Wilbur ne istiyor

İntiharlar hep trajik bağlamda anlatılmıştır romanlarda, filmlerde.

İntihara güleceğim hiç aklıma gelmezdi.

Wilbur Ölmek İstiyor’un kahramanı Wilbur North intiharın her çeşidini deniyor, her seferinde gerek beceriksizliği ile gerekse bir rastlantıyla kurtuluyor, daha çok kurtarılıyor.

Film ilerlemeye başladıkça, önceleri gülünç karşıladığınız intihar birden trajikomik bir duruma bürünüyor.

İki kardeş, anne ve babaları ölmüş, onlardan miras kalan bir kitapçı dükkánı.

Bunca sevgime rağmen, inanın o kitapçının içi, bende kábus yarattı. Çünkü hepsi değişik hayatları anlatan ama hayatın içinde ya da kitapların içinde mutluluğa dair tek satır bulamayan iki kardeşin soluk, hüzünlü beraberliği.

Böyle fimleri de severim, romanları da, öyküleri de. Birden sizi vuracak bir kahraman da yoktur, birden sizi teslim alan sahneler de. Yavaş yavaş içinizde acımakla şaşırmak arasında bir duygunun kanınızda dolaştığını fark edersiniz. O zaman burada yaşananlara birden yakınlaştığınızı hisseder, kahramanlarla birlike hareket etmeye başlarsınız.

Aslında yönetmenin kareleri o kadar dikkatimi çekti ki...

Kitapçının önünde dolaşan, onun önünden geçen insanlar bile bana bir kitap okuru izlenimi verdi.

Yalnızlar, mutsuzlar, ezilmişler, yıkılmışlar arasında saydam görünmeyen, birbirlerine itiraftan çekindikleri dramatik bir dayanışma vardır.

Wilbur Ölmek İstiyor’un bütün kahramanları böyle. İradelerini bile kullanacak halde değiller. Belki de bu kavram onlara çok uzak ve yabancı.

Duygusallık oranı çok iyi ayarlanmış. Hüzün bile doğal.

Wilbur ölmeyi gerçekten istiyor mu, yoksa yaşamayı mı daha çok istiyor?

Filmi seyredin, kararı siz verin.
Yazarın Tüm Yazıları