Paylaş
Zira bu soru özellikle “aşı kararsızları”nın kafasını karıştıran, onları aşıdan soğutabilen hatta bazılarını “retçi” veya “inkârcı” bile yapabilen son derece sakat, sakıncalı ve anlamsız bir sorudur. Ben de pek çok hekim gibi “Aşının içinde ne olduğunu bilmiyorum. Bu nedenle tereddütlüyüm” diye konuya girip bana “Aşının içinde ne var?” sorusunu yöneltenlere “Yıllardır yuttuğunuz o ilaçların, yaptırdığınız aşıların içinde ne vardı biliyor muydunuz?” diye cevap veriyor, ardından da şu cümleyi ekliyorum: “AŞIDA HAYAT VAR!”
BİR TEKRAR
AŞININ İÇİNDE NE VAR
Aşının içinde ‘HAYAT’ var.
Aşının içinde ‘GÜVENCE’ var.
Aşının içinde ‘SAĞLIKLI YAŞAM’ var.
Aşının içinde ‘ÖZGÜRLÜK’ var.
Aşının içinde eş, dost ve arkadaşlarla ‘SOHBET ETMEK’ var.
Aşının içinde güvenli bir şekilde ‘ALIŞVERİŞ YAPMAK’ var.
Aşının içinde ekmeğini kazanmak için ‘İŞE GİTMEK’ var.
Aşının içinde geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı ‘OKULA GÖNDERMEK’ var.
Aşının içinde yeniden ve yine ‘SANAT’ var.
Aşının içinde ‘SİNEMA, TİYATRO VE KONSERLER’ var.
Kısacası yaptırdığımız her aşının içinde geleceğimiz için kesilmiş ‘GÜVENLİ BİR BİLET’ var.
BANA GÖRE
PANDEMİDEN ALDIĞIMIZ DERSLER
PANDEMİNİN fevkalade üzücü neticeleri oldu, olmaya da devam ediyor. Bununla birlikte bana sorarsanız, pek çok acı gibi pandemi de bize bazı konularda adeta öğretmenlik yaptı, önemli dersler verdi. Mesela mı?
1) DOĞAL YAŞAMI YENİDEN FARK ETTİK: Özellikle pandeminin “karantinalı dönemleri”nde şehirler neredeyse boşaldı. İnsanlar kırsal alanlara, köylere, kıyılara, kasabalara akın etti. Bu akınla birlikte de doğal yaşam ve doğanın koruyucu, kollayıcı mucizevi gücünün yeniden farkına varıldı. Yani pandemi bizi doğayla yeniden buluşturdu. Doğal dünyaya yeniden odaklanmamızı sağladı. Neticede de “iklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklık” gibi endişeler, doğal alanları koruma çabaları, “yangın ve sel gibi felaketlerde” daha etkili ve hızlı, daha samimi ve yürekli toplumsal tepkiler verebildik. Dolayısıyla pandemi “daha yeşil bir yaşam tarzı talepleri”ni patlattı. Kuruyan göllerin, madencilik bahanesiyle talan edilen ormanların, yangınların yol açtığı ormansızlaştırma tehlikesinin farkına işte biraz da son zamanlarda bu nedenle daha fazla odaklandık.
2) ‘YAŞAM TARZI’NIN ÖNEMİNİ ANLADIK: Pandemide hastalığa en çok paçasını kaptıranlar, virüsü kaptığında hastalığı en ağır geçirenler, yaşam tarzı yanlışları nedeniyle sağlıkları zaten bozuk olanlardı. Fazla kilolu ya da obezler, insülin dirençliler, sigara içmeye devam edip akciğerlerini hırpalamayı sürdürenler, tansiyonunu, şekerini dikkate almayanlar, tembellik edip yan gelip yatanlar hem hastalığa daha kolay yakalandılar hem de daha ağır sorunlar yaşadılar. Hastanelere yatmak, yoğun bakımlarda tedavi olmak zorunda bile kaldılar. Kaybettiklerimizin çoğu da maalesef onlar oldu. KISACASI PANDEMİ BİZE SAĞLIĞIMIZI ETKİLEYEN BİR NUMARALI FAKTÖRÜN “GENETİĞİMİZ” DEĞİL, “YAŞAM TARZIMIZ” OLDUĞUNU ÖĞRETTİ.
