Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi, gösterime girdiği ülkelerde pek çok yönden tartışıldı. En çok tartışılan da filmin tarihi gerçeğe uygun olup olmadığıydı.
Bu konuyu dinler tarihi konusunda uzmanlaşmış kişilere bırakıyorum. Pek çok dini tartışma gibi bunun sonunun geleceğine de inanmıyorum zaten.
Film Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki son 12 saatini anlatıyor. Yani yakalanıp yargılanması ve ardından çarmıha gerilerek tanrısına kavuşmasına kadar geçen süreyi aktarıyor.
Filmdeki pek çok geriye dönüşü ve hatırlatmayı anlamak için en azından Hıristiyanlık hakkında epeyce bir bilgi sahibi olmak gerekiyor. Çünkü göndermeler hayli simgesel.
Maria Magdelena’yı kurtarışı, havarileriyle konuşmaları, valinin karısının yardımları... Bütün bunların hikayelerini bilmek gerekiyor o sahneleri anlamak için.
Film 16 yaşından küçüklere gayet haklı bir gerekçeyle yasaklanmış. Hz. İsa’nın nasıl çile çektirilerek öldürüldüğünü öyle bir anlatmış ki Gibson, insanın içinin kalkmaması ve filmin sonuna kadar dayanması mucize.
O çileyi adeta seyircisine de çektirerek ortak ediyor filme.
Prodüksiyon olarak inanılmaz zayıf bir film. Adeta bir işkence belgeseli.
Filmin Amerika’daki ilk gösteriminde hasılat rekoru kırmasının anlamını düşünmek gerekiyor. En azından Gibson’ın niyetini anlamak için.
Evet, filmin içeriğini tartışmanın dışında bıraktıktan sonra üzerine çok fazla söylenecek bir şey kalmıyor geride. Hele sinemasal olarak da bir şey ifade etmediği düşünülürse.
Hz. İsa’nın son 12 saatinin nasıl geçtiğini ve kendisine ne kadar eziyet edildiğini merak ediyorsanız izleyebilirseniz.