İlk cümle şöyle başlamalı. Tom Cruise’u Collateral filminde mutlaka seyretmeli. Soğukkanlı bir kiralık katili -sıcakkanlı katil olur mu- olağanüstü bir performansla oynuyor.
Keskin yüz hatları, gülmeye değil ciddiyete yakışan yüzü bu roldeki başarısının nedenleri, ki bu yüz evvelden Top Gun, Kokteyl, Yağmur Adam gibi filmlerde sempatikliğiyle beğeni kazanmıştı.
Jamie Fox’un da ezilmediğini, Michael Mann’ın başarılı bir yönetmen olduğunu belirtmek gerekir.
Taksi şoförlerinin başından bir sürü macera geçer, birçok filmde de bunu görmüşsünüzdür. Konu açısından klasik bir senaryo.
Bir taksi şoförü, tesadüfen arabaya binen ilk yolcusu bir savcı ve ikinci yolcusu bir kiralık katil.
Hayat mı, kader mi, rastlantı mı, hepsinin yolları kesişiyor.
Bildiğimiz veya alıştığımız bir konudan nefes nefese seyredeceğimiz bir film çıkmış ortaya.
Hele bitimine yakın sahneler gerilimi en üst düzeyde tutuyor.
İnsan hayatı söz konusu olunca soğukkanlı oluyor, taksi şoförünün olduğu gibi. Çünkü işin ucunda ölüm olduğundan bir açıdan yataklık ediyor, bir açıdan ona yardımcı oluyor, bir açıdan da korku yüzünden, kendi canını kurtarmak için bunları yapıyor.
Sonucu önceden kestirmek mümkün mü?
Bilemiyorum ama başta bir kadın savcı ortaya çıkınca, ardından da bir kiralık katil aynı taksiye binince, insan oyunun sonuna kadar mutlaka bir buluşma, bir karşılaşma, bir çakışma olacağını düşünüyor.
Ama buna rağmen karşılaşma biçimini kestirmek mümkün değil, bu açıdan düğüm iyi kurulmuş.
Collateral, gerilim filmlerini seven benim gibi seyirciler için görülecek bir yapım.