BİR SORU
ALZHEİMER ÖNLENEBİLİR Mİ
ALZHEİMER hastalığı daha doğrusu “demans” yani “bunama problemi” günümüz tıbbının en önemli ilgi alanlarından biri. Bu-nun başlıca nedeni de ortalama yaşam süresinin uzaması. 80’li, 90’lı yaşları kucaklayanların sayıca çoğalması... Ne var ki yaş ilerledikçe “beyin/bellek fonksiyonlarımız” da diğer fonksiyonlarımız gibi yavaş yavaş gerilemeye başlıyor. Bu gerilemenin hızlandığı durumlarda da maalesef “bellek kaybımız” ciddi boyutlara ulaşabiliyor.
Geçtiğimiz 21 Eylül’de Dünya Alzheimer Günü nedeniyle “yaşlanmaya bağlı bellek kaybı” sorunu yeniden gündemdeydi. Bir iç hastalıkları uzmanı olarak doğrudan benim alanıma girmese de -nörolog arkadaşlarımın da izniyle- sadece Alzheimer’ı değil diğer sebeplere bağlı bellek kaybını erteleyebilmenin de aslında bir ölçüde bizim elimizde olduğunu size yeniden hatırlatmak isterim. Bellek kaybını ve tabii ki Alzheimer’ı da ertelemek için yapmamız gereken ilk 10 şeyi yandaki kutuda kısaca özetledim. Lütfen yaşı 50’yi hatta 40’ı geçen herkes o kutuyu kesip saklasın. Ama sık sık, tekrar tekrar bakmayı da unutmasın(!) Zira nöroloji uzmanları, “ALZHEİMER ARTIK BİR ‘ORTA YAŞ HASTALIĞI’ OLARAK DA KABUL EDİLMELİ” diyorlar. Bana gelince... “70 YAŞ, ORTA YAŞ!” iddiası ile yola çıkan biri olarak ben bu fikre gönülden ve çoktan katıldım bile.
KESİN BİLGİ
BELLEK KAYBINI ERTELEMEK İÇİN YAPILACAK 10 ŞEY
1. Doğru beslen.
2. Hareketsiz kalma.
3. Uykuna dikkat et.
4. Depresyon/kaygıdan uzak dur.
5. Huzura odaklan.
6. Diyabete dikkat et.
7. Tansiyonunu özenle izle.
8. Göbek bağlama.
9. Öğrenmeyi bırakma.
10. Sigaraya yaklaşma.
İYİ BİLGİ
HOŞ GELDİN CEVİZ
HEMEN her besinde doğal bazı mucize moleküller mutlaka var. Ama cevizin bu mucize maddelerden en zengin meyvelerin ilk sıralarında yer aldığı da kesin. Taze ceviz çıktı. Manav, pazar tezgâhlarında yerini aldı. Hoş geldin, sefa geldin... Peki o cevizin içinde neler var? Merak ediyorsanız buyurun...
1) OMEGA 3: Bitkisel Omega 3 Alfa Linolenik Asit’ten (ALA) en zengin bitkisel gıdalardan biri de cevizdir. Ceviz bu özelliği sayesinde de “Günde 30 gram ceviz tüketmek kalp ve damar sağlığınızı destekler” gibi bir bilimsel izni fazlasıyla ve çoktan hak etmiştir.
2) FOLİK ASİT: Beyin dostu, depresyon ve kaygı freni gibi çalışan ve belleğe güç veren bu önemli B vitaminini cevizde bol miktarda bulabilirsiniz.
3) TRİPTOFAN: Bu mühim amino asit melatonin ve seratonin üretiminin vazgeçilmezi ve temel yapıtaşıdır. Bu sayede de uyku ve mutluluk desteği olarak da tanınır. Ceviz mükemmel bir triptofan deposudur.
4) L-ARGİNİN: Cevizde bol miktarda bulunan bu harika amino asidin mükemmel bir tansiyon dengeleyici ve damar koruyucu olduğu biliniyor.
5) MAGENZYUM-SELENYUM: Bağışıklık gücümüz ve antioksidan kapasitemizin yeterliliğini belirleyen bu önemli iki mineralin de en mühim doğal besin kaynaklarından birinin ceviz olduğunu unutmayın.
6) FİTOSİTEROLLER: Bitkisel kolesterol olarak da tanımlanan bu maddeler gıda ile alınan hayvansal kolesterol ile yarışa girerek onların bağırsaklardan emilimini azaltıyor. Neticede de kanda kolesterolün dengelenmesine yardımcı oluyor.
Paylaş