekrarlayan baş ağrısı ataklarından şikayetçiyim.
BİR NOT
MİTOKONDRİ TAKVİYELERİ HANGİLERİ
MİTOKONDRİLER, bedenimizin enerji üretim merkezleridir. Soluduğumuz oksijenle, şekeri veya yağ asitlerini yakarak ATP üretip ihtiyacımız olan enerjiyi temin ederler.
Görevlerini yapabilmeleri için de serbest oksijen radikalleri (SOR) ve toksin saldırılarından korunmaları lazım. Yoksa yorgun, halsiz düşer, erken yaşlanır ve iş üretemezler.
Peki onlara destek olabilecek ek bazı tavsiyeler var mı? Var! Bilinçli kullanıldıklarında işe de yarıyorlar.
O takviyelerden bazıları şunlar:
- Glutathion (en güçlüsü)
- Ubiquinol
- Thioctic Acid
- N-Acetyl Cystein
- Selenomethionin
- Ascorbic Acid
- Zinc Picolinate
- Milk Thistle
İYİ BİLGİ
ASPİRİN Mİ KİMYON MU
SALİSİLİK asit söğüt ağacından elde edilen bitkisel bir ilaç. Ama bilelim ki bu mucize molekül sadece söğüt ağacında bulunmuyor. Pek çok sebze-meyve ve baharatta da salisilik asit var. Özellikle baharatlar ve yeşil sebzeler neredeyse tıka basa salisilik asit yüklü. Salisilik asit yüklü baharatların bir numarasında da kimyon var. Sadece bir çay kaşığı kimyon yaklaşık olarak bir bebek aspirinine eşdeğer miktarda yani 70-75 miligrama yakın salisilik asit içerebiliyor. Kırmızı biber ve zerdeçal da salisilik asit zengini baharatlardan ama bilelim ki yeşil yapraklı sebzelerin hemen hepsinde bol miktarda salisilik asit var. Tavsiyem şu: Eğer bedeninize daha fazla salisilik asit kazandırmak ve bu muazzam bitkisel doğal kimyasalın kanı inceltici, kalp krizlerini, felçleri engelleyici, kalın bağırsak kanserlerinden koruyucu özelliklerinden yararlanmak istiyorsanız beslenme planlarınızda baharatlara ve yeşil sebzelere daha sık ve bol yer verin.
BİR HATIRLATMA DAHA: Yaşadığımız COVID-19 günlerinde salisilik asit ile kanı inceltmenin faydaları dikkate alındığında bu öneriyi hemen hayata geçirmek daha doğru olmaz mı?
AKLINIZDA OLSUN
HİPOGLİSEMİ SÜRPRİZLERİ
HİPOGLİSEMİNİN tipik işaretlerini zaten biliyoruz: Açlık ve tatlı krizleri, kilo alma eğilimi, kronik bir yorgunluk hali, çarpıntıları, terleme atakları en sık görülenler. Bir de gözden kaçan “sürpriz hipoglisemi işaretleri” var...
1- Odaklanma güçlüğü/unutkanlık
2- Kararsızlık hali
3- Sabah yorgunluğu
4- Gece terlemeleri
5- Uyku bölünmeleri
6- Sabah baş ağrıları
7- Kas ağrıları/kramplar
8- Depresif bir ruh hali
9- Cinsel isteksizlik (kadın)
10- Aşırı cinsel istek (erkek)
Paylaş