Paylaş
Önce bir hatırlatma yapalım: Ne yediğiniz kadar, ne miktarda ve ne zaman yediğiniz de önemlidir. Sadece bunlara özen göstermeniz de yetmez. Yiyecekleri nasıl pişirdiğiniz, birlikte hangi yiyecekleri tükettiğiniz de önemlidir.
Beslenmenizi “bedenimize uygun”, yani “genetik, biyolojik, metabolik yapılanmanıza paralel” sürdürüp sürdürmediğinizi belirleyen önemli bir faktör daha var. Günlük enerji kazanımınızı nasıl planlıyorsunuz? Kalorileri sabaha, öğlene, akşama nasıl dağıtıyorsunuz?
Yaşa, boya, bedensel kurguya, sağlık durumuna, gün boyu gösterilen fiziksel çabanın miktarı ve yoğunluğuna göre değişse de yetişkin bir kadının günde ortalama 1700-1800, erkeğin ise 2000-2200 kalori civarında “enerji kazanımına” ihtiyacı var.
Orta yaşlı biriyseniz eğer, hele bir de yaşlanma sürecine girdiyseniz bu bir günlük enerji kazanımınızı sabah, öğle, akşam yemeklerine nasıl dağıttığınız, nasıl taksim ettiğiniz de en az kalori miktarı kadar önemlidir.
YANLIŞ NEREDE?
Bugün uyguladığımız beslenme tarzı genetik yapımızla da, biyolojik mirasımız ve metabolik organizasyonumuzla da taban tabana zıt gibidir. Son 100 yıl, hele hele son 50 yıl dışında insanoğlu gıdayı hiç bu kadar bol ve hiç bu kadar kolay bulamamıştır.
Dedeleriniz, onların dedeleri, hatta onların da büyük büyük dedeleri sürekli ve düzenli gıda bulmakta zorlanmışlar, sık sık uzun süreli açlıklara, hatta kıtlıklara maruz kalmışlar.
Ancak son yüzyıl beslenme tarzımız ve netice olarak enerji/metabolizma ilişkimizde inanılmaz bir karmaşıklık oldu. Daha önceleri günlük kalori ihtiyacının ortalama üçte ikisini kahvaltıda, geriye kalan üçte birinin önemli bir kısmını öğle saatlerinde ve kalan küçücük bölümü de akşam erken saatlerde tüketen ve binlerce yıldır bu alışkanlığı devam ettiren “eski insan” gitmiş, yerine sabah birkaç lokma atıştırıp evinden çıkan, öğle aralığında yüksek kalorili ama besin değeri çok düşük fast food gıdalar tüketen ama akşam eve dönünce sofrasında ne varsa silip süpüren, çoğu zaman da adeta “yatağa girene kadar tıkınan yeni bir insan” gelmiştir. Netice mi?
SONUÇ NE?
Netice ortadadır. Bundan 100 yıl öncesine kadar “sabahları krallar gibi yiyen, öğlen bir işçi gibi beslenip akşam fakir sofrasıyla yetinen”, dolayısıyla “sağlıklı bir üçgen kurgusu” içinde beslenen atalarımız gidip de yerine tepetaklak olmuş bir beslenme modeli geliştiren yeni insan gelince, bedenlerimiz eskiye oranla daha kolay şişmanlamaya, daha sık kansere yakalanmaya, daha çok kalp damar hastası olmaya, daha güçsüz bir bağışıklık yapılanmasına ve daha kötü yaşlanmaya başlamıştır.
Kısacası günümüzün beslenme tipi genetik mirasımıza da, biyolojik metabolik yapılanmamıza da yabancıdır. Yaşadığınız ve çözüm bulamadığınız ilaçlarla üstünü örtmeye çalıştığınız pek çok problemin temel nedeni biraz da bu yanlıştır. Peki çare ne?
ÇARESİ VAR MI?
Çare yeni bir buluş veya araştırmanın sonuçlarını beklemekte değil, genetik mirasımızda yazılı olanı yeniden hayata geçirmektedir. Çare adına “akşam diyeti” de diyebileceğimiz eski adeti yeniden gündeme getirmektedir. Eğer bunu yaparken birazcık da toplam kalori tüketimimizi azaltabilir, yükte hafif pahada ağır şeyler yemeyi becerir, sadece doğal beslenmeye değil, bedenimizin doğal yapısına, genetik mirasına, biyolojik metabolik organizasyonuna uygun eski tip bir beslenme modeline yeniden dönmeyi de başarabilirsek işimiz emin olun kolaylaşacaktır.
Bu tabiî ki kolay başarılabilecek bir iş değildir. Yeni hayat bize akşamları bir araya gelmeyi, ailemizle, akrabalarımızla, dostlarımızla akşam yemeklerinde veya gece saatlerinde birlikte olabilmeyi dayatmış gibidir. Çoğumuz sabahın köründe çıkıyor, akşama kadar canhıraş bir şekilde çalışıp yorgun argın evimize dönüyoruz.
Eve döndüğümüzde de bazen “stresimizi yenmek” adına, bazen “yorgunluğumuzun ödülünü almak” aşkıyla, yani bir sebeple “homidi gırtlak” yiyeceklere abanıyoruz.
DEĞİŞİM ŞART!
Çözüm kolay değil, tabiî ki her akşamı birkaç lokmayla geçiştirip yatağa azıcık aç ve boş bir mideyle yatabilmek kolay başarılacak bir iş olmasa gerek. Ama bu değişimi de yavaş yavaş başlatabiliriz. Mesela hiç olmazsa haftada bir ya da iki akşam akşam yemeğinden vazgeçmeyi deneyebiliriz.
İsterseniz gelin bu hafta bir akşamı erken saatlerde içeceğiniz bir sebze çorbası ve bir parça yoğurtla ya da peynirle geçiştirmeyi deneyin.
Baktınız olmadı sadece bir parça bitter çikolata veya 3-5 fındık, badem ya da cevizle idare edin. Emin olun ki ertesi sabah daha genç ve dinç bir yüz, beden, cilt ve ruhla uyanacaksınız.
Paylaş