Üç kişilik bir sevgi

HAYATIN İÇİNDEN, hayatın garip diyebileceğimiz, göz ardı edilen kimliklerini bir arada işleyen gerçek anlamda sakin, huzur verici bir film.

Yalnız üç kişi, sıkıntılarının, tedirginliklerinin, bunalımlarının, yalnızlıklarının kesiştiği noktada buluşuyorlar. Hepsinin öyküsü ayrı, belki tek ortak nokta hayatlarındaki ölümler...

Yarı terk edilmiş, bir zamanların tren istasyonu ise bu yalnızların oluşturduğu üçgenin merkezi oluveriyor.

İç kırıklıklarıyla zedelenmiş bir kadın, sosisli sandviç satan, babası ölümcül hasta bir genç, trenlere meraklı bir cüce.

Olivia sürekli ilaç kullanıyor, Joe bunların arasında gidip geliyor, belki de üçlünün en hayat dolu olanı Fin ise sadece trenlerle ilgilenen, başka insanların onu değişik görmesinden sıkılmış, yalnızlığına alışmış biri, Joe ve küçük arkadaşı arada tren de kovalıyorlar...

Belki ilk başta biraz suni bir üçgen izlenimi uyanabilir. Ama hepsinin istasyona geliş zamanları ayrı olduğu için bu sunilikten arınıyor. Film ilerledikçe gerçekten bu buluşmaların, dostlukların hepsi için isteseler de istemeseler de bir ruh tedavisi yerine geçtiği söylenebilir.

Uzak bir yerde, o yerin ruhlara çökerttiği hüzün film boyunca izleyiciye yansıyor. Filmin sıcaklığı beni etkiledi, kalabalıklardan uzak kimlikleri sevdiğim, onlara daima sevgi ve saygı gösterdiğim için.

Dostluğun, zorunlu da olsa aranılan zamanları olduğunu da gösteriyor.

Üçlü, yavaş tempolu filme girmekte insanı belki başlarda zorluyor ama iyi bir seyirci onların hüznüne, yalnızlığına kendini öylesine kaptırıyor ki sizden ayrıldıklarına üzülüyorsunuz, beğeninin tebessümüyle.

Hayatın İçinden, yaz günlerinde izlenebilecek nitelikli bir film.
Yazarın Tüm Yazıları