Paylaş
Beklendiği gibi “en iyi” notu bu yıl da Akdeniz beslenme tarzı aldı. “En kötü” not da “ketojenik diyet”e verildi. Kısacası üç yıldır birinciliği kaptırmayan “Akdeniz diyeti” 2019’u da şampiyon olarak kapattı. Yaratabileceği sağlık sorunları nedeniyle “özel bazı sağlık sorunları” dışında kullanılmasını bizim de sakıncalı bulduğumuz ‘keto diyet’lere gelince... Sonunculuğa talim etmeye devam ediyor!
NOT ALIN… AKDENİZ’İN SIRRI NE
AKDENİZ diyeti son yılların en popüler ve en çok kabul gören diyeti. O sadece kilo kontrolü için “en etkili” bir diyet değil; takip edilmesi “en kolay”, insülin direnci ve diyabet ile mücadelede “en iyi” beslenme tarzı olarak da kabul ediliyor. Ağırlıklı olarak sağlıklı yağlar (zeytinyağı, tereyağı, balık yağı), tam tahıllar, bakliyat, sebze, meyve ve balıkla beslenmeye dayalı. Makul düzeyde kalori, bol vitamin ve mineral, ciddi miktarda posa, yüksek düzeyde antioksidan polifenoller içeren bu “bitki bazlı beslenme metodu” Akdenizlileri sadece sağlıklı kılmıyor, onların daha sağlıklı ve daha uzun yaşamalarına da yardımcı oluyor. Diyabet riskini azaltmaya yardımcı olduğu kesin. Bazı kanserlere fren koyduğu tartışmasız. Dahası, bellek kaybına karşı da koruma sağlayabiliyor. Kalp sağlığı için de bir numaralı beslenme modeli olarak gösteriliyor.
BİR NOT… AKDENİZ DİYETİNDE NELER VAR
AKDENİZ diyeti sadece bedeni değil, ruhu da doyurur. Sofraları coşku ve mutluluk doludur. Bu özelliğini aile ve arkadaşlarla zenginleşen şakası, gırgırı bol büyük masalardan alır.
Doğal, yerel, taze meyve ve sebzeler kullandığı için ambalaj malzemeleri ile çevreyi kirletmez, doğaya saygılıdır.
Prensip olarak:
Her gün meyve sebze, tahıl, baklagil, kuruyemiş, zeytin ve zeytinyağı,
Haftada 2-3 kez süt ürünleri,
Haftada 2-3 kez balık ve diğer deniz ürünleri ile beyaz et ve yumurta,
Haftada 1 defa da kırmızı et tüketimine dayalıdır.
KESİP SAKLAYIN… KARACİĞERİNİZ YAĞLI İSE...
KARACİĞER yağlanması, “yorgunluk, kilo alma, detoks sistemlerinde tıkanma ve safra kesesi taşlarına eğilimle” eşanlamlı. İlerlediğinde siroz, hatta karaciğer kanseri ile de bağlantılı. Bu nedenle enzim yüksekliği (SGOT, SGPT, GGT) yapsın ya da yapmasın mutlaka ciddiye alınmalı. “Yapılacak işler” listesinde ise şunlar öncelikli olmalı.
- Kilo verin.
- Alkolü kesin.
- Şekerden vazgeçin.
- Meyveye sınır koyun.
- Meyve suyundan vazgeçin.
- Früktozdan (paketli besin) uzak durun.
- İlaçları gözden geçirin.
- Bitkisel haplara ara verin.
- Egzersiz yapın/yürüyün.
- İki büyük fincan kahve için.
- İnsülini izleyin.
BİR SORU… MEYVEYİ KİMLER AZALTSIN
“MEYVESEVER” bir milletiz, bu kesin! Bizden başka çok az ülkede “meyve” eve kilo ile alınıyor. Peki, yanlış mı yapıyoruz? Evet! Nedeni şu: Meyveler güçlü birer doğal antioksidan (kuvarsetin, antosiyanin, likopen) kaynağı. Etkili birer vitamin ve mineral deposu. Müthiş posa güçleri var. Çoğu harika prebiyotiklerle dolu. Tamam, hepsine eyvallah ama en insaflısı bile yüzde 7 civarında früktoz içeriyor. İçlerindeki früktoz (şeker) yükü yüzde 10’u (incir, üzüm) geçeni bile var! Biliyoruz ama tekrarlayalım: Früktozun fazlası da sağlığa zarar vermekte en az “bakkal şekeri”, yani “sükroz”, en az çakma şeker yani, “nişasta bazlı früktoz” kadar etkili. Özellikle aşağıda yazdığım sorunları yaşayanlar “Günde 1 porsiyon meyve yeter!” kuralına ısrarla uymalı, tüketimi 1 orta boy meyve ile sınırlamalı...
- Şeker hastaları.
- Gut hastaları.
- İnsülin dirençliler.
- Kilo sorunu olanlar.
- Trigliserid seviyesi yüksek saptananlar.
- Karaciğeri yağlı olanlar.
ÖNEMLİ... ŞEKER HASTALIĞININ EN ERKEN UYARILARI
DİYABET işaretleri olarak bilinen “çok su içme, ağız kuruluğu, kilo kaybı, sık idrar ihtiyacı” gibi belirtiler maalesef “atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” ortaya çıkan çok “geç işaretler” dir. Oysa diyabet ortaya çıkmadan evvelki 15-20 yıl boyunca gelişen pek çok işaret var. Ve onlar muhtemel bir diyabet için çok mühim uyarılar. Lütfen bu uyarıları siz de bir kenara not edin. Eğer varlıklarını fark ederseniz ciddi bir diyabet değerlendirmesinden geçin.
Paylaş